16 Şubat 2012 Perşembe

N-HARFİ

N


nâ (F.) [ نا ] olumsuzluk eki.

na’l (A.) [ نعل ] nal.

na’lbend (A.-F.) [ نعلبند ] nalbant.

na’lbur (A.-F.) [ نعلبر ] nalbur.

na’lçe (A.-F.) [ نعلچه ] nalça.

na’nâ’ (A.) [ نعناع ] nane.

na’re (A.) [ نعره ] nara, haykırma.

na’ş (A.) [ نعش ] naaş, cenaze.

na’t (A.) [ 1 [ نعت .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.

nââşnâ (F.) [ نا آشنا ] yabancı.

naat (A.) [ 1 [ نعت .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.

nâb (F.) [ ناب ] saf, halis, katışıksız.

nâbecâ (F.) [ نابجا ] yersiz.

nâbehre (F.) [ 1 [ نابهره .nasipsiz. 2.soysuz.

nâbekâr (F.) [ 1 [ نابکار .hayırsız. 2.işe yaramaz.

nâbîna (F.) [ نابينا ] kör.

nâbûd (F.) [ 1 [ نابود .yok. 2.yokluk. 3.perişan.

nabz (A.) [ نبض ] nabız.

nabzgîr (A.-F.) [ نبض گير ] nabza göre şerbet veren.

343

nâcî (A.) [ ناجی ] kurtulan.

nâcins (F.-A.) [ ناجنس ] soysuz, cinsi bozuk.

nâçâr (F.) [ 1 [ ناچار .çaresiz, sorunda. 2.ister istemez.

nâçîz (F.) [ ناچيز ] değersiz, önemsiz.

nâdân (F.) [ 1 [ نادان .cahil. 2.hödük.

nâdânlık (F.-T.) 1.cahillik. 2.hödüklük.

nâdî (A.) [ نادی ] seslenen, çağıran.

nâdim (A.) [ نادم ] pişman.

nâdim etmek pişman etmek.

nâdim olmak pişman olmak.

nâdir (A.) [ نادر ] az bulunur.

nâdirât (A.) [ نادرات ] az bulunur şeyler.

nâdire (A.) [ نادره ] az bulunur.

nâdiren (A.) [ نادرا ] nadir olarak.

nâehl (F.-A.) [ ناأهل ] ehil olmayan, ehliyetli olmayan.

nâf (F.) [ ناف ] göbek.

nafaka (A.) [ نفقه ] geçim parası.

nâfe (F.) [ 1 [ نافه .ceylanın göbeğinden çıkan misk. 2.sevgilinin saçı.

nâfercâm (F.) [ نافرجام ] sonu iyi olmayan, yararsız.

nâfıa (A.) [ نافعه ] bayındırlık işleri.

nâfıa müdüriyeti bayındırlık müdürlüğü.

nâfıa nâzırı bayındırlık bakanı.

nâfıa nezareti bayındırlık bakanlığı.

344

nâfıa vekâleti bayındırlık bakanlığı.

nâfile (A.) [ 1 [ نافله .boşuna. 2.nafile namazı, farz dışında kılınan namaz.

nâfiz (A.) [ نافذ ] etkileyici, nüfuz edici, işleyici.

nâgâh (F.) [ ناگاه ] ansızın.

nâgehan (F.) [ ناگهان ] ansızın.

nağamât (A.) [ نغمات ] nağmeler.

nağme (A.) [ نغمه ] ezgi, melodi.

nağz (F.) [ نغز ] güzel, hoş.

nâhak (F.-A.) [ ناحق ] haksız.

nâhalef (F.-A.) [ ناخلف ] hayırsız evlat.

nahçîr (F.) [ نخچير ] av hayvanı.

nâhencâr (F.) [ ناهنجار ] doğru olmayan, uygun olmayan.

nâhid (F.) [ ناهيد ] Venüs, Çulpan, Zühre.

nahif (A.) [ نحيف ] cılız.

nâhiye (A.) [ 1 [ ناحيه .yöre, bölge. 2.bucak. 3.taraf.

nahl (A.) [ نخل ] hurma ağacı.

nahl (A.) [ نحل ] bal arısı.

nahlistan (A.-F.) [ نخلستان ] hurmalık.

nâhoş (F.) [ ناخوش ] hoş olmayan.

nahs (A.) [ نحس ] uğursuzluk.

nâhudâ (F.) [ ناخدا ] kaptan.

nâhudâ (F.) [ ناخدا ] Allahsız.

nâhun (F.) [ ناخن ] tırnak.

345

nahv (A.) [ 1 [ نحو .sözdizimi. 2.taraf. 3.gibi.

nahvet (A.) [ نخوت ] böbürlenme.

nahvî (A.) [ نحوی ] gramerci, nahiv uzmanı.

nâib (A.) [ 1 [ نائب .vekil. 2.kadı, yargıç.

nâil (A.) [ نائل ] erişen, kavuşan, murada eren.

nail olmak muradına ermek, kavuşmak, erişmek.

nâim (A.) [ نائم ] uyuyan.

nâka (A.) [ ناقه ] dişi deve.

nakd (A.) [ 1 [ نقد .nakit. 2.madeni para.

nakden (A.) [ نقدا ] peşin olarak.

nâkes (F.) [ 1 [ ناکس .soysuz, işe yaramaz. 2.pinti, nekes.

nâkıs (A.) [ 1 [ ناقص .eksik. 2.eksi.

nakış (A.) [ نقش ] desen.

nakib (A.) [ 1 [ نقيب .şeyh yardımcısı. 2.reis vekili.

nâkil (A.) [ 1 [ ناقل .taşıma, nakil. 2.anlatan, nakleden.

nakîsa (A.) [ نقيصه ] kusur.

nakîse (A.) [ نقيصه ] kusur.

nakkad (A.) [ نقاد ] eleştirmen.

nakkal (A.) [ نقال ] nakleden, öykü veya masal anlatan.

nakkare (A.) [ 1 [ نقاره .davul. 2.dümbelek.

nakl (A.) [ 1 [ نقل .nakil, anlatma. 2.taşıma.

nakledilmek 1.anlatılmak. 2.taşınmak.

naklen (A.) [ نقلا ] naklederek, nakil yolu ile.

346

nakletmek 1.anlatmak. 2.taşımak.

nakliyat (A.) [ نقليات ] taşımacılık.

nakliye (A.) [ نقليه ] taşıma.

nakş (A.) [ 1 [ نقش .nakış, desen. 2.resim. 3.duvar resmi.

nakşedilmek işlenmek.

nakş etmek işlemek.

nâkus (A.) [ ناقوس ] çan.

nakz (A.) [ 1 [ نقض .yok sayma. 2.bozma, çözme.

nâlân (F.) [ نالان ] inleyen.

nâlân etmek inletmek.

nâlân olmak inlemek.

nâle (F.) [ ناله ] inilti.

nâlende (F.) [ نالنده ] inleyen.

nâm (F.) [ 1 [ نام .ad. 2.adında, adlı. 3.ün, şöhret.

nam vermek ad vermek, adlandırmak.

nâmahdud (F.-A.) [ نامحدود ] sınırsız.

nâmahrem (F.-A.) [ 1 [ نامحرم .mahrem olmayan. 2.nikah düşmeyen kişi.

3.yabancı.

nâmahsus (F.-A.) [ نامحسوس ] hissedilmeyen.

nâmakbul (F.-A.) [ نامقبول ] makbul olmayan.

nâmakul (F.-A.)) [ نامعقول ] makul olmayan.

nâmalûm (F.-A.) [ نامعلوم ] bilinmeyen.

nâmâver (F.) [ نام آور ] ünlü, sanlı.


namaz (F.) [ نماز ] namaz.

namazgâh (F.) [ نمازگاه ] namazlık, üstü açık mesçit.

nâmberdar (F.) [ نامبردار ] ünlü, sanlı.

nâmcû (F.) [ نامجو ] yiğit.

nâmdar (F.) [ نامدار ] ünlü, namlı.

nâme (F.) [ 1 [ نامه .mektup. 2.kitap.

nâme’mûl (F.-A.) [ نامأمول ] umulmayan, beklenmedik.

nâmefhûm (F.-A.) [ نامفهوم ] anlaşılmaz.

nâmer’î (F.-A.) [ نامرئی ] görülmeyen, görülmez.

nâmerd (F.) [ نامرد ] alçak, aşağılık, namert.

nâmesbûk (F.-A.) [ نامسبوق ] olmamış, geçmemiş, cereyan etmemiş.

nâmına (F.-T.) adına.

nâmî (F.) [ نامی ] ünlü, namlı.

nâmurad (F.-A.) [ نامراد ] muradına ermemiş.

nâmus (A.nâmuskâr (A.-F.) [ ناموسکار ] namuslu.

namuskârane (A.-F.) [ ناموسکارانه ] namusluca, namuslulara yakışır.

nâmüsaid (F.-A.) [ نامساعد ] uygun olmayan.

nâmütenahi (F.-A.) [ نامتناهی ] sonsuz, engin.

nâmver (F.) [ نامور ] ünlü.

namzed (F.) [ 1 [ نامزد .aday. 2.nişanlı.

nân (F.) [ نان ] ekmek.

nâpâyidar (F.) [ ناپایدار ] kalıcı olmayan.

348

nâpervâ (F.) [ ناپروا ] korkusuz, pervasız.

nâr (A.) [ نار ] ateş.

nâr (F.) [ نار ] nar.

nârencî (F.) [ نارنجی ] turuncu.

nâres (F.) [ نارس ] ham, olgunlaşmamış.

nâresâ (F.) [ 1 [ نارسا .ham. 2.uygun olmayan.

nârevâ (F.) [ ناروا ] yakışık almaz.

narh (F.) [ نرخ ] nark.

nâs (A.) [ ناس ] insanlar.

nasâra (A.) [ نصارا ] Hıristiyanlar.

nasâyih (A.) [ نصایح ] öğütler.

nasib (A.) [ 1 [ نصيب .pay. 2.Tanrı’nın kula verdiği.

nasihat (A.) [ نصيحت ] öğüt.

nâsipas (F.) [ ناسپاس ] nankör.

nâsiye (A.) [ ناصيه ] alın.

nasrâni (A.) [ نصرانی ] Hıristiyan.

nass (A.) [ نص ] kesinlik.

nâsûtî (A.) [ ناسوتی ] insanlık ile ilgili.

nâşî (A.) [ ناشی ] ileri gelen, kaynaklanan, dolayı.

nâşinas (F.) [ ناشناس ] yabancı.

nâşir (A.) [ ناشر ] yayıncı.

nâtamam (F.-A.) [ ناتمام ] tamamlanmamış, yarım kalmış.

nâtık (A.) [ ناطق ] konuşan.

349

nâtıka (A.) [ ناطقه ] konuşma gücü.

nâtıkaperdâz (A.-F.) [ ناطقه پرداز ] düzgün ve etkili konuşan.

nats (A.) [ نطس ] nadas.

natûk (A.) [ نطوق ] düzgün konuşan.

nâtüvân (F.) [ ناتوان ] güçsüz, zayıf.

nâv (F.) [ 1 [ ناو .gemi. 2.kayık.

nâvdan (F.) [ ناودان ] oluk.

nâvek (F.) [ ناوک ] ok.

nây (F.) [ 1 [ نای .ney. 2.kamış.

nâyçe (F.) [ نایچه ] küçük ney.

nâyî (F.) [ نایی ] neyzen.

nâyzen (F.) [ نایزن ] neyzen.

naz (F.) [ 1 [ ناز .işve, cilve. 2.kapris. 3.naz.

naza çekmek nazlanmak.

nâzan (F.) [ نازان ] nazlı.

nazar (A.) [ 1 [ نظر .bakış. 2.ilgi gösterme, iltifat etme. 3. bakış açısı.

nazaran (A.) [ نظرا ] göre, nispetle, bakılırsa.

nazargâh (A.-F.) [ 1 [ نظرگاه .bakış yeri. 2.bakılan yer.

nazar-ı şübhe [ نظر شبهه ] şüpheli göz, şüpheli bakış.

nazarında (A.-T.) göre, fikrince, gözünde.

nazarî (A.) [ نظری ] teorik.

nazariyat (A.) [ نظریات ] teoriler, nazariyeler.

nazariye (A.) [ نظریه ] teori.

350

nazariyyat (A.) [ نظریات ] teoriler, nazariyeler.

nâzende (F.) [ نازنده ] nazlı.

nâzenin (F.) [ 1 [ نازنين .nazlı. 2.narin.

nâzım (A.) [ 1 [ ناظم .düzenleyen. 2.nazmeden.

nâzır (A.) [ 1 [ ناظر .bakan. 2.nezaret eden.

nâzırlık (A.-T.) bakanlık.

nazif (A.) [ نظيف ] temiz.

nâzik (F.) [ 1 [ نازک .ince. 2.kibar.

nâzikâne (F.) [ نازکانه ] kibarca, nazikçe.

nâzil (A.) [ نازل ] inen.

nâzil olmak inmek.

nazile (A.) [ 1 [ نازله .nezle. 2.inmiş. 3.sıkıntı.

nazîr (A.) [ نظير ] benzer.

nazm (A.) [ 1 [ نظم .dizme. 2.düzenleme, tertip etme. 3.vezinli ve kafiyeli söz

söyleme.

nazmen (A.) [ نظما ] manzum olarak.

nâzperver (F.) [ نازپرور ] nazlı, naz eden.

nâzperverde (F.) [ نازپرورده ] nazlı, naz içinde büyümüş.

nebât (A.) [ نبات ] bitki.

nebat (F.) [ نبات ] nöbet şekeri.

nebâtât (A.) [ 1 [ نباتات .bitkiler. 2.botanik.

nebatî (A.) [ نباتی ] bitkisel.

neberd (F.) [ نبرد ] savaş.

351

nebî (A.) [ نبی ] peygamber.

nebîre (A.) [ نبيره ] torun.

necabet (A.) [ نجابت ] soyluluk.

necâset (A.) [ نجاست ] pislik.

necîb (A.) [ نجيب ] soylu, asil, kişizade.

necîs (A.) [ نجيس ] pis.

necm (A.) [ نجم ] yıldız.

nedâmet (A.) [ ندامت ] pişmanlık.

nedâmet getirmek pişman olmak.

nedim (A.) [ 1 [ ندیم .padişahların ve yüksek rütbeli devlet ricalinin sohbet

arkadaşı. 2.güzel hikaye anlatan.

nedret (A.) [ ندرت ] azlık.

nef’ (A.) [ نفع ] çıkar, yarar.

nefâis (A.) [ نفائس ] değerli ve nefis eserler.

nefâset (A.) [ نفاست ] nefislik.

nefer (A.) [ 1 [ نفر .kişi. 2.asker.

nefh etmek nefes vermek, kazandırmak.

nefha (A.) [ نفحه ] üfürme.

nefîr (A.) [ نفير ] boynuzdan yapılmış boru.

nefrin (F.) [ نفرین ] lanet, ilenç.

nefs (A.) [ 1 [ نفس .nefis, can. 2.kendi. 3.iç.

nefs- i emmâre [ نفس اماره ] kötülükleri emreden nefis.

nefs-i (A.-F.) [ نفس ] içinde.


nefsî (A.) [ 1 [ نفسی .nefis ile ilgili. 2.subjektif.

neftî (F.) [ نفتی ] petrol yeşili.

nefy (A.) [ ] sürgün.

nehâr (A.) [ نهار ] gündüz.

nehârî (A.) [ نهاری ] yatılı olmayan okul.

nehc (A.) [ 1 [ نهج .yol. 2.kast teşkilatı.

neheng (F.) [ نهنگ ] timsah.

nehiy (A.) [ 1 [ نهی .olumsuzluk. 2.yasaklama.

nehr (A.) [ نهر ] ırmak, nehir.

nehy (A.) [ 1 [ نهی .olumsuzluk. 2.yasaklama.

nehy etmek yasaklamak.

nejad (F.) [ نژاد ] soy, ırk.

nekahet (A.) [ نقاهت ] hastalıktan sonraki tehlikeli geçiş dönemi.

nekbet (A.) [ 1 [ نکبت .talihsizlik. 2.felaket.

nekes (F.) [ 1 [ نکس .hayırsız. 2.elisıkı.

nem (F.) [ نم ] rutubet.

nemâ (A.) [ 1 [ نما .gelişme, büyüme, serpilme. 2.faiz.

nemed (F.) [ نمد ] keçe.

nemedpûş (F.) [ نمدپوش ] derviş.

nemek (F.) [ نمک ] tuz.

neml (A.) [ نمل ] karınca.

nemnâk (F.) [ نمناک ] nemli.

neng (F.) [ ننگ ] ar, utanma.

353

nerd (F.) [ نرد ] tavla.

nerm (F.) [ نرم ] yumuşak.

nermin (F.) [ نرمين ] yumuşak.

nesc (A.) [ نسج ] doku.

neseb (A.) [ نسب ] soy.

nesh (A.) [ 1 [ نسخ .hükümsüz kılma. 2.nesih yazı.

nesîm (F.) [ نسيم ] meltem, esinti.

nesl (A.) [ نسل ] kuşak, nesil.

nesr (A.) [ نثر ] düzyazı.

nesren (A.) [ نثرا ] düzyazı ile.

nesrin (F.) [ نسرین ] yaban gülü.

nessac (A.) [ نساج ] dokumacı.

nesteren (F.) [ نسترن ] yaban gülü.

neş’et (A.) [ نشئت ] kaynaklanma, ileri gelme, doğma, doğuş.

neş’et etmek kaynaklanmak, ileri gelmek.

neşat (A.) [ نشاط ] sevinç.

neşîde (A.) [ 1 [ نشيده .şiir. 2.besteli ve güfteli eser.

neşr (A.) [ 1 [ نشر .yayma. 2.yayınlama. 3.yayınlanma.

neşr etmek 1.yaymak. 2.yayınlamak.

neşr olunmak yayınlanmak.

neşriyat (A.) [ نشریات ] yayın.

neşv ü nemâ (A.) [ نشو و نما ] serpilme, gelişme, büyüme.

neşv ü nemâ bulmak gelişmek, yayılmak.

354

neşve (A.) [ نشوه ] sevinç.

neşvedâr (A.-F.) [ نشوه دار ] neşeli.

neşveyâb olmak neşelenmek.

netâic (A.) [ نتائج ] sonuçlar.

netîce (A.) [ نتيجه ] sonuç.

netice çıkarmak sonuç çıkarmak, sonuca varmak.

netîcepezîr olmak sonuçlanmak.

nev (F.) [ 1 [ نو .yeni. 2.taze, körpe.

nev’ (A.) [ نوع ] tür, nevi, çeşit.

nev’an mâ (A.) [ نوعا ما ] bir bakıma.

nevâ (F.) [ نوا ] ses.

nevâde (F.) [ نواده ] torun.

nevâdir (A.) [ نوادر ] nadir olan değerli eşyalar.

nevâle (A.) [ 1 [ نواله .kısmet. 2.azık.

nevâz (F.) [ نواز ] okşayan.

nevâziş (F.) [ نوازش ] okşama.

nevâziş eylemek okşamak.

nevbahar (F.) [ نوبهار ] ilkbahar.

nevbet (A.) [ نوبت ] sıra, nöbet.

nevcivan (F.) [ نوجوان ] delikanlı, genç.

nevdevlet (F.-A.) [ نودولت ] sonradan görme.

neve (F.) [ نوه ] torun.

nevha (A.) [ نوحه ] ağıt.

355

nevi (A.) [ نوع ] tür, çeşit.

nevid (F.) [ نوید ] müjde.

nevin (F.) [ نوین ] yeni.

nevm (A.) [ نوم ] uyku.

nevmîd (F.) [ نوميد ] umutsuz.

nevmîd etmek umutsuzluğa düşürmek.

nevmîd olmak umutsuzluğa kapılmak.

nevnihal (F.) [ نونهال ] genç fidan.

nevres (F.) [ نورس ] yeti yetişmiş.

nevruz (F.) [ 1 [ نوروز .yeni gün. 2.nevruz.

nevruziye (F.-A.) [ نوروزیه ] nevruz için yazılan kaside.

nevzad (F.) [ 1 [ نوزاد .yeni doğmuş. 2.bebek.

neyistan (F.) [ نيستان ] sazlık, kamışlık.

neyzâr (F.) [ نيزار ] sazlık, kamışlık.

neyzen (F.) [ نيزن ] ney üfleyen.

nez’ edilmek (A.-T.) ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek.

nez’ (A.) [ 1 [ نزع .can çekişme. 2.sökme, koparma, zorla alma.

nez’ eylemek ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak.

nezâfet (A.) [ نظافت ] temizlik.

nezâket (Osmanlıca>A.) [ 1 [ نزاکت .incelik. 2.hassaslık.

nezâret (A.) [ 1 [ نظارت .nazırlık. 2.gözetme.

nezd (F.) [ 1 [ نزد .yan, yanı. 2.kat.

nezih (A.) [ نزیه ] temiz.

356

nezr (A.) [ نذر ] adak.

nezr etmek adamak.

nısf (A.) [ نصف ] yarı, yarım.

nısf -ı ahîr [ نصف اخير ] son yarısı.

nısfunnehâr (A.) [ نصف النهار ] meridyen.

niam (A.) [ نعم ] nimetler.

nida etmek seslenmek.

nidâ eylemek seslenmek, duyurmak.

nidâ’ (A.) [ نداء ] ses.

nifâk (A.) [ نفاق ] ikiyüzlülük.

nigâh (F.) [ نگاه ] bakış.

nigâh eylemek bakmak.

nigâr (F.) [ 1 [ نگار .sevgili. 2.resim.

nigeh (F.) [ نگه ] bakış.

nigîn (F.) [ 1 [ نگين .yüzük. 2.yüzük kaşı. 3.mühür.

nihâd (F.) [ نهاد ] yaratılış, tabiat.

nihâl (F.) [ نهال ] fidan.

nihân (F.) [ 1 [ نهان .gizli. 2.gizlice.

nihan olmak gizlenmek, saklanmak, kaybolmak.

nihayet (A.) [ نهایت ] son.

nihayet bulmak sona ermek.

nijâd (F.) [ نژاد ] soy.

nîk (F.) [ نيک ] iyi, güzel.


nikab (A.) [ نقاب ] peçe.

nikbin (F.) [ نيکبين ] iyimser.

nilgun (F.) [ نيلگون ] lacivert.

nîm (F.) [ 1 [ نيم .yarı. 2.yarım. 3.buçuk.

nîm muzlim (F.-A.) [ نيم مظلم ] loş.

nîm cahilî (F.-A.) [ نيم جاهلی ] yarıcahil, yarı cahilî.

nimet (A.) [ 1 [ نعمت .iyilik. 2.yiyecek.

nîm resmî (F.-A.) [ نيم رسمی ] yarı resmî.

nîreng (F.) [ 1 [ نيرنگ .afsun. 2.hile, düzen.

nisâ (A.) [ نسا ] kadınlar.

nisâb (A.) [ 1 [ نصاب .aranan sınır. 2.sermaye.

nisâr (A.) [ نثار ] saçma.

nisâr etmek saçmak.

nisbet (A.) [ 1 [ نسبت .oran. 2.oranla.

nisbî (A.) [ نسبی ] göreceli.

nisvân (A.) [ نسوان ] kadınlar.

nisyân (A.) [ 1 [ نسيان .unutma. 2.unutulma.

nişan (F.) [ 1 [ نشان .iz. 2.belirti. 3.nişan yeri. 4.devlet madalyası.

nişâne (F.) [ نشانه ] belirti, işaret.

nişangâh (F.) [ نشانگاه ] nişan tahtası.

nişîn (F.) [ نشين ] oturan.

niyâbet (A.) [ نيابت ] naiplik, vekillik.

niyâm (F.) [ نيام ] kın.

358

niyâz (F.) [ 1 [ نياز .yalvarma. 2.dua.

niyâz etmek 1.yalvarmak. 2.rica etmek.

niyâzmend (F.) [ نيازمند ] muhtaç.

niyyet (A.) [ نيت ] niyet.

nizâ (A.) [ نزاع ] kavga, çekişme.

nizâm (A.) [ نظام ] düzen.

nizâm bulmak düzene girmek.

nizâmname (A.-F.) [ نظام نامه ] tüzük.

nîze (F.) [ 1 [ نيزه .mızrak. 2.süngü.

nohudî (F.) [ نخودی ] nohut rengi.

noksân (A.) [ 1 [ نقصان .eksiklik. 2.kusur. 3.eksik.

nokta-i nazar [ نقطهء نظر ] görüş açısı, bakım.

nuhbe (A.) [ نخبه ] seçkin.

nukât (A.) [ نقاط ] noktalar, hususlar.

nukud (A.) [ نقود ] nakitler.

nukûş (A.) [ نقوش ] nakışlar, işlemeler.

nur (A.) [ نور ] ışık.

nuranî (A.) [ نورانی ] nurlu, ışıklı.

nush (A.) [ نصح ] öğüt, nasihat.

nusrat vermek üstünlük vermek.

nusret (A.) [ 1 [ نصرت .Tanrı’nın yardımı. 2.üstünlük.

nûş etmek içmek.

nûşin (F.) [ نوشين ] tatlı.

359

nutfe (A.) [ نطفه ] sperma.

nutk (A.) [ 1 [ نطق .nutuk, söylev. 2.konuşma.

nuzzâr (A.) [ نظار ] nazırlar.

nübüvvet (A.) [ نبوت ] peygamberlik.

nücum (A.) [ 1 [ نجوم .yıldızlar. 2.astoroloji.

nüfus (A.) [ 1 [ نفوس .nefisler. 2.insanlar.

nüfuz (A.) [ 1 [ نفوذ .etki etme, işleme. 2.etki gücü.

nüfuz etmek işlemek, etki etmek.

nükhet (A.) [ نکهت ] koku.

nükte (A.) [ نکته ] ince anlam.

nüktedan (A.-F.) [ نکته دان ] zarif insan, nükteli sözler bilen.

nümayan (F.) [ نمایان ] görünen.

nümayan olmak görünmek.

nümayiş (F.) [ نمایش ] gösteri.

nümune (F.) [ نمونه ] örnek.

nüsah (A.) [ نسخ ] nüshalar.

nüsha (A.) [ 1 [ نسخه .yazılı belge. 2.muska. 3.süreli yayın sayısı.

nüve (A.) [ نوه ] çekirdek.

nüvid (F.) [ نوید ] müjde.

nüzhet (A.) [ نزهت ] gezinti, gezip dolaşma.

nüzul (A.) [ 1 [ نزول .inme. 2.felç. 3.konaklama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder