16 Şubat 2012 Perşembe

M-HARFİ


M



mâ (A.) [ ما ] su.

mâ (F.) [ ما ] biz.

ma’âyib (A.) [ معایب ] kusurlar, ayıplar.

ma’ber (A.) [ معبر ] geçit.

ma’ni (A.) [ معنی ] anlam.

ma’raz (A.) [ معرض ] sergi.

ma’reke (A.) [ معرکه ] savaş alanı.

ma’şerî (A.) [ معشری ] kollektif.

maâbid (A.) [ معابد ] mabetler, ibadet yerleri.

maâbir (A.) [ معابر ] geçitler.

maâd (A.) [ 1 [ معاد .dönüş yeri. 2.ahiret.

mâadâ (A.) [ ماعدا ] dışında, -den başka, başka, öte, yanı sıra.

maâdin (A.) [ معادن ] madenler.

maalesef (A.) [ مع الأسف ] ne yazık ki.

maalmemnûniye (A.) [ مع الممنونيه ] seve seve.

maânî (A.) [ معانی ] anlamlar.

maârif (A.) [ 1 [ معارف .bilimler. 2.kültür. 3.Millî Eğitim Bakanlığı.

maarif nezareti millî eğitim bakanlığı.

maâş (A.) [ 1 [ معاش .geçim. 2.aylık.

271

maatteessüf (A.) [ مع التأسف ] ne yazık ki, üzülerek, maalesef.

maazâlik (A.) [ مع ذلک ] bununla birlikte.

maâzallah (A.) [ معاذ الله ] Allah esirgesin.

mâba’dut-tabîa (A.) [ مابعدالطبيعه ] fizik ötesi, doğa ötesi.

mâba’duttabîiyye (A.) [ مابعدالطبيعيه ] metafizik, doğa ötesi.

mâbad (A.) [ مابعد ] sonraki.

mâbadı var (A.-T.) devam edecek, sürecek, arkası var.

mabed (A.) [ 1 [ معبد .tapınak. 2.ibadethane.

mâbeyn (A.) [ 1 [ مابين .arası. 2.padişah sarayı.

mabud (A.) [ معبود ] ibadet edilen,

mâcera (A.) [ 1 [ ماجرا .cereyan eden. 2.serüven.

mâceraperest (A.-F.) [ ماجراپرست ] maceracı.

maceraperestî (A.-F.) [ ماجراپرستی ] maceracılık, maceraperestlik.

mâdâmülhayat (A.) [ مادامالحيات ] ömür boyu.

madde be madde (A.-F.) [ ماده بماده ] madde madde.

maddî (A.) [ 1 [ مادی .madde ile ilgili. 2.materyalist.

maddiyet (A.) [ مادیت ] maddîlik.

maddiyye (A.) [ 1 [ مادیه .madde ile ilgili. 2.matetaryalist.

mâde (F.) [ ماده ] dişi.

mâdelet (A.) [ معدلت ] adalet.

madeniyyât (A.) [ معدنيات ] madencilik bilimi, mineraloji.

mâder (F.) [ مادر ] anne.

maderî (F.) [ مادری ] anne ile ilgili, ana tarafı.

272

mâderzâd (F.) [ مادرزاد ] anadan doğma.

mâdiyân (F.) [ مادیان ] kısrak.

madûd (A.) [ معدود ] sayılı.

madûd olmak sayılmak.

mâdum (A.) [ معدوم ] yok olmuş.

mâdumiyet (A.) [ معدوميت ] yokluk.

mâdun (A.) [ مادون ] ast, aşağıda, alt.

mâfevk (A.) [ مافوق ] üst, üstü, yukarısı.

mafsal (A.) [ مفصل ] eklem.

magâre (A.) [ مغاره ] mağara.

mağâk (F.) [ 1 [ مغاک .çukur. 2.mezar.

mağâzî (A.) [ 1 [ مغازی .savaşlar, gazalar. 2.savaş öyküleri.

mağbûn (A.) [ مغبون ] aldatılmış.

mağdûr (A.) [ مغدور ] haksızlığa uğramış.

mağdur etmek haksızlığa uğratarak zor durumda bırakmak.

mağdur olmak haksızlığa uğramayarak zor durumda kalmak.

mağduriyet (A.) [ مغدوریت ] haksızlığa uğrama, mağdur olma.

mağfiret (A.) [ مغفرت ] yarlıgama.

mağfiret etmek yarlıgamak.

mağfur (A.) [ مغفور ] yarlıganmış.

mağlata (A.) [ مغلطه ] laf salatası, yanıltmaca.

mağlub (A.) [ مغلوب ] yenik.

mağmûm (A.) [ مغموم ] gamlı, kederli.

273

mağrib (A.) [ 1 [ مغرب .batı. 2.akşam namazı. 3.Kuzeybatı Afrika. 4.Fas.

mağrur (A.) [ مغرور ] gururlu, kendini beğenmiş.

mağrûr olmak gururlanmak.

mağrûrane (A.-F.) [ مغرورانه ] gururlanarak, kendini beğenerek.

mağsub (A.) [ مغصوب ] gaspedilmiş.

mağşuş (A.) [ مغشوش ] karışmış.

mağz (F.) [ 1 [ مغز .beyin. 2.iç, öz. 3.ilik.

mağzûb (A.) [ مغضوب ] gazaba uğratılmış.

mâh (F.) [ ماه ] ay.

mahabbet (A.) [ محبت ] sevgi.

mahabbet eylemek sevmek.

mahâfil (A.) [ 1 [ محافل .mahfiller. 2.toplantı yerleri.

mahâkim (A.) [ محاکم ] mahkemeler.

mahal (A.) [ محل ] yer.

mahall (A.) [ محل ] yer.

mahallî (A.) [ 1 [ محلی .yerel. 2.yerli.

mahalliye (A.) [ محليه ] yerel.

mâhâne (F.) [ ماهانه ] aylık.

mahâret (A.) [ مهارت ] beceri.

mâhasal (A.) [ ماحصل ] sonuç.

mahâsin (A.) [ محاسن ] iyilikler, güzellikler.

mâhazar (A.) [ ماحضر ] hazırda olan.

mahâzin (A.) [ مخازن ] mahzenler.

274

mahâzîr (A.) [ محاذیر ] sakıncalar.

mahbes (A.) [ محبس ] hapishane.

mahbûb (A.) [ 1 [ محبوب .sevilen. 2.sevgili.

mahbus (A.) [ 1 [ محبوس .hapsedilmiş. 2.hapishane.

mahcûb (A.) [ 1 [ محجوب .örtülmüş. 2.utangaç.

mahcûb etmek utandırmak.

mahcûb olmak utanmak.

mahcûbiyet (A.) [ محجوبيت ] utangaçlık.

mahcûz (A.) [ محجوظ ] hacizli.

mahcûz olmak haczedilmek.

mahdud (A.) [ محدود ] sınırlı, kasıtlı.

mahdum (A.) [ مخدوم ] oğul.

mâhe (F.) [ ماهه ] matkap.

mahfaza (A.) [ محفظه ] kutu, kap.

mahfî (A.) [ مخفی ] gizli.

mahfil (A.) [ 1 [ محفل .toplantı yeri. 2.cami mahfili.

mahfiyyen (A.) [ مخفيا ] gizlice.

mahfuz (A.) [ محفوظ ] korunmuş, saklanmış.

mâh-ı nev (F.) [ ماه نو ] hilal, ay.

mâh-ı sipihr [ ماه سپهر ] ay, gökyüzündeki ay.

mâhî (F.) [ ماهی ] balık.

mahir (A.) [ ماهر ] becerili, maharetli.

mahiyet (A.) [ ماهيت ] asıl, esas, içyüzü.

275

mahkûk (A.) [ محکوک ] kazılmış, kazılarak yazılmış, yontulmuş.

mahkum (A.) [ محکوم ] hüküm giymiş.

mahkûm etmek hüküm giydirmek.

mahkum olmak hüküm giymek.

mahlas (A.) [ مخلص ] takma ad.

mahlû (A.) [ مخلوع ] tahttan indirilmiş.

mahluk (A.) [ مخلوق ] yaratık.

mahlul (A.) [ محلول ] erimiş, çözülmüş, hallolmuş.

mahlut (A.) [ مخلوط ] karışık.

mahmûd (A.) [ 1 [ محمود .övülmüş. 2.hamd edilmiş.

mahmul (A.) [ محمول ] yüklü.

mahmur (A.) [ مخمور ] uykulu, baygın.

mâhpâre (F.) [ 1 [ ماه پاره .ay parçası. 2.çok güzel.

mahrec (A.) [ مخرج ] çıkış yeri.

mahrem (A.) [ 1 [ محرم .nikah düşmeyen. 2.gizli.

mâhru (F.) [ ماهرو ] ay yüzlü, güzel yüzlü.

mahruk (A.) [ محروق ] yanık, yanmış.

mahrûkat (A.) [ محروقات ] yakacak.

mahrum (A.) [ محروم ] yoksun.

mahrum etmek yoksun bırakmak.

mahrum olmak yoksun kalmak.

mahrumiyet (A.) [ محروميت ] yoksunluk, mahrumluk.

mahrut (A.) [ مخروط ] koni.

276

mahsûb (A.) [ محسوب ] hesap edilen.

mahsûl (A.) [ محصول ] ürün, sonuç.

mahsur (A.) [ محصور ] kuşatılmış.

mahsus (A.) [ 1 [ مخصوص .özgü, ayrılmış. 2.bilerek.

mahsûs (A.) [ مخصوص ] hissedilen, hissedilir.

mahşer (A.) [ 1 [ محشر .kıyamet yeri. 2.aşırı kalabalık.

mâhtâb (F.) [ ماهتاب ] mehtap.

mahtûm (A.) [ مختوم ] mühürlü.

mahtût (A.) [ 1 [ مخطوط .yazılı. 2.çizili.

mahv (A.) [ 1 [ محو .yok etme. 2.yok olma.

mahvetmek (A.-T.) yok etmek.

mahz (A.) [ محض ] sırf, sade, tam.

mahzar (A.) [ 1 [ محضر .huzur, kat. 2.görünüş.

mahzun (A.) [ محزون ] hüzünlü.

mahzun etmek hüzünlendirmek.

mahzun olmak hüzünlenmek.

mahzûnane (A.-F.) [ محزونانه ] hüzünlü bir halde.

mahzur (A.) [ محذور ] sakınca.

mahzur görmek sakıncalı bulmak.

mahzûzat (A.) [ محظوظات ] hoşa gidecek şeyler.

mâî (A.) [ 1 [ مائی .su ile ilgili. 2.mavi.

mâ-i mukattar [ ماء مقطر ] damıtık su.

mâide (A.) [ مائده ] sofra.

277

mâil (A.) [ 1 [ مائل .eğilimli, istekli. 2.eğimli, meyilli. 3.çalan.

mâil olmak eğilim göstermek.

maîşet (A.) [ معيشت ] geçim, dirlik.

maiyyet (A.) [ معيت ] birlik, beraberlik, yanında bulunma.

mak’ad (A.) [ 1 [ مقعد .makat, kıç. 2.minder.

makâbir (A.) [ مقابر ] mezarlar, kabirler.

mâkabl (A.) [ ماقبل ] önceki, önü.

mâkablettârih (A.) [ ماقبل التاریخ ] tarih öncesi.

makâl (A.) [ مقال ] söz.

makam (A.) [ 1 [ مقام .yer. 2.kat, huzur. 3.musikî makamı

makâmat (A.) [ مقامات ] makamlar.

makarr (A.) [ 1 [ مقر .başkent. 2.merkez.

makâsıd (A.) [ مقاصد ] maksatlar.

makber (A.) [ مقبر ] mezar.

makbere (A.) [ مقبره ] mezar.

makbul (A.) [ مقبول ] kabul edilen, beğenilen.

makbuz (A.) [ 1 [ مقبوض .alınmış. 2.alındı belgesi.

makdem (A.) [ مقدم ] gelme, geliş.

makdur (A.) [ 1 [ مقدور .güç. 2.elden gelen.

makes (A.) [ معکس ] yansıma yeri.

makes bulmak (A.-T.) yansımak, yansıyacak yer bulmak.

makes olmak (A.-T.) yansıtmak, yansıma yeri olmak.

makhûr (A.) [ 1 [ مقهور .kahrolmuş, yenilmiş. 2.gazaba uğramış.


mâkiyan (F.) [ ماکيان ] tavuk.

makrun (A.) [ مقرون ] yakın.

maksad (A.) [ مقصد ] amaç.)

maksûd (A.) [ مقصود ] istenilen, maksat.

makta (A.) [ 1 [ مقطع .kesim yeri. 2.kesit.)

maktel (A.) [ 1 [ مقتل .öldürme yeri. 2.ünlü birinin ölümü üzerine yazılan şiir.

maktû (A.) [ 1 [ مقطوع .kesilmiş, kesik. 2.pazarlık yapılmaz.

maktül (A.) [ مقتول ] öldürülen.

maktül olmak öldürülmek.

mâkul (A.) [ معقول ] akla uygun.

makûlat (A.) [ معقولات ] aklî bilgiler.

makûle (A.) [ مقوله ] kategori.

makûs (A.) [ 1 [ معکوس .ters. 2.uğursuz.

mal (A.) [ 1 [ مال .mal. 2.servet.

mâlâmâl (F.) [ مالامال ] dopdolu.

mâlî (A.) [ 1 [ مالی .mal ile ilgili. 2.maliye ile ilgili.

mâlihulya (Yun.-A.) [ مالی خوليا ] melankoli.

mâlik (A.) [ مالک ] sahip.

mâlikiyet (A.) [ مالکيت ] sahip olma.

maliye (A.) [ ماليه ] devletin gelir ve gider işlerini takip eden bakanlık ve ona

bağlı daireler.

malûl (A.) [ معلول ] özürlü, hastalıklı.

malûlen (A.) [ معلولا ] sakatlanmış olarak, özürlü olarak.




279

malûlîn (A.) [ معلولين ] hastalar, sakatlar.

malûm (A.) [ معلوم ] bilinen.

malûm olmak anlaşılmak, bilinmek.

malûmat (A.) [ معلومات ] bilgi.

malûmatfurûş (A.-F.) [ معلومات فروش ] bilgiçlik taslayan.

malûmatfurûşluk (A.-F.-T.) bilgiçlik taslama.

malûmatfurûşluk etmek bilgiçlik taslamak.

mâmafih (A.) [ مع مافيه ] bununla birlikte.

mâmelek (A.) [ ماملک ] sahip olunan.

mamûl (A.) [ 1 [ معمول .yapılmış, imal edilmiş. 2.alışılmış.

mamûlat (A.) [ معمولات ] imal edilenler.

mamûlün fevkinde alışılmışın ötesinde.

mamûr (A.) [ معمور ] bayındır, imar edilmiş.

mamûr edilmek bayındırlaştırılmak, imar edilmek.

mamûr etmek bayındırlaştırmak.

mamûr olmak bayındır olmak.

mamûre (A.) [ معموره ] bayındır yer.

mamûriyet (A.) [ معموریت ] bayındırlık.

mana (A.) [ معنی ] anlam.

manalandırmak anlam kazandırmak.

manen (A.) [ 1 [ معنا .mana yolu ile. 2.gönülden.

mânend (F.) [ مانند ] gibi.

manevî (A.) [ 1 [ معنوی .anlam ile ilgili. 2.ruh ile ilgili.

280

maneviyat (A.) [ 1 [ معنویات .manaya dayalı şeyler. 2.moral değerler.

mani (A.) [ معنی ] engel.

mani olmak engel olmak.

mânia (A.) [ مانعه ] engel.

manidar (A.-F.) [ معنی دار ] anlamlı.

mansıb (A.) [ منصب ] devlet memuriyetindeki makam.

mansıbdar (A.-F.) [ منصبدار ] makam sahibi devlet memuru.

mansur (A.) [ منصور ] Tanrı’nın yardımıyla zafer kazanan.

mantıkan (A.) [ منطقا ] mantık bakımından.

mantıkî (A.) [ منطقی ] mantıklı.

mantıkiyyûn (A.) [ منطقيون ] mantıkçılar, mantık bilginleri.

manzar (A.) [ 1 [ منظر .seyir yeri. 2.görünüş. 3.yüz.

manzara (A.) [ منظره ] görünüm.

manzum (A.) [ منظوم ] nazmedilmiş.

manzûmât (A.) [ منظومات ] manzumeler.

manzûme (A.) [ 1 [ منظومه .dizilmiş. 2.vezinli söz, şiir. 3.sistem.

manzur (A.) [ 1 [ منظور .bakılan. 2.dikkat çeken.

manzur olmak görülmek, göze çarpmak.

mâr (F.) [ مار ] yılan.

maraz (A.) [ مرض ] hastalık.

marazî (A.) [ مرضی ] hastalıklı, hastalkla ilgili.

mârgîr (F.) [ مارگير ] yılancı, yılan tutan.

marifet (A.) [ 1 [ معرفت .bilme. 2.ustalık, beceri. 3.aracı.

281

mariz (A.) [ مریض ] hasta.

mârpîç (F.) [ مارپيچ ] marpuç, nargile marpucu.

maruf (A.) [ 1 [ معروف .bilinen. 2.ünlü, tanınmış.

marûf olmak tanınmak, bilinmek.

maruz (A.) [ 1 [ معروض .arzedilen, sunulan. 2.karşı karşıya kalma, tutulma.

maruz olmak karşı karşıya kalmak.

maruzat (A.) [ معروضات ] sunulanlar, arzedilecek şeyler.

mâsabak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

masâri (A.) [ مصارع ] dizeler, mısralar.

masârif (A.) [ مصارف ] harcamalar.

masdar (A.) [ 1 [ مصدر .çıkış yeri, kaynak. 2.masdar.

mâsebak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

mashara (A.) [ مسخره ] soytarı.

mâsiva (A.) [ 1 [ ماسوی .Tanrı’nın dışındaki varlıklar. 2.dünyaya özgü her şey.

masiyet (A.) [ 1 [ معصيت .günah. 2.isyan.

maskat (A.) [ 1 [ مسقط .düşüş yeri.

maskat-ı re’s [ مسقط رأس ] doğum yeri.

maslahat (A.) [ 1 [ مصلحت .iş. 2.dirlik düzenlik.

maslahatgüzar (A.-F.) [ مصلحت گزار ] elçi adına devlet işlerini yürüten.

masnû (A.) [ 1 [ مصنوع .yapma, yapay. 2.sanatlı.

masraf (A.) [ مصرف ] harcama, gider.

masrû (A.) [ مصروع ] saralı.

masrûf (A.) [ مصروف ] harcanmış.

282

masruf olmak harcanmak.

mass (A.) [ مص ] emme.

massetmek emmek, çekmek.

mâst (F.) [ ماست ] yoğurt.

mastaba (A.) [ 1 [ مصطبه .meyhane. 2.sedir.

masum (A.) [ 1 [ معصوم .suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk.

masumane (A.-F.) [ معصومانه ] masumca.

masume (A.) [ 1 [ معصومه .suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu.

masumiyet (A.) [ معصوميت ] masumluk, suçsuzluk.

masûn (A.) [ مصون ] korunmuş, saklanmış.

masûn kalmak korunmak, zarar gelmemek.

mâşe (F.) [ ماشه ] maşa.

maşer (A.) [ معشر ] toplum.

maşerî (A.) [ معشری ] kollektif, ortaklaşa.

mâşıta (A.) [ ماشطه ] kadın makyajcısı, kadın kuaförü.

mâşî (A.) [ ماشی ] yürüyen.

mâşiyen (A.) [ ماشيا ] yürüyerek.

maşrık (A.) [ مشرق ] doğu.

maşûk (A.) [ معشوق ] (erkek) sevgili.

maşuka (A.) [ معشوقه ] (bayan) sevgili.

matbaa (A.) [ مطبعه ] basımevi.

matbah (A.) [ مطبخ ] mutfak.

matbû (A.) [ 1 [ مطبوع .basılı. 2.hoşa giden, hoş.

283

matbûat (A.) [ 1 [ مطبوعات .basın. 2.basılı şeyler.

mâtem (A.) [ ماتم ] yas.

mâtem tutmak yas tutmak.

mâtemdar (A.-F.) [ ماتمدار ] yaslı.

mâtemî (A.-F.) [ ماتمی ] yaslı.

mâtemli (A.-T.) yaslı.

mâtemserâ (A.-F.) [ ماتمسرا ] yas tutulan ev.

mâtemzede (A.-F.) [ ماتم زده ] yaslı.

matla (A.) [ 1 [ مطلع .doğuş yeri. 2.kaside ve gazelin ilk beyti.

matlab (A.) [ 1 [ مطلب .konu. 2.istek.

matlub (A.) [ 1 [ مطلوب .istenilen, aranan. 2.alacak.

matlûb etmek istemek.

matrûd (A.) [ مطرود ] kovulmuş.

matrûş (A.) [ 1 [ مطروش .sakalsız. 2.tıraşlanmış.

matuf (A.) [ معطوف ] yönelik, çevrili.

matûh (A.) [ معتوه ] bunak, bunamış.

matûhe (A.) [ معتوهه ] bunak, bunamış (bayan).

mâvaka (A.) [ ماوقع ] olup biten.

mâverâ (A.) [ 1 [ ماورا .öte, ötesinde. 2.ahiret, öbür dünya.

mavtın (A.) [ موطن ] yurt tutulan yer.

mâye (F.) [ 1 [ مایه .maya. 2.para. 3.mal. 4.güç.

mâyedar (F.) [ 1 [ مایه دار .mayalı. 2.paralı. 3.mal sahibi. 4.güçlü.

mâyi (A.) [ مایع ] sıvı.

284

mayûb (A.) [ 1 [ معيوب .kusurlu. 2.ayıplanmış.

mazanna (A.) [ 1 [ مظنه .ermiş sanılan.2.zan altındaki.

mazarrat (A.) [ 1 [ مضرت .zarar verme. 2.zarar.

mazarrât (A.) [ مضرات ] zararlar.

mazbata (A.) [ مضبطه ] tutanak.

mazbata tanzim etmek tutanak düzenlemek.

mazbut (A.) [ 1 [ مضبوط .zaptedilmiş. 2.kayda geçirilmiş. 3.derli toplu. 4.sağlam.

mazbutat (A.) [ مضبوطات ] kayda geçirilenler.

mazeret (A.) [ معذرت ] özür.

mazerethâh (A.-F.) [ معذرت خواه ] özür dileyen.

mazhar (A.) [ 1 [ مظهر .ortaya çıkış yeri. 2.şereflenme, nail olma.

mazhar olmak karşılaşmak, nail olmak.

mâzi (A.) [ ماضی ] geçmiş, geçmiş zaman.

mazlum (A.) [ 1 [ مظلوم .zulme uğramış. 2.sesiz sedasız.

mazlumâne (A.-F.) [ مظلومانه ] mazlumca.

mazlûmiyet (A.) [ 1 [ مظلوميت .mazlumluk, zulme uğramışlık. 2.sesiz sedasız

olma.

mazmaza (A.) [ مضمضه ] gargara.

mazmaza yapmak gargara yapmak, ağızda su çalkalamak.

mazmun (A.) [ 1 [ مضمون .kavram. 2.ince söz.

maznun (A.) [ مظنون ] zanlı.

maznun olmak zan altında kalmak.

mazrub (A.) [ 1 [ مضروب .dövülen. 2.çarpılan.




mâkiyan (F.) [ ماکيان ] tavuk.

makrun (A.) [ مقرون ] yakın.

maksad (A.) [ مقصد ] amaç.)

maksûd (A.) [ مقصود ] istenilen, maksat.

makta (A.) [ 1 [ مقطع .kesim yeri. 2.kesit.)

maktel (A.) [ 1 [ مقتل .öldürme yeri. 2.ünlü birinin ölümü üzerine yazılan şiir.

maktû (A.) [ 1 [ مقطوع .kesilmiş, kesik. 2.pazarlık yapılmaz.

maktül (A.) [ مقتول ] öldürülen.

maktül olmak öldürülmek.

mâkul (A.) [ معقول ] akla uygun.

makûlat (A.) [ معقولات ] aklî bilgiler.

makûle (A.) [ مقوله ] kategori.

makûs (A.) [ 1 [ معکوس .ters. 2.uğursuz.

mal (A.) [ 1 [ مال .mal. 2.servet.

mâlâmâl (F.) [ مالامال ] dopdolu.

mâlî (A.) [ 1 [ مالی .mal ile ilgili. 2.maliye ile ilgili.

mâlihulya (Yun.-A.) [ مالی خوليا ] melankoli.

mâlik (A.) [ مالک ] sahip.

mâlikiyet (A.) [ مالکيت ] sahip olma.

maliye (A.) [ ماليه ] devletin gelir ve gider işlerini takip eden bakanlık ve ona

bağlı daireler.

malûl (A.) [ معلول ] özürlü, hastalıklı.

malûlen (A.) [ معلولا ] sakatlanmış olarak, özürlü olarak.

279

malûlîn (A.) [ معلولين ] hastalar, sakatlar.

malûm (A.) [ معلوم ] bilinen.

malûm olmak anlaşılmak, bilinmek.

malûmat (A.) [ معلومات ] bilgi.

malûmatfurûş (A.-F.) [ معلومات فروش ] bilgiçlik taslayan.

malûmatfurûşluk (A.-F.-T.) bilgiçlik taslama.

malûmatfurûşluk etmek bilgiçlik taslamak.

mâmafih (A.) [ مع مافيه ] bununla birlikte.

mâmelek (A.) [ ماملک ] sahip olunan.

mamûl (A.) [ 1 [ معمول .yapılmış, imal edilmiş. 2.alışılmış.

mamûlat (A.) [ معمولات ] imal edilenler.

mamûlün fevkinde alışılmışın ötesinde.

mamûr (A.) [ معمور ] bayındır, imar edilmiş.

mamûr edilmek bayındırlaştırılmak, imar edilmek.

mamûr etmek bayındırlaştırmak.

mamûr olmak bayındır olmak.

mamûre (A.) [ معموره ] bayındır yer.

mamûriyet (A.) [ معموریت ] bayındırlık.

mana (A.) [ معنی ] anlam.

manalandırmak anlam kazandırmak.

manen (A.) [ 1 [ معنا .mana yolu ile. 2.gönülden.

mânend (F.) [ مانند ] gibi.

manevî (A.) [ 1 [ معنوی .anlam ile ilgili. 2.ruh ile ilgili.

280

maneviyat (A.) [ 1 [ معنویات .manaya dayalı şeyler. 2.moral değerler.

mani (A.) [ معنی ] engel.

mani olmak engel olmak.

mânia (A.) [ مانعه ] engel.

manidar (A.-F.) [ معنی دار ] anlamlı.

mansıb (A.) [ منصب ] devlet memuriyetindeki makam.

mansıbdar (A.-F.) [ منصبدار ] makam sahibi devlet memuru.

mansur (A.) [ منصور ] Tanrı’nın yardımıyla zafer kazanan.

mantıkan (A.) [ منطقا ] mantık bakımından.

mantıkî (A.) [ منطقی ] mantıklı.

mantıkiyyûn (A.) [ منطقيون ] mantıkçılar, mantık bilginleri.

manzar (A.) [ 1 [ منظر .seyir yeri. 2.görünüş. 3.yüz.

manzara (A.) [ منظره ] görünüm.

manzum (A.) [ منظوم ] nazmedilmiş.

manzûmât (A.) [ منظومات ] manzumeler.

manzûme (A.) [ 1 [ منظومه .dizilmiş. 2.vezinli söz, şiir. 3.sistem.

manzur (A.) [ 1 [ منظور .bakılan. 2.dikkat çeken.

manzur olmak görülmek, göze çarpmak.

mâr (F.) [ مار ] yılan.

maraz (A.) [ مرض ] hastalık.

marazî (A.) [ مرضی ] hastalıklı, hastalkla ilgili.

mârgîr (F.) [ مارگير ] yılancı, yılan tutan.

marifet (A.) [ 1 [ معرفت .bilme. 2.ustalık, beceri. 3.aracı.

281

mariz (A.) [ مریض ] hasta.

mârpîç (F.) [ مارپيچ ] marpuç, nargile marpucu.

maruf (A.) [ 1 [ معروف .bilinen. 2.ünlü, tanınmış.

marûf olmak tanınmak, bilinmek.

maruz (A.) [ 1 [ معروض .arzedilen, sunulan. 2.karşı karşıya kalma, tutulma.

maruz olmak karşı karşıya kalmak.

maruzat (A.) [ معروضات ] sunulanlar, arzedilecek şeyler.

mâsabak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

masâri (A.) [ مصارع ] dizeler, mısralar.

masârif (A.) [ مصارف ] harcamalar.

masdar (A.) [ 1 [ مصدر .çıkış yeri, kaynak. 2.masdar.

mâsebak (A.) [ ماسبق ] geçen, geçmiş.

mashara (A.) [ مسخره ] soytarı.

mâsiva (A.) [ 1 [ ماسوی .Tanrı’nın dışındaki varlıklar. 2.dünyaya özgü her şey.

masiyet (A.) [ 1 [ معصيت .günah. 2.isyan.

maskat (A.) [ 1 [ مسقط .düşüş yeri.

maskat-ı re’s [ مسقط رأس ] doğum yeri.

maslahat (A.) [ 1 [ مصلحت .iş. 2.dirlik düzenlik.

maslahatgüzar (A.-F.) [ مصلحت گزار ] elçi adına devlet işlerini yürüten.

masnû (A.) [ 1 [ مصنوع .yapma, yapay. 2.sanatlı.

masraf (A.) [ مصرف ] harcama, gider.

masrû (A.) [ مصروع ] saralı.

masrûf (A.) [ مصروف ] harcanmış.

282

masruf olmak harcanmak.

mass (A.) [ مص ] emme.

massetmek emmek, çekmek.

mâst (F.) [ ماست ] yoğurt.

mastaba (A.) [ 1 [ مصطبه .meyhane. 2.sedir.

masum (A.) [ 1 [ معصوم .suçsuz, günahsız. 2.küçük çocuk.

masumane (A.-F.) [ معصومانه ] masumca.

masume (A.) [ 1 [ معصومه .suçsuz, günahsız. 2.küçük kız çocuğu.

masumiyet (A.) [ معصوميت ] masumluk, suçsuzluk.

masûn (A.) [ مصون ] korunmuş, saklanmış.

masûn kalmak korunmak, zarar gelmemek.

mâşe (F.) [ ماشه ] maşa.

maşer (A.) [ معشر ] toplum.

maşerî (A.) [ معشری ] kollektif, ortaklaşa.

mâşıta (A.) [ ماشطه ] kadın makyajcısı, kadın kuaförü.

mâşî (A.) [ ماشی ] yürüyen.

mâşiyen (A.) [ ماشيا ] yürüyerek.

maşrık (A.) [ مشرق ] doğu.

maşûk (A.) [ معشوق ] (erkek) sevgili.

maşuka (A.) [ معشوقه ] (bayan) sevgili.

matbaa (A.) [ مطبعه ] basımevi.

matbah (A.) [ مطبخ ] mutfak.

matbû (A.) [ 1 [ مطبوع .basılı. 2.hoşa giden, hoş.

283

matbûat (A.) [ 1 [ مطبوعات .basın. 2.basılı şeyler.

mâtem (A.) [ ماتم ] yas.

mâtem tutmak yas tutmak.

mâtemdar (A.-F.) [ ماتمدار ] yaslı.

mâtemî (A.-F.) [ ماتمی ] yaslı.

mâtemli (A.-T.) yaslı.

mâtemserâ (A.-F.) [ ماتمسرا ] yas tutulan ev.

mâtemzede (A.-F.) [ ماتم زده ] yaslı.

matla (A.) [ 1 [ مطلع .doğuş yeri. 2.kaside ve gazelin ilk beyti.

matlab (A.) [ 1 [ مطلب .konu. 2.istek.

matlub (A.) [ 1 [ مطلوب .istenilen, aranan. 2.alacak.

matlûb etmek istemek.

matrûd (A.) [ مطرود ] kovulmuş.

matrûş (A.) [ 1 [ مطروش .sakalsız. 2.tıraşlanmış.

matuf (A.) [ معطوف ] yönelik, çevrili.

matûh (A.) [ معتوه ] bunak, bunamış.

matûhe (A.) [ معتوهه ] bunak, bunamış (bayan).

mâvaka (A.) [ ماوقع ] olup biten.

mâverâ (A.) [ 1 [ ماورا .öte, ötesinde. 2.ahiret, öbür dünya.

mavtın (A.) [ موطن ] yurt tutulan yer.

mâye (F.) [ 1 [ مایه .maya. 2.para. 3.mal. 4.güç.

mâyedar (F.) [ 1 [ مایه دار .mayalı. 2.paralı. 3.mal sahibi. 4.güçlü.

mâyi (A.) [ مایع ] sıvı.

284

mayûb (A.) [ 1 [ معيوب .kusurlu. 2.ayıplanmış.

mazanna (A.) [ 1 [ مظنه .ermiş sanılan.2.zan altındaki.

mazarrat (A.) [ 1 [ مضرت .zarar verme. 2.zarar.

mazarrât (A.) [ مضرات ] zararlar.

mazbata (A.) [ مضبطه ] tutanak.

mazbata tanzim etmek tutanak düzenlemek.

mazbut (A.) [ 1 [ مضبوط .zaptedilmiş. 2.kayda geçirilmiş. 3.derli toplu. 4.sağlam.

mazbutat (A.) [ مضبوطات ] kayda geçirilenler.

mazeret (A.) [ معذرت ] özür.

mazerethâh (A.-F.) [ معذرت خواه ] özür dileyen.

mazhar (A.) [ 1 [ مظهر .ortaya çıkış yeri. 2.şereflenme, nail olma.

mazhar olmak karşılaşmak, nail olmak.

mâzi (A.) [ ماضی ] geçmiş, geçmiş zaman.

mazlum (A.) [ 1 [ مظلوم .zulme uğramış. 2.sesiz sedasız.

mazlumâne (A.-F.) [ مظلومانه ] mazlumca.

mazlûmiyet (A.) [ 1 [ مظلوميت .mazlumluk, zulme uğramışlık. 2.sesiz sedasız

olma.

mazmaza (A.) [ مضمضه ] gargara.

mazmaza yapmak gargara yapmak, ağızda su çalkalamak.

mazmun (A.) [ 1 [ مضمون .kavram. 2.ince söz.

maznun (A.) [ مظنون ] zanlı.

maznun olmak zan altında kalmak.

mazrub (A.) [ 1 [ مضروب .dövülen. 2.çarpılan.


mazruf (A.) [ 1 [ مظروف .kaba konulan. 2.zarflı.

mâzu (F.) [ مازو ] mazı.

mazûl (A.) [ معزول ] görevden alınmış, azledilmiş.

mazul olmak görevden alınmak, azledilmek.

mazur (A.) [ معذور ] özürlü.

me’vâ (A.) [ مأوا ] sığınma yeri.

me’yûs (A.) [ مأیوس ] umutsuz.

me’yûs etmek umutsuz bırakmak.

me’yûs olmak umudunu yitirmek.

meâb (A.) [ مآب ] sığınma yeri.

meâd (A.) [ 1 [ معاد .dönüş yeri. 2.ahiret.

meâhiz (A.) [ مآخذ ] kaynaklar.

meâl (A.) [ مآل ] anlam.

meâric (A.) [ معارج ] merdivenler.

meâsî (A.) [ 1 [ معاصی .isyanlar. 2.günahlar.

meâyib (A.) [ معایب ] kusurlar, ayıplar.

mebâd (F.) [ مباد ] sakın, aman sakın, olmaya.

mebâdâ (F.) [ مبادا ] sakın, aman sakın, olmaya.

mebâdî (A.) [ مبادی ] ilkeler, prensipler.

mebâhis (A.) [ مباحث ] konular, bahisler.

mebânî (A.) [ 1 [ مبانی .temeller. 2.yapılar, binalar.

mebde’ (A.) [ 1 [ مبدأ .başlangıç noktası.

mebde-i tarih [ مبدأ تاریخ ] tarih başlangıcı.

286

mebhas (A.) [ 1 [ مبحث .bölüm, fasıl. 2.bilim.

mebhûs (A.) [ مبحوث ] bahsedilen.

mebhût (A.) [ مبهوت ] şaşkın.

meblağ (A.) [ 1 [ مبلغ .tutar. 2.para.

mebnâ (A.) [ مبنی ] bina.

mebnî (A.) [ 1 [ مبنی .dayanan. 2.bina edilmiş.

mebsût (A.) [ مبسوط ] yaygın, açık.

mebsûten (A.) [ مبسوطا ] yaygın olarak.

mebus (A.) [ 1 [ مبعوث .gönderilmiş. 2.milletvekili. 3.ölümden sonra dirilen.

mebzûl (A.) [ مبذول ] bol.

mebzûlen (A.) [ مبذولا ] bolca.

mebzûliyet (A.) [ مبذوليت ] bolluk.

mec’ûl (A.) [ مجعول ] yapay.

mecâl (A.) [ 1 [ مجال .güç, kuvvet. 2.fırsat.

mecâlis (A.) [ مجالس ] meclisler.

mecâmi (A.) [ مجامع ] toplantı yerleri.

mecânîn (A.) [ مجانين ] mecnunlar, çılgınlar.

mecbûr (A.) [ 1 [ مجبور .zorunlu. 2.zora koşulmuş.

mecbûrî (A.) [ مجبوری ] zorunlu.

mecbûriyet (A.) [ مجبوریت ] zorunluluk.

meccânen (A.) [ مجانا ] parasız olarak.

meccânî (A.) [ مجانی ] parasız.

mecd (A.) [ مجد ] ululuk.

287

mecelle (A.) [ مجله ] dergi.

mechûl (A.) [ مجهول ] bilinmeyen.

mechûlât (A.) [ مجهولات ] bilinmeyenler.

mechûliyet (A.) [ مجهوليت ] bilinmezlik.

mechûlünneseb (A.) [ مجهول النسب ] onun bunun çocuğu.

mecîd (A.) [ مجيد ] ulu.

meclis (A.) [ مجلس ] toplantı yeri.

meclisefrûz (A.-F.) [ مجلس افروز ] meclisi aydınlatan, meclisi şenlendiren.

meclûb (A.) [ 1 [ مجلوب .celbedilmiş. 2.aşık, tutkun.

mecma’ (A.) [ مجمع ] toplantı yeri.

mecmû’ (A.) [ مجموع ] toplam, tümü.

mecmûa (A.) [ 1 [ مجموعه .dergi. 2.küçük risale veya farklı kitapların bir araya

getirildiği eser.

mecmûan (A.) [ مجموعا ] toplam olarak.

mecnûn (A.) [ 1 [ مجنون .delice seven. 2.cinli. 3.Leyla’nın aşığı.

mecnûnâne (A.-F.) [ مجنونانه ] çılğınca, delicesine.

mecrâ (A.) [ 1 [ مجرا .su yatağı. 2.yol, güzergah.

mecrûh (A.) [ مجروح ] yaralı.

mecrûhîn (A.) [ مجروحين ] yaralılar.

mecûsî (A.) [ مجوسی ] ateşperest, ateşe tapan.

meczûb (A.) [ 1 [ مجذوب .cezbedilmiş. 2.Tanrı sevgisiyle cezbeye kapılan. 2.deli.

med’uv (A.) [ مدعو ] davetli.

med’uvvîn (A.) [ مدعوین ] davetliler.

288

medâfin (A.) [ مدافن ] mezarlar.

medâr (A.) [ 1 [ مدار .yörünge 2.dönence. 3.vesile, vasıta. 4.yardımcı.

medâric (A.) [ مدارج ] merdivenler.

medâris (A.) [ مدارس ] medreseler.

medd (A.) [ 1 [ مد .uzatma. 2.çekme.

meddâh (A.) [ 1 [ مداح .çok öven. 2.meddah.

meded (A.) [ مدد ] yardım, medet.

mededhâh (A.-F.) [ مددخواه ] yardım isteyen.

mededkâr (A.-F.) [ مددکار ] yardım eden, yardımcı.

mededres (A.-F.) [ مددرس ] yardıma koşan, imdada koşan.

medenî (A.) [ 1 [ مدنی .şehirli. 2.uygar. 3.görgülü. 4.Medineli.

medenîleşmek uygarlaşmak.

medeniyyet (A.) [ مدنيت ] uygarlık.

medfa (A.) [ مدفع ] top.

medfen (A.) [ مدفن ] mezar, defin yeri.

medfû (A.) [ 1 [ مدفوع .çıkarılmış. 2.dışkı. 3.para kasasından çıkmış.

medfûn (A.) [ مدفون ] gömülü, defnedilmiş.

medfûn edilmek gömülmek.

medh (A.) [ مدح ] övgü.

medhal (A.) [ 1 [ مدخل .giriş. 2.giriş yeri. 3.başlangıç. 4.dehalet.

medhaldâr (A.-F.) [ مدخلدار ] parmağı olan, müdahale etmiş olan.

medhaldar bulunmak (A.-F.-T.) parmağı olmak; müdahalesi bulunmak.

medhedilmek övülmek.


melâik (A.) [ ملائک ] melekler.

melâike (A.) [ ملائکه ] melekler.)

melâl (A.) [ ملال ] sıkıntı, usanma.

melalli (A.-T.) sıkıntılı.

melanet (A.) [ ملعنت ] melunluk.

melce (A.) [ ملجأ ] sığınak, sığınacak yer.

melekât (A.) [ ملکات ] yetiler.

meleke (A.) [ ملکه ] yeti.

meleksîmâ (A.) [ ملک سيما ] melek yüzlü güzel.

melekût (A.) [ ملکوت ] ruhlar alemi.

melfûfen (A.) [ ملفوفا ] ilişikte.

melhûz (A.) [ ملحوظ ] düşünülen, öngörülen.

melik (A.) [ ملک ] padişah.

mellah (A.) [ ملاح ] gemici.

melsûk (A.) [ ملصوق ] yapışık.

melûf (A.) [ مألوف ] alışık.

melun (A.) [ ملعون ] lanet olası.

memâlik (A.) [ 1 [ ممالک .ülkeler. 2.topraklar, diyarlar.

memât (A.) [ ممات ] ölüm.

memduh (A.) [ ممدوح ] övülmüş.

memer (A.) [ ممر ] geçit.

memhûr (A.) [ ممهور ] mühürlü.

memleket (A.) [ 1 [ مملکت .ülke. 2.şehir.

294

memlûk (A.) [ مملوک ] köle.

memnû (A.) [ ممنوع ] yasak.

memnûa (A.) [ ممنوعه ] yasak.

memnûiyet (A.) [ منوعيت ] yasak olma hali.

memnûn (A.) [ 1 [ ممنون .mutlu, razı. 2.sevinçli.

memnun etmek 1.mutlu edilmek, razı edilmek. 2.sevindirilmek.

memnuniyet (A.) [ ممنونيت ] memnunluk.

memûl (A.) [ مأمول ] umulan, beklenilen.

memur (A.) [ 1 [ مأمور .görevli. 2.devlet memuru.

memurîn (A.) [ مأمورین ] memurlar, görevliler.

memûriyet (A.) [ مأموریت ] memurluk.

memzuc (A.) [ ممزوج ] karışık.

men (F.) [ من ] ben.

men’ (A.) [ 1 [ منع .engel olma, alıkoyma. 2.engel olunma, alıkonulma.

3.yasaklama. 4.yasaklanma.

men’ edilmek yasaklanmak.

men’ etmek 1.engel olmak, alıkoymak. 2.yasaklamak.

men’ olunmak yasaklanmak.

menâbi’ (A.) [ منابع ] kaynaklar.

menâfi’ (A.) [ منافع ] menfaatler, çıkarlar, yararlar.

menâkıb (A.) [ مناقب ] menkıbeler, övgüye değer özellikler.

menâm (A.) [ 1 [ منام .uyku. 2.rüya.

menâre (A.) [ مناره ] minare.

295

menâsıb (A.) [ مناصب ] makamlar.

menâtık (A.) [ مناطق ] bölgeler.

menâzır (A.) [ مناظر ] manzaralar.

menâzil (A.) [ 1 [ منازل .konaklar. 2.aşamalar.

menba (A.) [ 1 [ منبع .kaynak. 2.pınar.

menfâ (A.) [ منفی ] sürgün.

menfaat (A.) [ منفعت ] çıkar, yarar.

menfaatperest (A.-F.) [ منفعت پرست ] çıkarcı.

menfâlık (A.-T.) sürgün hayatı.

menfez (A.) [ منفذ ] nüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu.

menfî (A.) [ 1 [ منفی .olumsuz. 2.hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz

yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş.

menfur (A.) [ منفور ] nefret edilen.

menhî (A.) [ منهی ] yasaklanmış.

menhiyat (A.) [ منهيات ] yasaklar.

menhus (A.) [ منحوس ] uğursuz.

meni (A.) [ منی ] sperma.

menî (F.) [ منی ] benlik.

menî’ (A.) [ منيع ] aşılmaz, sarp, geçit vermez.

menkabe (A.) [ منقبه ] ünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle

bağdaşmaz öyküler.

menkûha (A.) [ منکوحه ] nikahlı hanım, eş.

menkul (A.) [ 1 [ منقول .nakledilen. 2.anlatılan, rivayet edilen.

menkûş (A.) [ منقوش ] nakışlı, işlemeli, desenli.

296

mensûb (A.) [ منصوب ] nispet edilen, ait, bağlı.

mensûbîn (A.) [ منصوبين ] mensuplar.

mensubiyet (A.) [ منصوبيت ] mensup olma, bağlı olma.

mensûc (A.) [ منسوج ] dokunmuş.

mensûcât (A.) [ 1 [ منسوجات .dokumalar. 2.dokuma sektörü.

mensûh (A.) [ منسوخ ] hükümsüz.

mensûr (A.) [ منثور ] düzyazı.

menşe (A.) [ منشا ] köken..

menşur (A.) [ 1 [ منشور .ferman. 2.prizma.

menus (A.) [ 1 [ مأنوس .alışılmış. 2.alışkın.

menût (A.) [ منوط ] bağlı.

menzil (A.) [ 1 [ منزل .konak. 2.ev. 3.bir günde gidilebilen yol.

menzil alınmak yol alınmak.

menzil almak yol almak.

menzilgâh (A.-F.) [ منزلگاه ] konak yeri.

mer’î (A.) [ مرئی ] yürürlükte, geçerli.

mera (A.) [ مرعی ] otlak.

merâkiz (A.) [ مراکز ] merkezler.

merâm (A.) [ مرام ] amaç, anlatılmak istenen şey.

merâret (A.) [ مرارت ] acılık.

merâsî (A.) [ مراثی ] ağıtlar, mersiyeler.

merâsim (A.) [ 1 [ مراسم .törenler. 2.tören.

merâtib (A.) [ مراتب ] rütbeler, mertebeler.

297

merbut (A.) [ مربوط ] bağlı.

merbûtiyet (A.) [ 1 [ مربوطيت .bağlılık. 2.düşkünlük, aşırı ilgi.

mercân (A.) [ مرجان ] mercan.

merci (A.) [ مرجع ] başvuru yeri.

merd (F.) [ 1 [ مرد .adam. 2.yiğit.

merdâne (F.) [ مردانه ] yiğitçe.

merdiven (F.) [ نردبان ] merdiven.

merdûd (A.) [ مردود ] reddedilmiş, kabul edilmemiş.

merdum (F.) [ 1 [ مردم .insan. 2.halk. 3.gözbebeği.

merdumharlık (F.-T.) insan eti yeme, yamyamlık..

merdüm (F.) [ 1 [ مردم .insan. 2.halk. 3.gözbebeği.

merdümek (F.) [ مردمک ] gözbebeği.

merdümgiriz (F.) [ مرمگریز ] insanlardan kaçan.

merdümhar (F.) [ مردم خوار ] insan yiyen, yamyam.

merdümî (F.) [ 1 [ مردمی .insanlık. 2.yiğitlik.

meremmet (A.) [ مرمت ] onarım.

meremmet etmek onarmak.

merg (F.) [ مرگ ] ölüm.

mergub (A.) [ مرغوب ] rağbet edilen, aranılan, istenilen.

merhale (A.) [ 1 [ مرحله .aşama. 2.konak, menzil.

merhamet (A.) [ مرحمت ] acıma.

merhamet etmek acımak.

merhametli (A.-T.) acıyan.


melâik (A.) [ ملائک ] melekler.

melâike (A.) [ ملائکه ] melekler.)

melâl (A.) [ ملال ] sıkıntı, usanma.

melalli (A.-T.) sıkıntılı.

melanet (A.) [ ملعنت ] melunluk.

melce (A.) [ ملجأ ] sığınak, sığınacak yer.

melekât (A.) [ ملکات ] yetiler.

meleke (A.) [ ملکه ] yeti.

meleksîmâ (A.) [ ملک سيما ] melek yüzlü güzel.

melekût (A.) [ ملکوت ] ruhlar alemi.

melfûfen (A.) [ ملفوفا ] ilişikte.

melhûz (A.) [ ملحوظ ] düşünülen, öngörülen.

melik (A.) [ ملک ] padişah.

mellah (A.) [ ملاح ] gemici.

melsûk (A.) [ ملصوق ] yapışık.

melûf (A.) [ مألوف ] alışık.

melun (A.) [ ملعون ] lanet olası.

memâlik (A.) [ 1 [ ممالک .ülkeler. 2.topraklar, diyarlar.

memât (A.) [ ممات ] ölüm.

memduh (A.) [ ممدوح ] övülmüş.

memer (A.) [ ممر ] geçit.

memhûr (A.) [ ممهور ] mühürlü.

memleket (A.) [ 1 [ مملکت .ülke. 2.şehir.

294

memlûk (A.) [ مملوک ] köle.

memnû (A.) [ ممنوع ] yasak.

memnûa (A.) [ ممنوعه ] yasak.

memnûiyet (A.) [ منوعيت ] yasak olma hali.

memnûn (A.) [ 1 [ ممنون .mutlu, razı. 2.sevinçli.

memnun etmek 1.mutlu edilmek, razı edilmek. 2.sevindirilmek.

memnuniyet (A.) [ ممنونيت ] memnunluk.

memûl (A.) [ مأمول ] umulan, beklenilen.

memur (A.) [ 1 [ مأمور .görevli. 2.devlet memuru.

memurîn (A.) [ مأمورین ] memurlar, görevliler.

memûriyet (A.) [ مأموریت ] memurluk.

memzuc (A.) [ ممزوج ] karışık.

men (F.) [ من ] ben.

men’ (A.) [ 1 [ منع .engel olma, alıkoyma. 2.engel olunma, alıkonulma.

3.yasaklama. 4.yasaklanma.

men’ edilmek yasaklanmak.

men’ etmek 1.engel olmak, alıkoymak. 2.yasaklamak.

men’ olunmak yasaklanmak.

menâbi’ (A.) [ مناب


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder