N
nâ (F.) [ نا ] olumsuzluk eki.
na’l (A.) [ نعل ] nal.
na’lbend (A.-F.) [ نعلبند ] nalbant.
na’lbur (A.-F.) [ نعلبر ] nalbur.
na’lçe (A.-F.) [ نعلچه ] nalça.
na’nâ’ (A.) [ نعناع ] nane.
na’re (A.) [ نعره ] nara, haykırma.
na’ş (A.) [ نعش ] naaş, cenaze.
na’t (A.) [ 1 [ نعت .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nââşnâ (F.) [ نا آشنا ] yabancı.
naat (A.) [ 1 [ نعت .övme. 2.Hz. Muhammed’i övücü şiir.
nâb (F.) [ ناب ] saf, halis, katışıksız.
nâbecâ (F.) [ نابجا ] yersiz.
nâbehre (F.) [ 1 [ نابهره .nasipsiz. 2.soysuz.
nâbekâr (F.) [ 1 [ نابکار .hayırsız. 2.işe yaramaz.
nâbîna (F.) [ نابينا ] kör.
nâbûd (F.) [ 1 [ نابود .yok. 2.yokluk. 3.perişan.
nabz (A.) [ نبض ] nabız.
nabzgîr (A.-F.) [ نبض گير ] nabza göre şerbet veren.
343
nâcî (A.) [ ناجی ] kurtulan.
nâcins (F.-A.) [ ناجنس ] soysuz, cinsi bozuk.
nâçâr (F.) [ 1 [ ناچار .çaresiz, sorunda. 2.ister istemez.
nâçîz (F.) [ ناچيز ] değersiz, önemsiz.
nâdân (F.) [ 1 [ نادان .cahil. 2.hödük.
nâdânlık (F.-T.) 1.cahillik. 2.hödüklük.
nâdî (A.) [ نادی ] seslenen, çağıran.
nâdim (A.) [ نادم ] pişman.
nâdim etmek pişman etmek.
nâdim olmak pişman olmak.
nâdir (A.) [ نادر ] az bulunur.
nâdirât (A.) [ نادرات ] az bulunur şeyler.
nâdire (A.) [ نادره ] az bulunur.
nâdiren (A.) [ نادرا ] nadir olarak.
nâehl (F.-A.) [ ناأهل ] ehil olmayan, ehliyetli olmayan.
nâf (F.) [ ناف ] göbek.
nafaka (A.) [ نفقه ] geçim parası.
nâfe (F.) [ 1 [ نافه .ceylanın göbeğinden çıkan misk. 2.sevgilinin saçı.
nâfercâm (F.) [ نافرجام ] sonu iyi olmayan, yararsız.
nâfıa (A.) [ نافعه ] bayındırlık işleri.
nâfıa müdüriyeti bayındırlık müdürlüğü.
nâfıa nâzırı bayındırlık bakanı.
nâfıa nezareti bayındırlık bakanlığı.
344
nâfıa vekâleti bayındırlık bakanlığı.
nâfile (A.) [ 1 [ نافله .boşuna. 2.nafile namazı, farz dışında kılınan namaz.
nâfiz (A.) [ نافذ ] etkileyici, nüfuz edici, işleyici.
nâgâh (F.) [ ناگاه ] ansızın.
nâgehan (F.) [ ناگهان ] ansızın.
nağamât (A.) [ نغمات ] nağmeler.
nağme (A.) [ نغمه ] ezgi, melodi.
nağz (F.) [ نغز ] güzel, hoş.
nâhak (F.-A.) [ ناحق ] haksız.
nâhalef (F.-A.) [ ناخلف ] hayırsız evlat.
nahçîr (F.) [ نخچير ] av hayvanı.
nâhencâr (F.) [ ناهنجار ] doğru olmayan, uygun olmayan.
nâhid (F.) [ ناهيد ] Venüs, Çulpan, Zühre.
nahif (A.) [ نحيف ] cılız.
nâhiye (A.) [ 1 [ ناحيه .yöre, bölge. 2.bucak. 3.taraf.
nahl (A.) [ نخل ] hurma ağacı.
nahl (A.) [ نحل ] bal arısı.
nahlistan (A.-F.) [ نخلستان ] hurmalık.
nâhoş (F.) [ ناخوش ] hoş olmayan.
nahs (A.) [ نحس ] uğursuzluk.
nâhudâ (F.) [ ناخدا ] kaptan.
nâhudâ (F.) [ ناخدا ] Allahsız.
nâhun (F.) [ ناخن ] tırnak.
345
nahv (A.) [ 1 [ نحو .sözdizimi. 2.taraf. 3.gibi.
nahvet (A.) [ نخوت ] böbürlenme.
nahvî (A.) [ نحوی ] gramerci, nahiv uzmanı.
nâib (A.) [ 1 [ نائب .vekil. 2.kadı, yargıç.
nâil (A.) [ نائل ] erişen, kavuşan, murada eren.
nail olmak muradına ermek, kavuşmak, erişmek.
nâim (A.) [ نائم ] uyuyan.
nâka (A.) [ ناقه ] dişi deve.
nakd (A.) [ 1 [ نقد .nakit. 2.madeni para.
nakden (A.) [ نقدا ] peşin olarak.
nâkes (F.) [ 1 [ ناکس .soysuz, işe yaramaz. 2.pinti, nekes.
nâkıs (A.) [ 1 [ ناقص .eksik. 2.eksi.
nakış (A.) [ نقش ] desen.
nakib (A.) [ 1 [ نقيب .şeyh yardımcısı. 2.reis vekili.
nâkil (A.) [ 1 [ ناقل .taşıma, nakil. 2.anlatan, nakleden.
nakîsa (A.) [ نقيصه ] kusur.
nakîse (A.) [ نقيصه ] kusur.
nakkad (A.) [ نقاد ] eleştirmen.
nakkal (A.) [ نقال ] nakleden, öykü veya masal anlatan.
nakkare (A.) [ 1 [ نقاره .davul. 2.dümbelek.
nakl (A.) [ 1 [ نقل .nakil, anlatma. 2.taşıma.
nakledilmek 1.anlatılmak. 2.taşınmak.
naklen (A.) [ نقلا ] naklederek, nakil yolu ile.
346
nakletmek 1.anlatmak. 2.taşımak.
nakliyat (A.) [ نقليات ] taşımacılık.
nakliye (A.) [ نقليه ] taşıma.
nakş (A.) [ 1 [ نقش .nakış, desen. 2.resim. 3.duvar resmi.
nakşedilmek işlenmek.
nakş etmek işlemek.
nâkus (A.) [ ناقوس ] çan.
nakz (A.) [ 1 [ نقض .yok sayma. 2.bozma, çözme.
nâlân (F.) [ نالان ] inleyen.
nâlân etmek inletmek.
nâlân olmak inlemek.
nâle (F.) [ ناله ] inilti.
nâlende (F.) [ نالنده ] inleyen.
nâm (F.) [ 1 [ نام .ad. 2.adında, adlı. 3.ün, şöhret.
nam vermek ad vermek, adlandırmak.
nâmahdud (F.-A.) [ نامحدود ] sınırsız.
nâmahrem (F.-A.) [ 1 [ نامحرم .mahrem olmayan. 2.nikah düşmeyen kişi.
3.yabancı.
nâmahsus (F.-A.) [ نامحسوس ] hissedilmeyen.
nâmakbul (F.-A.) [ نامقبول ] makbul olmayan.
nâmakul (F.-A.)) [ نامعقول ] makul olmayan.
nâmalûm (F.-A.) [ نامعلوم ] bilinmeyen.
nâmâver (F.) [ نام آور ] ünlü, sanlı.
namaz (F.) [ نماز ] namaz.
namazgâh (F.) [ نمازگاه ] namazlık, üstü açık mesçit.
nâmberdar (F.) [ نامبردار ] ünlü, sanlı.
nâmcû (F.) [ نامجو ] yiğit.
nâmdar (F.) [ نامدار ] ünlü, namlı.
nâme (F.) [ 1 [ نامه .mektup. 2.kitap.
nâme’mûl (F.-A.) [ نامأمول ] umulmayan, beklenmedik.
nâmefhûm (F.-A.) [ نامفهوم ] anlaşılmaz.
nâmer’î (F.-A.) [ نامرئی ] görülmeyen, görülmez.
nâmerd (F.) [ نامرد ] alçak, aşağılık, namert.
nâmesbûk (F.-A.) [ نامسبوق ] olmamış, geçmemiş, cereyan etmemiş.
nâmına (F.-T.) adına.
nâmî (F.) [ نامی ] ünlü, namlı.
nâmurad (F.-A.) [ نامراد ] muradına ermemiş.
nâmus (A.nâmuskâr (A.-F.) [ ناموسکار ] namuslu.
namuskârane (A.-F.) [ ناموسکارانه ] namusluca, namuslulara yakışır.
nâmüsaid (F.-A.) [ نامساعد ] uygun olmayan.
nâmütenahi (F.-A.) [ نامتناهی ] sonsuz, engin.
nâmver (F.) [ نامور ] ünlü.
namzed (F.) [ 1 [ نامزد .aday. 2.nişanlı.
nân (F.) [ نان ] ekmek.
nâpâyidar (F.) [ ناپایدار ] kalıcı olmayan.
348
nâpervâ (F.) [ ناپروا ] korkusuz, pervasız.
nâr (A.) [ نار ] ateş.
nâr (F.) [ نار ] nar.
nârencî (F.) [ نارنجی ] turuncu.
nâres (F.) [ نارس ] ham, olgunlaşmamış.
nâresâ (F.) [ 1 [ نارسا .ham. 2.uygun olmayan.
nârevâ (F.) [ ناروا ] yakışık almaz.
narh (F.) [ نرخ ] nark.
nâs (A.) [ ناس ] insanlar.
nasâra (A.) [ نصارا ] Hıristiyanlar.
nasâyih (A.) [ نصایح ] öğütler.
nasib (A.) [ 1 [ نصيب .pay. 2.Tanrı’nın kula verdiği.
nasihat (A.) [ نصيحت ] öğüt.
nâsipas (F.) [ ناسپاس ] nankör.
nâsiye (A.) [ ناصيه ] alın.
nasrâni (A.) [ نصرانی ] Hıristiyan.
nass (A.) [ نص ] kesinlik.
nâsûtî (A.) [ ناسوتی ] insanlık ile ilgili.
nâşî (A.) [ ناشی ] ileri gelen, kaynaklanan, dolayı.
nâşinas (F.) [ ناشناس ] yabancı.
nâşir (A.) [ ناشر ] yayıncı.
nâtamam (F.-A.) [ ناتمام ] tamamlanmamış, yarım kalmış.
nâtık (A.) [ ناطق ] konuşan.
349
nâtıka (A.) [ ناطقه ] konuşma gücü.
nâtıkaperdâz (A.-F.) [ ناطقه پرداز ] düzgün ve etkili konuşan.
nats (A.) [ نطس ] nadas.
natûk (A.) [ نطوق ] düzgün konuşan.
nâtüvân (F.) [ ناتوان ] güçsüz, zayıf.
nâv (F.) [ 1 [ ناو .gemi. 2.kayık.
nâvdan (F.) [ ناودان ] oluk.
nâvek (F.) [ ناوک ] ok.
nây (F.) [ 1 [ نای .ney. 2.kamış.
nâyçe (F.) [ نایچه ] küçük ney.
nâyî (F.) [ نایی ] neyzen.
nâyzen (F.) [ نایزن ] neyzen.
naz (F.) [ 1 [ ناز .işve, cilve. 2.kapris. 3.naz.
naza çekmek nazlanmak.
nâzan (F.) [ نازان ] nazlı.
nazar (A.) [ 1 [ نظر .bakış. 2.ilgi gösterme, iltifat etme. 3. bakış açısı.
nazaran (A.) [ نظرا ] göre, nispetle, bakılırsa.
nazargâh (A.-F.) [ 1 [ نظرگاه .bakış yeri. 2.bakılan yer.
nazar-ı şübhe [ نظر شبهه ] şüpheli göz, şüpheli bakış.
nazarında (A.-T.) göre, fikrince, gözünde.
nazarî (A.) [ نظری ] teorik.
nazariyat (A.) [ نظریات ] teoriler, nazariyeler.
nazariye (A.) [ نظریه ] teori.
350
nazariyyat (A.) [ نظریات ] teoriler, nazariyeler.
nâzende (F.) [ نازنده ] nazlı.
nâzenin (F.) [ 1 [ نازنين .nazlı. 2.narin.
nâzım (A.) [ 1 [ ناظم .düzenleyen. 2.nazmeden.
nâzır (A.) [ 1 [ ناظر .bakan. 2.nezaret eden.
nâzırlık (A.-T.) bakanlık.
nazif (A.) [ نظيف ] temiz.
nâzik (F.) [ 1 [ نازک .ince. 2.kibar.
nâzikâne (F.) [ نازکانه ] kibarca, nazikçe.
nâzil (A.) [ نازل ] inen.
nâzil olmak inmek.
nazile (A.) [ 1 [ نازله .nezle. 2.inmiş. 3.sıkıntı.
nazîr (A.) [ نظير ] benzer.
nazm (A.) [ 1 [ نظم .dizme. 2.düzenleme, tertip etme. 3.vezinli ve kafiyeli söz
söyleme.
nazmen (A.) [ نظما ] manzum olarak.
nâzperver (F.) [ نازپرور ] nazlı, naz eden.
nâzperverde (F.) [ نازپرورده ] nazlı, naz içinde büyümüş.
nebât (A.) [ نبات ] bitki.
nebat (F.) [ نبات ] nöbet şekeri.
nebâtât (A.) [ 1 [ نباتات .bitkiler. 2.botanik.
nebatî (A.) [ نباتی ] bitkisel.
neberd (F.) [ نبرد ] savaş.
351
nebî (A.) [ نبی ] peygamber.
nebîre (A.) [ نبيره ] torun.
necabet (A.) [ نجابت ] soyluluk.
necâset (A.) [ نجاست ] pislik.
necîb (A.) [ نجيب ] soylu, asil, kişizade.
necîs (A.) [ نجيس ] pis.
necm (A.) [ نجم ] yıldız.
nedâmet (A.) [ ندامت ] pişmanlık.
nedâmet getirmek pişman olmak.
nedim (A.) [ 1 [ ندیم .padişahların ve yüksek rütbeli devlet ricalinin sohbet
arkadaşı. 2.güzel hikaye anlatan.
nedret (A.) [ ندرت ] azlık.
nef’ (A.) [ نفع ] çıkar, yarar.
nefâis (A.) [ نفائس ] değerli ve nefis eserler.
nefâset (A.) [ نفاست ] nefislik.
nefer (A.) [ 1 [ نفر .kişi. 2.asker.
nefh etmek nefes vermek, kazandırmak.
nefha (A.) [ نفحه ] üfürme.
nefîr (A.) [ نفير ] boynuzdan yapılmış boru.
nefrin (F.) [ نفرین ] lanet, ilenç.
nefs (A.) [ 1 [ نفس .nefis, can. 2.kendi. 3.iç.
nefs- i emmâre [ نفس اماره ] kötülükleri emreden nefis.
nefs-i (A.-F.) [ نفس ] içinde.
nefsî (A.) [ 1 [ نفسی .nefis ile ilgili. 2.subjektif.
neftî (F.) [ نفتی ] petrol yeşili.
nefy (A.) [ ] sürgün.
nehâr (A.) [ نهار ] gündüz.
nehârî (A.) [ نهاری ] yatılı olmayan okul.
nehc (A.) [ 1 [ نهج .yol. 2.kast teşkilatı.
neheng (F.) [ نهنگ ] timsah.
nehiy (A.) [ 1 [ نهی .olumsuzluk. 2.yasaklama.
nehr (A.) [ نهر ] ırmak, nehir.
nehy (A.) [ 1 [ نهی .olumsuzluk. 2.yasaklama.
nehy etmek yasaklamak.
nejad (F.) [ نژاد ] soy, ırk.
nekahet (A.) [ نقاهت ] hastalıktan sonraki tehlikeli geçiş dönemi.
nekbet (A.) [ 1 [ نکبت .talihsizlik. 2.felaket.
nekes (F.) [ 1 [ نکس .hayırsız. 2.elisıkı.
nem (F.) [ نم ] rutubet.
nemâ (A.) [ 1 [ نما .gelişme, büyüme, serpilme. 2.faiz.
nemed (F.) [ نمد ] keçe.
nemedpûş (F.) [ نمدپوش ] derviş.
nemek (F.) [ نمک ] tuz.
neml (A.) [ نمل ] karınca.
nemnâk (F.) [ نمناک ] nemli.
neng (F.) [ ننگ ] ar, utanma.
353
nerd (F.) [ نرد ] tavla.
nerm (F.) [ نرم ] yumuşak.
nermin (F.) [ نرمين ] yumuşak.
nesc (A.) [ نسج ] doku.
neseb (A.) [ نسب ] soy.
nesh (A.) [ 1 [ نسخ .hükümsüz kılma. 2.nesih yazı.
nesîm (F.) [ نسيم ] meltem, esinti.
nesl (A.) [ نسل ] kuşak, nesil.
nesr (A.) [ نثر ] düzyazı.
nesren (A.) [ نثرا ] düzyazı ile.
nesrin (F.) [ نسرین ] yaban gülü.
nessac (A.) [ نساج ] dokumacı.
nesteren (F.) [ نسترن ] yaban gülü.
neş’et (A.) [ نشئت ] kaynaklanma, ileri gelme, doğma, doğuş.
neş’et etmek kaynaklanmak, ileri gelmek.
neşat (A.) [ نشاط ] sevinç.
neşîde (A.) [ 1 [ نشيده .şiir. 2.besteli ve güfteli eser.
neşr (A.) [ 1 [ نشر .yayma. 2.yayınlama. 3.yayınlanma.
neşr etmek 1.yaymak. 2.yayınlamak.
neşr olunmak yayınlanmak.
neşriyat (A.) [ نشریات ] yayın.
neşv ü nemâ (A.) [ نشو و نما ] serpilme, gelişme, büyüme.
neşv ü nemâ bulmak gelişmek, yayılmak.
354
neşve (A.) [ نشوه ] sevinç.
neşvedâr (A.-F.) [ نشوه دار ] neşeli.
neşveyâb olmak neşelenmek.
netâic (A.) [ نتائج ] sonuçlar.
netîce (A.) [ نتيجه ] sonuç.
netice çıkarmak sonuç çıkarmak, sonuca varmak.
netîcepezîr olmak sonuçlanmak.
nev (F.) [ 1 [ نو .yeni. 2.taze, körpe.
nev’ (A.) [ نوع ] tür, nevi, çeşit.
nev’an mâ (A.) [ نوعا ما ] bir bakıma.
nevâ (F.) [ نوا ] ses.
nevâde (F.) [ نواده ] torun.
nevâdir (A.) [ نوادر ] nadir olan değerli eşyalar.
nevâle (A.) [ 1 [ نواله .kısmet. 2.azık.
nevâz (F.) [ نواز ] okşayan.
nevâziş (F.) [ نوازش ] okşama.
nevâziş eylemek okşamak.
nevbahar (F.) [ نوبهار ] ilkbahar.
nevbet (A.) [ نوبت ] sıra, nöbet.
nevcivan (F.) [ نوجوان ] delikanlı, genç.
nevdevlet (F.-A.) [ نودولت ] sonradan görme.
neve (F.) [ نوه ] torun.
nevha (A.) [ نوحه ] ağıt.
355
nevi (A.) [ نوع ] tür, çeşit.
nevid (F.) [ نوید ] müjde.
nevin (F.) [ نوین ] yeni.
nevm (A.) [ نوم ] uyku.
nevmîd (F.) [ نوميد ] umutsuz.
nevmîd etmek umutsuzluğa düşürmek.
nevmîd olmak umutsuzluğa kapılmak.
nevnihal (F.) [ نونهال ] genç fidan.
nevres (F.) [ نورس ] yeti yetişmiş.
nevruz (F.) [ 1 [ نوروز .yeni gün. 2.nevruz.
nevruziye (F.-A.) [ نوروزیه ] nevruz için yazılan kaside.
nevzad (F.) [ 1 [ نوزاد .yeni doğmuş. 2.bebek.
neyistan (F.) [ نيستان ] sazlık, kamışlık.
neyzâr (F.) [ نيزار ] sazlık, kamışlık.
neyzen (F.) [ نيزن ] ney üfleyen.
nez’ edilmek (A.-T.) ayırılmak, çekip atılmak, sökülmek.
nez’ (A.) [ 1 [ نزع .can çekişme. 2.sökme, koparma, zorla alma.
nez’ eylemek ayırmak, çekip atmak, sökmek, koparmak.
nezâfet (A.) [ نظافت ] temizlik.
nezâket (Osmanlıca>A.) [ 1 [ نزاکت .incelik. 2.hassaslık.
nezâret (A.) [ 1 [ نظارت .nazırlık. 2.gözetme.
nezd (F.) [ 1 [ نزد .yan, yanı. 2.kat.
nezih (A.) [ نزیه ] temiz.
356
nezr (A.) [ نذر ] adak.
nezr etmek adamak.
nısf (A.) [ نصف ] yarı, yarım.
nısf -ı ahîr [ نصف اخير ] son yarısı.
nısfunnehâr (A.) [ نصف النهار ] meridyen.
niam (A.) [ نعم ] nimetler.
nida etmek seslenmek.
nidâ eylemek seslenmek, duyurmak.
nidâ’ (A.) [ نداء ] ses.
nifâk (A.) [ نفاق ] ikiyüzlülük.
nigâh (F.) [ نگاه ] bakış.
nigâh eylemek bakmak.
nigâr (F.) [ 1 [ نگار .sevgili. 2.resim.
nigeh (F.) [ نگه ] bakış.
nigîn (F.) [ 1 [ نگين .yüzük. 2.yüzük kaşı. 3.mühür.
nihâd (F.) [ نهاد ] yaratılış, tabiat.
nihâl (F.) [ نهال ] fidan.
nihân (F.) [ 1 [ نهان .gizli. 2.gizlice.
nihan olmak gizlenmek, saklanmak, kaybolmak.
nihayet (A.) [ نهایت ] son.
nihayet bulmak sona ermek.
nijâd (F.) [ نژاد ] soy.
nîk (F.) [ نيک ] iyi, güzel.
nikab (A.) [ نقاب ] peçe.
nikbin (F.) [ نيکبين ] iyimser.
nilgun (F.) [ نيلگون ] lacivert.
nîm (F.) [ 1 [ نيم .yarı. 2.yarım. 3.buçuk.
nîm muzlim (F.-A.) [ نيم مظلم ] loş.
nîm cahilî (F.-A.) [ نيم جاهلی ] yarıcahil, yarı cahilî.
nimet (A.) [ 1 [ نعمت .iyilik. 2.yiyecek.
nîm resmî (F.-A.) [ نيم رسمی ] yarı resmî.
nîreng (F.) [ 1 [ نيرنگ .afsun. 2.hile, düzen.
nisâ (A.) [ نسا ] kadınlar.
nisâb (A.) [ 1 [ نصاب .aranan sınır. 2.sermaye.
nisâr (A.) [ نثار ] saçma.
nisâr etmek saçmak.
nisbet (A.) [ 1 [ نسبت .oran. 2.oranla.
nisbî (A.) [ نسبی ] göreceli.
nisvân (A.) [ نسوان ] kadınlar.
nisyân (A.) [ 1 [ نسيان .unutma. 2.unutulma.
nişan (F.) [ 1 [ نشان .iz. 2.belirti. 3.nişan yeri. 4.devlet madalyası.
nişâne (F.) [ نشانه ] belirti, işaret.
nişangâh (F.) [ نشانگاه ] nişan tahtası.
nişîn (F.) [ نشين ] oturan.
niyâbet (A.) [ نيابت ] naiplik, vekillik.
niyâm (F.) [ نيام ] kın.
358
niyâz (F.) [ 1 [ نياز .yalvarma. 2.dua.
niyâz etmek 1.yalvarmak. 2.rica etmek.
niyâzmend (F.) [ نيازمند ] muhtaç.
niyyet (A.) [ نيت ] niyet.
nizâ (A.) [ نزاع ] kavga, çekişme.
nizâm (A.) [ نظام ] düzen.
nizâm bulmak düzene girmek.
nizâmname (A.-F.) [ نظام نامه ] tüzük.
nîze (F.) [ 1 [ نيزه .mızrak. 2.süngü.
nohudî (F.) [ نخودی ] nohut rengi.
noksân (A.) [ 1 [ نقصان .eksiklik. 2.kusur. 3.eksik.
nokta-i nazar [ نقطهء نظر ] görüş açısı, bakım.
nuhbe (A.) [ نخبه ] seçkin.
nukât (A.) [ نقاط ] noktalar, hususlar.
nukud (A.) [ نقود ] nakitler.
nukûş (A.) [ نقوش ] nakışlar, işlemeler.
nur (A.) [ نور ] ışık.
nuranî (A.) [ نورانی ] nurlu, ışıklı.
nush (A.) [ نصح ] öğüt, nasihat.
nusrat vermek üstünlük vermek.
nusret (A.) [ 1 [ نصرت .Tanrı’nın yardımı. 2.üstünlük.
nûş etmek içmek.
nûşin (F.) [ نوشين ] tatlı.
359
nutfe (A.) [ نطفه ] sperma.
nutk (A.) [ 1 [ نطق .nutuk, söylev. 2.konuşma.
nuzzâr (A.) [ نظار ] nazırlar.
nübüvvet (A.) [ نبوت ] peygamberlik.
nücum (A.) [ 1 [ نجوم .yıldızlar. 2.astoroloji.
nüfus (A.) [ 1 [ نفوس .nefisler. 2.insanlar.
nüfuz (A.) [ 1 [ نفوذ .etki etme, işleme. 2.etki gücü.
nüfuz etmek işlemek, etki etmek.
nükhet (A.) [ نکهت ] koku.
nükte (A.) [ نکته ] ince anlam.
nüktedan (A.-F.) [ نکته دان ] zarif insan, nükteli sözler bilen.
nümayan (F.) [ نمایان ] görünen.
nümayan olmak görünmek.
nümayiş (F.) [ نمایش ] gösteri.
nümune (F.) [ نمونه ] örnek.
nüsah (A.) [ نسخ ] nüshalar.
nüsha (A.) [ 1 [ نسخه .yazılı belge. 2.muska. 3.süreli yayın sayısı.
nüve (A.) [ نوه ] çekirdek.
nüvid (F.) [ نوید ] müjde.
nüzhet (A.) [ نزهت ] gezinti, gezip dolaşma.
nüzul (A.) [ 1 [ نزول .inme. 2.felç. 3.konaklama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder