17 Şubat 2012 Cuma

F-HARFİ

F


fa’âl (A.) [ فعال ] hareketli, çalışkan.

fa’âliyyet (A.) [ فعاليت ] hareketlilik, çalışma.

fâcia (A.) [ 1 [ فاجعه .acıklı olay. 2.felaket. 3.dram.

fâciât (A.) [ 1 [ فاجعات .acıklı olaylar, facialar. 2.felaketler.

fâcir (A.) [ 1 [ فاجر .günah işleyen. 2.karşı cinse düşkün olan.

fağfur (F.) [ فغفور ] Çin imparatoru.

fağfûrî (F.) [ فغفوری ] çini.

fahâmet (A.) [ 1 [ فخامت .yücelik, ululuk. 2.kıymet.

fahhâr (A.) [ فخار ] övüngen.

fâhir (A.) [ 1 [ فاخر .değerli. 2.şerefli, onurlu.

fâhiş (A.) [ 1 [ فاحش .aşırı. 2.büyük. çirkin, kötü.

fâhişe (A.) [ فاحشه ] fuhuş yapan kadın.

fâhişehane (A.-F.) [ فاحشه خانه ] genelev.

fahr (A.) [ فخر ] övünç, kıvanç.

fahrî (A.) [ 1 [ فخری .onursal. 2.ücret almadan, kendi isteğiyle

fahşâ (A.) [ فحشا ] fuhuş.

fâhte (A.) [ فاخته ] güvercin, yaban güvercini.

fahûr (A.) [ فخور ] övüngen.

fâide (A.) [ فائده ] yarar, kazanç, fayda.

fâidebahş (A.-F.) [ فائده بخش ] yararlı, faydalı.

126

fâik (A.) [ فائق ] üstün.

fâikiyyet (A.) [ فائقيت ] üstünlük.

fâil (A.) [ 1 [ فاعل .yapan. 2.özne. 3.etkili.

fâiliyyet (A.) [ فاعليت ] etkenlik, aktivite.

fâiz (A.) [ 1 [ فائض .taşan. 2.faiz, paradan elde edilen kazanç.

fâka (A.) [ فاقه ] yoksulluk.

fakâhet (A.) [ فقاهت ] fıkıhçılık.

fakat (A.) [ فقط ] ancak, yalnız.

fakd (A.) [ فقد ] yokluk, yoksunluk.

fakîd (A.) [ فقيد ] eşi az bulunur.

fakîh (A.) [ فقيه ] islam hukukçusu, fakih.

fâkiha (A.) [ فاکهه ] meyva.

fakîr (A.) [ 1 [ فقير .yoksul. 2.bendeniz. 3.dilenci. 4.derviş.

fakirhâne (A.-F.) [ فقيرخانه ] bendenizin evi.

fakr (A.) [ فقر ] yoksulluk.

fâl (F.) [ فال ] fal.

falaka (A.) [ فلقه ] falaka, ayağa sopa atarak acı çektirmek için hazırlanan

düzenek.

fâlic (A.) [ فلج ] felç.

fâlnâme (F.) [ فالنامه ] fal kitabı.

fâm (F.) [ فام ] renk.

fânî (A.) [ 1 [ فانی .ölümlü. 2.yok olucu. 3.geçici.

fânûs (A.) [ فانئس ] fener.

127

fâr (A.) [ فار ] fare.

farazâ (A.) [ فرضا ] diyelim ki.

faraziyye (A.) [ فرضيه ] varsayım.

fârıka (A.) [ فارقه ] ayırıcı.

fâriğ (A.) [ 1 [ فارغ .boş. 2.rahat, huzurlu. 3.vazgeçen.

fâris (A.) [ فارس ] atlı.

fârisî (F.) [ 1 [ فارسی .Farsça. 2.Fars, İranlı.

farîza (A.) [ 1 [ فریضه .farz. 2.borç.

fark (A.) [ فرق ] ayrıcalık, ayrılık.

fart (A.) [ فرط ] aşırı, aşırılık.

farz (A.) [ 1 [ فرض .Tanrı emri. 2.borç, ödev. 3.zorunlu.

farz edilmek sayılmak, tutulmak, tasavvur edilmek.

farz etmek saymak, tutmak, tasavvur etmek.

farz olunmak 1.tasavvur edilmek. 2.Tanrı tarafından yapılması zorunlu kılınmak.

farzâ (A.) [ فرضا ] tut ki, diyelim ki.

farziyye (A.) [ فرضيه ] varsayım.

fâsık (A.) [ فاسق ] kötülük düşünen.

fâsıla (A.) [ 1 [ فاصله .ara. 2.aralayıcı. 3.uzaklık.

fâsid (A.) [ فاسد ] bozulmuş, bozuk.

fasîh (A.) [ فصيح ] güzel konuşan.

fasîle (A.) [ فصيله ] aile.

fasl (A.) [ 1 [ فصل .mevsim. 2.bölüm. 3.çözümleme.

fassâd (A.) [ فصاد ] hacamat yapan.

128

fâş (F.) [ فاش ] ifşa olmuş, aşikar olmuş.

fâtih (A.) [ فاتح ] fetheden

fatin (A.) [ فطين ] zeki, kavrayışlı.

fayda (A.) [ فایده ] yarar, fayda, kazanç.

fâzıl (A.) [ فاضل ] erdemli.

fazîha (A.) [ فضيحه ] rezillik, skandal.

fazîlet (A.) [ فضيلت ] erdem.

faziletkâr (A.-F.) [ فضيلتکار ] erdemli.

faziletperest (A.-F.) [ فضيلت پرست ] erdem yanlısı.

fazl (A.) [ 1 [ فضل .erdem. 2.üstünlük.

fazla (A.) [ 1 [ فضله .çok. 2.artık.

fecâ’at (A.) [ فجاعت ] feci durum.

fecere (A.) [ 1 [ فجره .günahkarlar. 2.kötü insanlar.

fecî’ (A.) [ فجيع ] çok kötü, korkunç.

fecî’a (A.) [ فجيعه ] facia, felaket.

fecir (A.) [ فجر ] tan ağartısı.

fecr (A.) [ فجر ] tan ağartısı.

fecr -i kâzib [ فجرکاذب ] gerçek tan ağartısından önceki geçici aydınlık

fecr -i sâdık [ فجر صادق ] tan ağartısı, şafak sökmesi.

fedâ (A.) [ 1 [ فدا .yoluna can koyma. 2.kurban. 3.uğruna verme.

fedâ edilmek 1.uğruna harcanmak. 2.kurban edilmek.

fedâ etmek 1.uğruna harcamak. 2.kurban etmek.

fedâ’î (A.) [ فدائی ] yoluna canını hiçe sayan.

129

fedâkâr (A.-F.) [ فداکار ] özverili.

fedâkârâne (A.-F.) [ فداکارانه ] özveri ile, özverili.

fedâkârî (A.-F.) [ فداکاری ] özveri.

fehâris (A.) [ فهارس ] fihristler.

fehîm (A.) [ فهيم ] anlayışlı.

fehm (A.) [ فهم ] anlama.

fehm eylemek anlamak.

fehvâ (A.) [ فحوا ] içerik.

fekâhet (A.) [ فکاحت ] şakacılık, muziplik.

fekk (A.) [ 1 [ فک .çene. 2.ayırma.

felâh (A.) [ فلاح ] kurtulma, rahata erme.

felâket (A.) [ فلاکت ] büyük bela, musibet.

felâketzede (A.-F.) [ فلاکت زده ] felakete uğrayan.

felâsife (A.) [ فلاسفه ] filozoflar, felsefeciler.

felc (A.) [ فلج ] inme, felç.

felek (A.) [ 1 [ فلک .gökyüzü. 2.talih. 3.kader.

felekiyyât (A.) [ فلکيات ] astronomi.

felekzede (A.-F.) [ فلک زده ] kader kurbanı, felek vurgunu.

fellâh (A.) [ فلاح ] çiftçi.

felsefî (A.) [ فلسفی ] felsefe ile ilgili.

fem (A.) [ فم ] ağız.

fenâ (A.) [ 1 [ فنا .yokluk. 2.kötü.

fenâpezîr (A.-F.) [ فناپذیر ] yok olucu, fani.

130

fend (F.) [ فند ] hile.

fenn (A.) [ 1 [ فن .bilim. 2..tür. 3.teknik.

fennen (A.) [ فنا ] teknik açıdan.

fennî (A.) [ فنی ] teknik.

fenniyyât (A.) [ فنيات ] teknoloji.

fer (F.) [ فر ] parlaklık.

fer’ (A.) [ 1 [ فرع .yan. 2.dal.

fer’î (A.) [ فرعی ] yan dal, tâli, ikincil.

ferâgat (A.) [ 1 [ فراغت .bırakma, terketme. 2.rahatlık. 3.zenginlik.

ferâğ (A.) [ 1 [ فراغ .bırakma, terk etme, vazgeçme. 2.boş durma.

ferâğ etmek bırakmak

ferah (A.) [ فرح ] sevinç.

ferâh (F.) [ فراخ ] geniş.

ferahbahş (A.-F.) [ فرح بخش ] ferahlık veren, iç açıcı.

ferâine (A.) [ فراعنه ] firavunlar.

ferâiz (A.) [ 1 [ فرائض .farzlar. 2.ödevler.

ferâmîn (A.ferâmûş (F.) [ فراموش ] unutma.

ferâmuş etmek unutmak.

ferâset (A.) [ فراست ] sezgi.

ferbih (F.) [ فربه ] semiz.

ferc (A.) [ 1 [ فرج .yarık. 2.vajina.

fercâm (F.) [ فرجام ] son, akıbet.

131

ferd (A.) [ 1 [ فرد .tek. 2.birey.

ferdâ (F.) [ فردا ] yarın.

ferdî (A.) [ فردی ] kişisel.

ferdiyyet (A.) [ فردیت ] bireylik.

ferec (A.) [ فرج ] rahatlama.

feres (A.) [ فرس ] at.

ferhân (A.) [ فرحان ] sevinçli, neşeli.

ferheng (F.) [ 1 [ فرهنگ .kültür. 2.sözlük.

ferhunde (F.) [ فرخنده ] kutlu.

ferîd (A.) [ فرید ] biricik, tek.

ferikân (A.-F.) [ فریقان ] tüm veya korgeneraller.

ferîk-i evvel (A.-F.) [ فریق اول ] korgeneral.

ferîk-i sânî (A.-F.) [ فریق ثانی ] tümgeneral.

ferişte (F.) [ فرشته ] melek.

fermân (F.) [ فرمان ] buyruk.

fermandih (F.) [ فرمان ده ] komutan.

fermânfermâ (F.) [ 1 [ فرمان فرما .padişah. 2.komutan. 3.buyrukçu, buyruk veren.

fermâyiş (F.) [ فرمایش ] buyruk.

ferrâş (A.) [ 1 [ فراش .döşemeci. 2.hizmetkâr.

ferruh (F.) [ فرخ ] kutlu.

fersûde (F.) [ 1 [ فرسوده .solgun. 2.yıpranmış. 3.eprimiş.

ferş (A.) [ 1 [ فرش .döşeme. 2.yaygı.

fertût (F.) [ فرتوت ] bunamış ihtiyar.

132

ferverdîn (F.) [ فروردین ] İran takvimine göre baharın ilk ayı.

feryâd (F.) [ 1 [ فریاد .bağırma, çığlık. 2.imdat isteme.

feryâd etmek bağırmak, çığlık atmak

feryâdres (F.) [ فریادرس ] imdada koşan.

ferzâne (F.) [ فرزانه ] bilge.

ferzend (F.) [ فرزند ] evlat.

fesâd (A.) [ 1 [ فساد .fesat, bozukluk. 2.kötülük.

fesahat (A.) [ فصاحت ] fasihlik, dilde düzgünlük.

fesâne (F.) [ فسانه ] efsane, masal.

fesat (A.) [ فساد ] bozukluk, kötülük.

fesh (A.) [ فسخ ] iptal etme, kaldırma, bozma.

fetâ (A.) [ 1 [ فتی .genç. 2.cömert.

fetâvâ (A.) [ فتاوی ] fetvalar.

feth (A.) [ 1 [ فتح .fetih, tamamen ele geçirme. 2.açma. 3.açılma.

fetîle (A.) [ فتيله ] fitil.

fetret (A.) [ 1 [ فترت .duraklama. 2.iki olay arasındaki zaman.

fettâh (A.) [ 1 [ فتاح .fetheden. 2.açan. 3.Tanrı.

fettan (A.) [ 1 [ فتان .işveli, oynak, cilveli. 2.fitne koparan.

fetvâ (A.) [ فتوی ] kadının verdiği şer’î karar.

fevâhiş (A.) [ فواحش ] fahişeler.

fevâid (A.) [ فوائد ] yararlar, faydalar, kazançlar.

fevâkih (A.) [ 1 [ فواکه .meyvalar. 2.yemişler.

fevâris (A.) [ فوارس ] atlılar.

133

fevc (A.) [ 1 [ فوج .grup, cemaat, zümre. 2.bölük, takım.

feverân (A.) [ 1 [ فوران .fışkırma. 2.kaynama.

feverân etmek fışkırmak.

fevk (A.) [ فوق ] üst, üstü.

fevkalâde (A.) [ فوق العاده ] olağanüstü, olağan dışı, alışılmışın ötesinde.

fevkalbeşer (A.) [ فوق البشر ] insan üstü.

fevkalferd (A.) [ فوق الفرد ] birey üstü.

fevkalhad (A.) [ فوق الحد ] haddinden fazla.

fevkânî (A.) [ فوقانی ] üstteki, yukarıdaki.

fevkattabîa (A.) [ فوق الطبيعه ] doğa üstü.

fevren (A.) [ فورا ] hemen, derhal, çarçabuk.

fevrî (A.) [ فوری ] âni.

fevt (A.) [ 1 [ فوت .geçip gitme. 2.ölüm.

fevvâre (A.) [ فواره ] fıskiye.

feyezân (A.) [ فيضان ] taşkın.

feyiz (A.) [ 1 [ فيض .bereket, bolluk. 2.ilim.

feylesof (A.) [ فيلسوف ] filozof, felsefeci.

feyyâz (A.) [ 1 [ فياض .verimli, bereketli. 2.Tanrı.

feyz (A.) [ 1 [ فيض .bereket, bolluk. 2.ilim.

feyzbahş (A.-F.) [ 1 [ فيض بخش .verimli, bereketli. 2.feyiz veren.

fezâ (A.) [ 1 [ فضا .uzay. 2.geniş düzlük.

fezâil (A.) [ فضائل ] erdemler.

fezleke (A.) [ 1 [ فذلکه .soruşturma özeti. 2.özet.

134

fıdda (A.) [ فضه ] gümüş.

fıkarât (A.) [ 1 [ فقرات .fıkralar. 2.bölümler. 3.omurlar.

fıkdân (A.) [ فقدان ] yoksunluk, bulunmama, yokluk.

fıkh (A.) [ فقه ] islam hukuku, fıkıh.

fıkra (A.) [ 1 [ فقره .fıkra. 2.bölüm. 3.omur.

fırak (A.) [ 1 [ فرق .fırkalar, partiler. 2.bölükler. 3.zümreler.

fırka (A.) [ 1 [ فرقه .parti. 2.bölük. 3.zümre.

fırsat (A.) [ فرصت ] uygun an, fırsat.

fısk (A.) [ 1 [ فسق .kötülük, sefihlik. 2.dinsizlik. 3.Tanrı’ya karşı isyan.

fıskiyye (A.) [ فسقيه ] fıskiye.

fıtnat (A.) [ فطنت ] kavrayış, zekîlik.

fıtra (A.) [ 1 [ فطره .fitre. 2.kuru üzüm.

fıtrat (A.) [ فطرت ] yaratılış.

fıtraten (A.) [ فطرتا ] yaratılıştan.

fıtrî (A.) [ فطری ] yaratılıştan gelen.

fî (A.) [ فی ] fiyat, değer, kıymet, eder.

fi’l (A.) [ 1 [ فعل .hareket, davranış, eylem. 2.fiil.

fi’len (A.) [ فعلا ] yaparak, işleyerek, bilfiil.

fi’liyyât (A.) [ فعليات ] eyleme dökülen işler.

fîât (A.) [ 1 [ فيئات .fiyat. 2.fiyatlar.

figân (F.) [ فغان ] feryat etme, ah çekme.

figân eylemek bağırmak, feryat etmek, inlemek.

fihris (A.) [ 1 [ فهرس .içindekiler. 2.indeks, dizin.

135

fikir (A.) [ فکر ] fikir, düşünce.

fikr (A.) [ فکر ] düşünce, fikir.

fikren (A.) [ فکرا ] düşünce bakımından.

fikrî (A.) [ فکری ] düşünce ile ilgili.

fikriyyât (A.) [ فکریات ] düşünce ile ilgili çalışmalar.

fil (A.) [ فيل ] fil.

filâhat (A.) [ فلاحت ] çiftçilik.

filasl (A.) [ فی الاصل ] aslında.

filhakîka (A.) [ فی الحقيقه ] gerçekte, aslında, doğrusu.

filhâl (A.) [ فی الحال ] şimdi, derhal.

filiz (A.) [ فلز ] maden külçesi.

filmesel (A.) [ فی المثل ] örneğin, örnekte olduğu gibi.

filvâki (A.) [ فی الواقع ] aslında, gerçekte.

fîmâba’d (A.) [ فی ما بعد ] bundan böyle.

fînefsilemr (A.) [ فی نفس الامر ] işin aslında, gerçekte.

fir’avn (A.) [ فرعون ] firavun.

firâk (A.) [ 1 [ فراق .ayrılık. 2.ayrılık acısı.

firâr (A.) [ فرار ] kaçış, kaçma.

firâr etmek kaçmak.

firârî (A.) [ فراری ] kaçak.

firâvân (F.) [ فراوان ] bol, çok.

firâz (F.) [ 1 [ فراز .üst, yukarı. 2.yokuş.

firdevs (A.) [ 1 [ فردوس .cennet. 2.bahçe.

136

fireng (F.) [ فرنگ ] Batı, Avrupa.

firîfte (F.) [ فریفته ] aldanmış, aldatılmış.

firîfte olmak aldanmak.

firistâde (F.) [ فرستاده ] elçi.

firişte (F.) [ فرشته ] melek.

firiştehû (F.) [ فرشته خو ] melek gibi, melek huylu, güzel huylu.

firkat (A.) [ فرقت ] ayrılık.

fîrûz (F.) [ 1 [ فيروز .talihli, kutlu. 2.muzaffer.

fîrûze (F.) [ فيروزه ] turkuaz, firuze taşı.

fîrûzefâm (F.) [ فيروزه فام ] turkuaz, açık mavi.

fîsebîlillah (A.) [ فی سبيل الله ] Tanrı rızası için, Tanrı yolunda.

fiten (A.) [ فتن ] fitneler.

fitne (A.) [ 1 [ فتنه .bölücülük, kargaşa çıkartma. 2.sıkıntı.

fityân (A.) [ فتيان ] gençler.

fuâd (A.) [ فؤاد ] yürek.

fuhş (A.) [ فحش ] fuhuş.

fuhuş (A.) [ فحش ] fuhuş.

fukahâ (A.) [ فقها ] fıkıhçılar, islam hukukçuları.

fukarâ (A.) [ فقرا ] yoksullar.

fûlâd (F.) [ فولاد ] çelik.

furkân (A.) [ 1 [ فرقان .Kur’ân. 2.iyi ile kötünün ayrıldığı yerleri gösteren.

fursat (A.) [ فرصت ] fırsat, uygun an.

fursatcû (A.-F.) [ فرصت جو ] fırsatçı.

137

fusahâ (A.) [ فصحا ] fasih konuşanlar.

fusûl (A.) [ 1 [ فصول .fasıllar, bölümler. 2.mevsimler.

fuzalâ (A.) [ 1 [ فضلا .erdemliler. 2.bilginler.

fuzûl (A.) [ 1 [ فضول .fazla, çok. 2.gereksiz, fuzuli.

fuzûlî (A.) [ 1 [ فضولی .zevzek, boşboğaz. 2.gereksiz, boşuna, fazladan.

füceten (A.) [ فجئة ] apansız, ansızın.

fücûr (A.) [ 1 [ فجور .yakın akraba evliliği. 2.günahkarlık, sefihlik.

fülân (A.) [ فلان ] falan, filan, falanca.

fülfül (A.) [ فلفل ] biber, karabiber.

füls (A.) [ فلس ] mangır.

fülûs (A.) [ فلوس ] mangırlar.

fünûn (A.) [ 1 [ فنون .teknikler. 2.bilimler.

fürs (F.) [ 1 [ فرس .Farsça. 2.Fars ülkesi, İran. 3.Fars, İranlı.

fürû’ (A.) [ فروع ] yan dallar, şubeler.

fürûğ (A.) [ 1 [ فروغ .ışık. 2.parıltı.

fürûht (F.) [ فروخت ] satış.

fürûmâye (F.) [ فرومایه ] aşağılık, alçak.

fürûzân (F.) [ فروزان ] parlak.

füshat (A.) [ فسحت ] genişlik.

füsûn (F.) [ فسون ] afsun, büyü.

füsûnger (F.) [ 1 [ فسونگر .afsuncu, büyücü. 2.büyüleyici.

füsürde (F.) [ فسرده ] donuk, solgun.

fütâde (F.) [ 1 [ فتاده .düşkün. 2.düşmüş. 3.aşık. 4.tutkun.

138

fütûhât (A.) [ فتوحات ] fetihler.

fütûr (A.) [ 1 [ فتور .gevşeklik. 2.bıkkınlık.

fütüvvet (A.) [ 1 [ فتوت .gençlik. 2.yiğitlik. 3.eskiden Anadolu’da kurulup gelişen

esnaf teşkilatı.

füyûz (A.) [ فيوض ] feyizler, bolluklar, bereketler.

füzûn (F.) [ فزون ] fazla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder