17 Şubat 2012 Cuma

A-HARFİ

OSMANLI TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ


Prof. Dr. Mehmet KANAR




A HARFİ-1



â (F.) [ 1 [آ .ünlem edatı ey, hey. 2.iki kelimenin arasına girerek, anlamı

pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek.

a’dâ (A.) [ اعدا ] düşmanlar.

a’dâd (A.) [ اعداد ] sayılar.

â’ik (A.) [ عائق ] engel.

a’lâ (A.) [ اعلی ] en yüksek, en yüce.

a’lâf (A.) [ آلاف ] otlar.

a’lâl (A.) [ 1 [اعلال .hastalıklar. 2.sebepler.

a’lâm (A.) [ 1 [اعلام .bayraklar. 2.özel isimler.

a’lem (A.) [ اعلم ] en iyi bilen.

a’mâ (A.) [ اعمی ] kör.

a’mâk (A.) [ اعماق ] derinlikler.

a’mâl (A.) [ اعمال ] işler, ameller, davranışlar.

a’mâr (A.) [ 1 [اعمار .ömürler. 2.yaşlar.

a’nî (A.) [ اعنی ] yani.

a’râb (A.) [ اعراب ] Araplar, çöl arapları.

a’râbî (A.) [ اعرابی ] çöl arabı.

a’râz (A.) [ اعراض ] belirtiler.

3

a’sâb (A.) [ اعصاب ] sinirler.

a’sâr (A.) [ اعصار ] yüz yıllar.

a’şâr (A.) [ اعشار ] öşür vergileri, onda birler.

a’şârî (A.) [ اعشاری ] ondalık.

a’vec (A.) [ اعوج ] yamuk, eğri büğrü.

a’ver (A.) [ اعور ] tek gözlü.

a’yâd (A.) [ اعياد ] bayramlar.

a’yân (A.) [ 1 [اعيان .ileri gelenler, eşraf, sosyete. 2.gözler.

a’yün (A.) [ 1 [اعين .gözler. 2.pınarlar.

a’zâ (A.) [ 1 [اعضا .üyeler. 2.organlar.

a’zam (A.) [ اعظم ] en büyük.

âb (F.) [ 1 [آب .su. 2.deniz. 3.ırmak. 4.tükürük. 5.özsuyu. 6.ter. 7.döl suyu.

8.sidik. 9.parlaklık. 10.yüzsuyu. 11.letafet, hava.

âb (F.) [ آب ] Ağustos.

âb -ı âbistenî [ 1 [آب آبستنی .meni; 2.bitkilerin yetişmesine neden olan su.

âb -ı adâlet [ 1 [آب عدالت .adalet suyu; 2.doğruluğun bereketi.

âb -ı ahmer [ 1 [آب احمر .kızıl su. 2.kırmızı şarap. 3.gözyaşı.

âb -ı âteşîn [ 1 [آب آتشين .ateşli su; 2.kırmızı şarap; 3.gözyaşı.

âb -ı bâdereng [ 1 [آب باده رنگ .kızıl su. 2.gözyaşı, kanlı gözyaşı.

âb -ı engûr [ 1 [آب انگور .üzüm suyu. 2.şarap.

âb -ı harâbât [ آب خرابات ] (meyhane suyu) şarap.

âb -ı kevser [ 1 [آب کوثر .cennet suyu, 2.şarap.

ab’âb (A.) [ عبعاب ] vantrolog.

4

abâ (A.) [ 1 [عبا .kaba yün kumaş. 2.aba.

âbâ’ (A.) [ 1 [آباء .babalar. 2.gezegenler.

âbâd (A.) [ آباد ] ebedler.

âbâd (F.) [ آباد ] bayındır, mamûr.

âbâd etmek/eylemek 1.mamûr etmek. 2.zenginleştirmek. 3.huzur vermek.

âbâd olmak 1.mamûrlaşmak. 2.zenginleşmek. 3.huzura kavuşmak.

âbâdân (F.) [ آبادان ] bayındır.

âbâdânî (F.) [ آبادانی ] bayındırlık.

âbâdî (F.) [ 1 [آبادی .bayındırlık. 2.ince Hint kağıdı.

âbâl (A.) [ آبال ] develer.

âbân (F.) [ آبان ] Âbân ayı.

abâpûş (A.-F.) [ 1 [عباپوش .abalı. 2.derviş. 3.yoksul.

âbâr (A.) [ آبار ] kuyular.

âbcâme (F.) [ آبجامه ] su kabı.

âbçîn (F.) [ آبچين ] peştemal.

abd (A.) [ 1 [عبد .kul. 2.köle.

âbdân (F.) [ 1 [آبدان .su kabı. 2.mesane.

âbdâr (F.) [ 1 [آبدار .sulu. 2.parlak. 3.hoş

âbdendân (F.) [ 1 [آبدندان .bön. 2.âciz.

abdest (F.) [ 1 [آبدست .abdest. 2.paylama.

abdesthâne (F.) [ 1 [آبدستخانه .tuvalet. 2.abdest alınan yer.

abdestlik (F.-T.) kısa cübbe.

âbek (F.) [ 1 [آبک .sulu. 2.cıva.

5

abes (A.) [ عبث ] saçma, abes.

âbgîne (F.) [ 1 [آبگينه .kristal. 2.kadeh. 3.sürahi. 4.ayna. 5.gözyaşı.

âbgîr (F.) [ 1 [آبگير .havuz. 2.su birikintisi.

âbgûn (F.) [ 1 [آبگون .su rengi. 2.mavi.

abher (A.) [ 1 [عبهر .nergis. 2.zerrinkadeh çiçeği. 3.yasemin.

âbhîz (F.) [ آبخيز ] büyük dalga.

âbhord (F.) [ آبخورد ] nasip.

âbırû (F.) [ آبرو ] yüzsuyu.

âbî (F.) [ آبی ] mavi.

âbid (A.) [ 1 [عابد .ibadet eden. 2.erkek adı.

abîd (A.) [ 1 [عبيد .kullar. 2.köleler.

âbidât [ آبدات ] anıtlar.

âbide (A.) [ آبده ] anıt.

âbidevî (A.) [ آبدوی ] anıtsal.

âbile (F.) [ 1 [آبله .su çiçeği. 2.sivilce. 3.su kabarcığı.

âbir (A.) [ عابر ] yaya.

âbisten (F.) [ آبستن ] gebe.

âbistengâh (F.) [ آبستنگاه ] döl yatağı.

âbişhor (F.) [ 1 [آبشخور .sulama yeri. 2.nasip.

âbkâr (F.) [ 1 [آبکار .saka. 2.ayyaş.

âbkeş (F.) [ 1 [آبکش .saka, su çeken. 2.kevgir.

âbnûs (F.) [ آبنوس ] abanoz.

âbrâh (F.) [ آبراه ] su yolu, kanal.

6

abraş (A.) [ ابرش ] alacalı.

âbrîz (F.) [ 1 [آبریز .tuvalet. 2.ıbrık.

âbşâr (F.) [ آبشار ] çağlayan.

abûs (A.) [ عبوس ] somurtkan.

âbühava (F.-A.) [ آب و هوا ] iklim.

âbzih (F.) [ 1 [آبزه .su kaynağı. 2.gözyaşı.

âc (A.) [ عاج ] fildişi.

âc (F.) [ آج ] ılgın ağacı.

acâib (A.) [ عجائب ] tuhaf, ilginç, acaip.

acâleten (A.) [ عجالة ] alelacele.

aceb (A.) [ 1 [عجب .tuhaflık. 2.acaba.

acebâ (A.) [ عجبا ] acaba.

acele (A.) [ عجله ] acele.

aceleten (A.) [ عجلة ] çarçabuk, alelacele.

acem (A.) [ 1 [عجم .arap olmayan. 2.İranlı, acem.

acemaşîran (A.) [ عجم عشيران ] Türk mûsikisinde bir makam.

acemce (A.-T.) Farsça.

acemî (A.) [ 1 [عجمی .deneyimsiz, acemi. 2.İranlı.

acemistan (A.-F.) [ عجمستان ] İran.

acemiyân (A.-F.) [ 1 [عجميان .deneyimsizler. 2.İranlılar.

aceze (A.) [ عجزه ] düşkünler, âcizler.

acîb (A.) [ عجيب ] tuhaf, acayip, ilginç.

acîbe (A.) [ عجيبه ] şaşılacak şey.

7

âcil (A.) [ عاجل ] acil.

âcilen (A.) [ عاجلا ] derhal, acil olarak.

acîn (A.) [ عجين ] macun, yoğurulmuş.

âciz (A.) [ 1 [عاجز .aciz. 2.ben.

âcizâne (A.-F.) [ 1 [عاجزانه .acizce. 2.alçakgönüllüce.

âcizî (A.-F.) [ عاجزی ] acizlik.

âciziyyet (A.) [ عاجزیت ] acizlik.

âcizleri (A.-T.) bendeniz, ben.

acûl (A.) [ عجول ] aceleci.

acûlâne (A.-F.) [ عجولانه ] acele acele.

acûz (A.) [ 1 [عجوز .kocakarı. 2.cadı.

acûze (A.) [ 1 [عجوزه .kocakarı. 2.cadı.

âcür (F.) [ 1 [آجر .tuğla. 2.kiremit.

acz (A.) [ عجز ] acizlik, çaresizlik, bir şey yapamama.

âdâb (A.) [ 1 [آداب .edepler, terbiyeler. 2.yol yordam.

adalât (A.) [ عضلات ] kaslar.

adale (A.) [ 1[عضله .kas. 2.kaslar.

adâlet (A.) [ عدالت ] adalet.

adaletkâr (A.-F.) [ عدالتکار ] adil, adaletli.

âdât (A.) [ عادات ] âdetler, alışkanlıklar.

adâvet (A.) [ عداوت ] düşmanlık.

adâvet etmek/eylemek düşmanlık gütmek.

add (A.) [ عد ] sayma, görme, değerlendirme, kabul etme.

8

addedilmek sayılmak, görülmek, değerlendirilmek.

addetmek/eylemek saymak, görmek, değerlendirmek.

addolunmak sayılmak, kabul edilmek.

aded (A.) [ عدد ] sayı.

adeden (A.) [ عددا ] sayıca.

adedî (A.) [ عددی ] sayısal.

âdem (A.) [ 1 [آدم .ilk insan, Adem Peygamber. 2.insan, adam.

adem (A.) [ عدم ] yokluk, bulunmama, adem.

adem -i muvaffakiyet [ عدم موفقيت ] başarısızlık.

adem -i muvazenet [ عدم موازنت ] dengesizlik.

adem -i riâyet [ عدم رعایت ] uymama..

adem -i te’lîfiyet [ عدم تأليفيت ] uzlaşamama, bir araya gelememe.

adem -i teveccüh [ عدم توجه ] ilgisizlik.

ademâbâd (A.-F.) [ عدم آباد ] yokluk ülkesi.

âdemhâr (A.-F.) [ آدم خوار ] yamyam, insan yiyen.

âdemî (A.-F.) [ 1[آدمی .insanoğlu. 2.insanlık.

âdemiyân (A.-F.) [ آدميان ] insanlar.

âdemiyyet (A.) [ 1 [آدميت .insanlık. 2.adamlık.

ades (A.) [ عدس ] mercimek.

adese (A.) [ عدسه ] mercek.

âdet (A.) [ عادت ] alışkanlık, âdet.

âdeta (A.) [ عادتا ] basbayağı.

âdeten (A.) [ عدتا ] âdet olarak, geleneklere göre.

9

adhâ (A.) [ اضحی ] kurbanlar.

âdi (A.) [ عادی ] sıradan, âdi, değersiz.

adîd (A.) [ عدید ] birçok.

adîde (A.) [ عدیده ] birçok.

âdil (A.) [ عادل ] adaletli.

adîl (A.) [ عدیل ] eşit, denk.

âdilâne (A.-F.) [ عدلانه ] adilce.

adîm (A.) [ عدیم ] yok olan.

adîmülimkân (A.) [ عدیم الامکان ] imkânsız.

âdiye (A.) [ عادیه ] alışılmış, sıradan.

adl (A.) [ عدل ] adalet.

adlâ’ (A.) اضلاع ] kenarlar.

adlî (A.) [ عدلی ] adalet ile ilgili.

adliyye (A.) [ عدليه ] mahkeme, adliye.

adn (A.) [ عدن ] cennet.

adû (A.) [ عدو ] düşman.

âfâk (A.) [ آفاق ] ufuklar.

âfâkî (A.) [ 1 [آفاقی .nesnel. 2.şuradan buradan konuşma.

âfât (A.) [ آفات ] afetler, belalar.

âferîde (F.) [ آفریده ] yaratık, yaratılmış, mahluk.

âferîdgâr (F.) [ آفریدگار ] yaratan, Tanrı.

âferîn (F.) [ آفرین ] bravo, çok yaşa, aferin.

âferîn (F.) [ آفرین ] yaratan.

10

âferînende (F.) [ آفریننده ] yaratıcı.

âferîniş (F.) [ آفرینش ] yaratılış.

âfet (A.) [ 1 [آفت .afet, bela, felaket. 2.güzel sevgili.

âfet -i cân [ 1 [آفت جان .can belası. 2.güzel.

âfet -i devrân [ 1 [آفت دوران .güzel, dilber.

âfetengîz (A.-F.) [ آفت انگيز ] afet getiren.

âfetresân (A.-F.) [ آفت رسان ] bela getiren.

âfetzede (A.-F.) [ آفت زده ] belaya uğramış, afet görmüş.

afîf (A.) [ عفيف ] iffetli.

âfil (A.) [ 1 [آفل .batan. 2.görünmez olan.

âfitâb (F.) [ آفتاب ] güneş.

âfitâbcemâl (F.-A.) [ آفتاب جمال ] güzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güneş gibi

parlayan, sevgili, maşuk.

âfiyet (A.) [ عافيت ] esenlik.

âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak.

afiyetbahş [ آفيت بخش ] afiyet verici.

afrika (A.) [ افریقا ] Afrika kıtası.

afsun (F.) [ افسون ] büyü, efsun.

âftâb (F.) [ آفتاب ] güneş.

âftâbe (F.) [ آفتابه ] ıbrık, su kabı.

âftâbgîr (F.) [ آفتابگير ] güneş alan, güneş gören.

âftâbî (F.) [ آفتابی ] güneşlik.

âftâbrû (F.) [ آفتاب رو ] parlak yüzlü.

11

afv (A.) [ عفو ] bağışlama, af.

âgâh (F.) [ آگاه ] haberdar.

âgâh etmek haberdar etmek.

âgâh olmak haberdar olmak.

âgâhî (F.) [ آگاهی ] haberdarlık.

âgeh (F.) [ آگه ] haberdar.

âgehî (F.) [ آگهی ] haberdarlık.

âgîn (F.) [ آگين ] dolu.

âgûş (A.) [ آغوش ] kucak.

âğâliş (F.) [ آغالش ] kışkırtma.

ağayân (T.-F.) [ آغایان ] ağalar.

âğâz (F.) [ 1 [آغاز .başlama. 2.başlangıç.

ağbiyâ (A.) [ اغبيا ] kalın kafalılar.

âğişte (F.) [ آغشته ] bulaşmış, bulanık.

ağlâl (A.) [ 1 [اغلال .boyunduruklar. 2.zincirler.

ağlât (A.) [ اغلاط ] hatalar.

ağleb [(A.) [ اغلب احتمال ] çoğunlukla, genellikle, sık sık.

ağleb -i ihtimâl [ اغلب احتمال ] büyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla.

ağnâ (A.) [ اغنی ] en zengin.

ağnâm (A.) [ اغنام ] koyunlar.

ağniyâ (A.) [ اغنيا ] zenginler.

ağniye (A.) [ اغنيه ] şarkılar.

ağrâs (A.) [ اغراس ] fidanlar.

12

ağrâz (A.) [ اغراض ] maksatlar.

ağsân (A.) [ اغصان ] dallar.

ağşiye (A.) [ 1 [اغشيه .perdeler. 2.zarlar.

ağyâr (A.) [ اغيار ] yabancılar.

ah (A.) [ 1 [اخ .kardeş. 2.dost.

âh (F.) [ 1 [آه .feryat etme, feryat. 2.ilenme.

âh almak biri tarafından kendisine ilenilmek.

âh ü zâr [ آه و زار ] âh edip inleme.

âhâd (A.) [ آحاد ] birler.

ahad (A.) [ احد ] bir.

ahali (A.) [ اهالی ] halk, ahali, insan topluluğu.

ahavât (A.) [ اخوات ] kızkardeşler.

ahbâb (A.) [ 1 [احباب .dostlar. 2.dost.

ahbap (A.) [ احباب ] dostlar, sevdikler.

ahbâr (A.) [ اخبار ] haberler.

ahcâr (A.) [ احجار ] taşlar.

ahd (A.) [ 1 [عهد .yemin, and. 2.çağ, devir. 3.söz verme.

a


ahd (A.) [ 1 [عهد .yemin, and. 2.çağ, devir. 3.söz verme.

ahd -i atîk [ عهد عتيق ] Tevrat, Zebur ve Mezâmir.

ahd -i cedîd [ عهد جدید ] İncil ve ekleri.

ahdar (A.) [ احضر ] yemyeşil.

ahdâs (A.) [ 1 [احداث .yeni olaylar. 2.dertler. 3.gençler.

ahdeb (A.) [ احدب ] kambur.

ahdnâme (A.-F.) [ عهدنامه ] ahitname, antlaşma metni.

13

ahdüpeymân (A.-F.) [ عهد و پيمان ] and.

âhek (F.) [ آهک ] kireç.

âhen (F.) [ آهن ] demir.

âhendil (F.) [ آهن دل ] acımasız.

âheng (F.) [ 1 [آهنگ .uyum, ahenk. 2.eğlence.

âheng -i esvât [ آهنگ اصوات ] ses uyumu.

âhengdâr (F.) [ آهنگدار ] uyumlu.

âhenger (F.) [ آهنگر ] demirci.

âhenggüzâr (F.) [ آهنگ گذار ] uyumlu, ahenkli.

âhenîn (F.) [ 1 [آهنين .demirden. 2.demir gibi.

âhenîndil (F.) [ 1 [آهنين دل .katı yürekli. 2.yiğit.

âhenk (F.) [ آهنگ ] ahenk, uyum.

âhenkdâr (F.) [ آهنگ دار ] uyumlu, ahenkli.

âhenkeş (F.) [ آهنکش ] miknatıs.

âhenrüba (F.) [ آهن ربا ] miknatıs.

âhensâ(y) (F.) [ آهن سای ] törpü.

âher (A.) [ آخر ] başka, diğer.

âheste (F.) [ آهسته ] yavaş, usul, ağır.

âhestegî (F.) [ آهستگی ] yavaşlık.

ahfâ (A.) [ اخفا ] en gizli.

ahfâd (A.) [ احفاد ] torunlar.

ahger (F.) [ اخگر ] kor ateş.

ahibbâ (A.) [ احبا ] dostlar, sevilenler; sevgililer.

14

ahid (A.) [ عهد ] söz, yemin.

ahidşiken (A.-F.) [ عهدشکن ] sözünden dönen, antlaşmayı bozan.

âhîhte (F.) [ آهيخته ] kınından çıkmış, sıyrılmış.

ahîr (A.) [ آخر ] son, en son.

âhir -i kâr [ 1 [آخر کار .sonunda. 2.sonuç.

âhirbîn (A.-F.) [ آخربين ] ileri görüşlü.

âhire (A.) [ آخره ] son.

ahîren (A.) [ اخيرا ] geçenlerde, son zamanlarda, son olarak.

âhiret (A.) [ آخرت ] öbür dünya.

âhiretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz.

âhirin (A.-F.) [ 1 [آخرین .sonuncu. 2.sonrakiler.

âhirkâr (A.-F.) [ آخرکار ] sonunda, nihayet.

âhirülemr (A.) [ آخرالامر ] sonunda, işin sonunda.

âhiz (A.) [ آخذ ] alan.

ahize (A.) [ آخذه ] alıcı gereç.

ahkâm (A.) [ احکام ] hükümler.

ahlâf (A.) [ اخلاف ] halefler.

ahlâk (A.) [ اخلاق ] huy, ahlak.

ahlâk -ı amelî [ اخلاق عملی ] uygulamadaki ahlak anlayışı.

ahlâk -ı hasene [ اخلاق حسنه ] iyi huy.

ahlâk -ı nazarî [ اخلاق نظری ] teorideki ahlak anlayışı.

ahlâk -ı zemîme [ اخلاق ذميمه ] kötü huy.

ahlâken (A.) [ اخلاقا ] ahlakça.

15

ahlâkiyat (A.) [ اخلاقيات ] ahlak bilgisi.

ahlâkiyûn (A.) [ اخلاقيون ] ahlakçılar.

ahlâm (A.) [ 1 [احلام .karmakarışık rüyalar. 2.düşazmalar.

ahlât (A.) [ اخلاط ] salgılar.

ahlât -ı erba’a [ اخلاط اربعه ] dört özsuyu kan, salya, safra, dalak.

ahmak (A.) [ احمق ] budala, aptal, ahmak.

ahmakâne (A.-F.) [ احمقانه ] ahmakça.

ahmakî (A.-F.) [ احمقی ] ahmaklık.

ahmer (A.) [ احمر ] kırmızı, kızıl.

ahrâm (A.) [ 1 [احرام .kutsal yerler. 2.haremler. 3.hanımlar, eşler.

ahrâr (A.) [ احرار ] özgürler.

ahrârâne (A.-F.) [ احرارانه ] özgürce.

ahrâs (A.) [ احراس ] koruyucular, muhafızlar.

ahret (A.) [ آخرت ] öbür dünya, ahiret.

ahretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz.

ahsâs (A.) [ احساس ] duygular.

ahsen (A.) [ احسن ] en güzel.

ahşâ’ (A.) [ 1 [احشاء .iç organlar, 2.bölgeler, yöreler.

ahşâb (A.>T.) [ 1 [اخشاب .ahşap. 2.keresteler.

ahşâm (A.) [ احشام ] maiyet.

ahtâb (A.) [ احطاب ] odunlar.

ahtâr (A.) [ اخطار ] tehlikeler.

âhte (F.) [ 1 [آخته .iğdiş edilmiş. 2.kınından çıkarılmış.

16

ahter (F.) [ اختر ] yıldız.

ahter -i dünbâledâr [ اختر دنباله دار ] kuyruklu yıldız.

ahterbîn (F.) [ اختربين ] astrolog, yıldızbilimci.

ahterşinâs (F.) [ اخترشناس ] yıldızbilimci.

ahterşümâr (F.) [ 1 [اخترشمار .yıldızbilimci. 2.geceleri uyuyamayan.

ahu (A.) [ اخو ] kardeş.

âhû (F.) [ آهو ] ceylan, karaca.

âhûbere (F.) [ آهوبره ] ceylan yavrusu.

âhûdil (F.) [ آهودل ] ödlek, korkak.

âhund (F.) [ آخوند ] molla, hoca.

âhûnigah (F.) [ آهونگاه ] ceylan bakışlı.

âhur (F.) [ آخر ] ahır.

âhuvân (F.) [ آهوان ] ceylanlar.

âhûvâne (F.) [ آهوانه ] ceylan gibi.

âhüvâh(F.) [ آه و واه ] feryat, sızlanma, hayıflanma.

âhüvâveylâ (F.-A.) [ آه و واویلا ] feryat, âh çekme, figan etme.

âhüzâr (F.) [ آه و زار ] âh çekip inleme.

ahvâl (A.) [ احوال ] haller, durumlar.

ahvâl -i âdiye [ احوال عادیه ] olağan haller.

ahvâl -i sıhhiye [ احوال صحيه ] sağlık durumu

ahvef (A.) [ اخوف ] en korkunç.

ahvel (A.) [ احول ] şaşı.

ahyâ (A.) [ احيا ] diriler.

17

ahyâl (A.) [ اخيال ] yılkılar.

ahyânen (A.) [ احيانا ] arasıra, kimi zaman.

ahyâr (A.) [ اخيار ] iyiler.

ahyât (A.) [ اخياط ] iplikler.

ahz (A.) [ اخذ ] alma.

ahz ü kabul etmek alıp kabul etmek.

ahzâb (A.) [ 1 [احزاب .kütleler. 2.partiler. 3.Ahzâb sûresi.

ahzân (A.) [ احزان ] hüzünler.

ahzar (A.) [ اخضر ] yeşil.

ahzen (A.) [ احزن ] çok hüzünlü.

ahzetmek almak.

ahzüi’tâ (A.) [ اخذ و عطا ] alış veriş.

ahzükabz (A.) [ اخذ و قبض ] alıp sahip çıkma.

âid (A.) [ 1 [عائد .ait, ilişkin. 2.geri dönen.

âidât (A.) [ عائدات ] gelirler, aidat.

âide (A.) [ عائده ] kâr, kazanç, gelir.

âika (A.) [ عائقه ] engel.

âile (A.) [ 1 [عائله .aile. 2.eş, karı.

ailevî (A.) [ عائلوی ] aile ile ilgili.

âjeng (F.) [ آژنگ ] buruşuk, cilt kırışığı.

âk (A.) [ عاق ] serkeş.

akab (A.) [ 1 [عقب .arka, art. 2.topuk, ökçe.

akabât (A.) [ 1 [عقبات .yokuşlar. 2.tehlikeli anlar.

18

akabe (A.) [ 1 [عقبه .geçilmesi güç geçit. 2.yokuş.

akabinde (A.-T.) ardından.

akâid (A.) [ عقائد ] inançlar, akideler.

akâmet (A.) [ 1 [عقامت .verimsizlik, durgunlaştırma, aksatma. 2.kısırlık.

akar (A.) [ عقار ] kazanç sağlayan mülk.

akarât (A.) [ عقرات ] kazanç sağlayan mülkler, akarlar.

akbeh (A.) [ اقبح ] çok çirkin.

akd (A.) [ 1 [عقد .düğümleme, bağlama. 2.nikah. 3.kararlaştırma. 4.kurma.

akdâh (A.) [ اقداح ] kadehler.

akdâm (A.) [ اقدام ] ayaklar.

akdedilmek yapılmak, uygulanmak, icra edilmek.

akdem (A.) [ اقدم ] önce, önceki.

akdes (A.) [ اقدس ] en kutsal.

akdetmek/ eylemek yapmak, uygulamak, icra etmek, imzalamak, antlaşma

yapmak, sözleşme yapmak.

akıbet (A.) [ عاقبت ] son.

âkıbetbîn (A.-F.) [ عاقبت بين ] sonu gören, ileri görüşlü.

âkıbetendîş (A.-F.) [ عاقبت اندیش ] sonunu düşünen.

âkıbetülemr (A.) [ عاقبت الامر ] sonunda.

âkıl (A.) [ عاقل ] akıllı, akıl sahibi.

akıl (A.) [ عقل ] akıl.

âkılâne (A.-F.) [ عاقل ] akıllıca.

âkıle (A.) [ عاقله ] akıllı kadın.

19

âkır (A.) [ 1 [عاقر .kısır. 2.verimsiz.

âkid (A.) [ عاقد ] akit yapan.

akîde (A.) [ عقيده ] inanç, akide.

akîdefurûş (A.-F.) [ عقيده فروش ] inanç tüccarı.

akîk (A.) [ عقيق ] akik taşı.

âkil (A.) [ آکل ] yiyen.

akîm (A.) [ 1 [عقيم .kısır. 2.sonuçsuz.

akim kalmak gerçekleşememek, sonuçsuz kalmak.

akis (A.) [ عکس ] yansıma, aksetme, akis.

akl (A.) [ عقل ] akıl.

akl -ı bâliğ [ عقل بالغ ] ergin.

akl -ı evvel [ عقل اول ] Tanrı.

akl -ı küll [ 1 [عقل کل .doğadaki genel uyum. 2.Cebrail.

akl -ı mücerred [ عقل مجرد ] soyut akıl.

akl -ı selim [ عقل سليم ] sağduyu.

aklâm (A.) [ 1 [اقلام .kalemler. 2.yazı gereçleri. 3.devlet daireleri.

aklen (A.) [ اقلا ] akılca.

aklıselim (A.-F.) [ عقل سليم ] sağduyu.

aklî (A.) [ عقلی ] akılca, akıl bakımından, rasyonel.

akliyye (A.) [ عقليه ] akılcılık, rasyonalizm.

akliyyûn (A.) [ عقليون ] akılcılar, rasyonalistler.

akm (A.) [ عقم ] kısırlık.

akmâr (A.) [ اقمار ] aylar.

20

akmişe (A.) [ اقمشه ] kumaşlar.

akrabâ (A.) [ اقرباء ] akraba, yakınlar.

akran (A.) [ اقران ] yaşıtlar.

akreb (A.) [ اقرب ] en yakın.

akreb (A.) [ 1 [عقرب .akrep. 2.saat ibresi.

akrebek (A.-F.) [ عقربک ] saati gösteren ibre.

aks (A.) [ عکس ] yansıma, akis.

aks -i müddeâ [ عکس مدعا ] çatışkı.

aks -i sedâ [ عکس صدا ] yankı.

aksâ (A.) [ اقصی ] uzak, en son.

aksâ -yı emel [ اقصای امل ] ülkü, ideal.

aksâ -yı şark [ اقصای شرق ] Uzakdoğu.

aksâm (A.) [ اقسام ] kısımlar, bölümler.

aksâm -ı sâire [ اقسام سائره ] diğer kısımlar, öbür bölümler.

akser (A.) [ اقصر ] en kısa.

aksetmek yansımak, vurmak.

aksî (A.) [ 1 [عکسی .inatçı. 2.ters, zıt. 3.huysuz.

aksülamel (A.) [ عکس العمل ] tepki, reaksiyon.

aktâ’ (A. [ 1 [اقطاع .kesmeler. 2.beylik araziler.

aktâb (A.) [ 1 [اقطاب .kutuplar. 2.azizler. 3.efendiler.

aktâr (A.) [ اقطار ] taraflar, yöreler.

aktâr-ı cihân [ اقطار جهان ] dünyanın her tarafı.

akûr (A.) [ عقور ] azgın, kudurmuş, saldırgan.

21

akûrâne (A.-F.) [ عقورانه ] kudurmuşçasına.

akvâl (A.) [ اقوال ] sözler.

akvâm (A.) [ اقوام ] kavimler.

akviyâ (A.) [ اقویا ] kuvvetliler.

âl (A.) [ 1 [آل .aile. 2.sülale. 3.evlat.

âl (A.) [ عال ] yüce, yüksek.

alâ (A.) [ علاء ] yücelik, şeref.

alâ (A.) [ علی ] üst, üstü, üzeri.

alâeyyihâl (A.) [ علی ای حال ] her nasıl olsa.

âlâf (A.) [ آلاف ] binler.

alâhide (A.) [ عليحده ] tek başına, başlı başına.

alâik (A.) [ علائق ] alakalar, ilgiler.

alâim (A.) [ ] işaretler, alametler.

alâim-i semâ [ علائم سما ] gökkuşağı.

alak (A.) [ 1 [علق .kan pıhtısı. 2.sülük.

alâka (A.) [ علاقه ] ilgi, alaka.

alâkabahş (A.-F.) [ علاقه بخش ] ilgilendiren, ilgili.

alâkadar (A.-F.) [ علاقه دار ] ilgili, alakalı.

alâkadar etmek ilgilendirmek.

alâkadar olmak ilgilenmek.

alakadârân (A.-F.) [ علاقه داران ] ilgililer.

alâkadrilimkân (A.) [ علاقدرالامکان ] olabildiğince.

âlâm (A.) [ آلام ] elemler, acılar.

22

alâmât (A.) [ علامات ] işaretler, alametler.

alâmet (A.) [ علامت ] işaret, iz, alamet, belirti. 2.çok iri.

âlât (A.) [ آلات ] aletler.

alâvechi (A.) [ علِی وجه ] üzere.

alâvefk (A.) [ علی وفق ] uygun olarak.

âlâyiş (F.) [ 1 [آلایش .bulaşma. 2.gösteriş.

aleddevam (A.) [ علی الدوام ] sürekli.

alef (A.) [ 1 [علف .ot. 2.hayvan yemi.

aleka (A.) [ 1 [علقه .kan pıhtısı. 2.balçık.

alelacele (A.) [ علی العجله ] çarçabuk.

alelâde (A.) [ علی العاده ] sıradan, bayağı.

alelamyâ (A.) [ علی العميا ] körükörüne.

alelekser (A.) [ علی الاکثر ] çok defa.

alelhusûs (A.) [ علی الخصوص ] özellikle.

alelıtlâk (A.) [ 1 [علی الاطلاق .genellikle. 2.rastgele.

alelicmâl (A.) [ علی الاجمال ] topluca.

alelinfirâd (A.) [ علی الانفراد ] birer birer.

alelistimrâr (A.) [ علی الاستمرار ] sürekli, aralıksız.

aleliştirâk (A.) [ علی الاشتراک ] ortaklaşa.

alelkifâye (A.) [ علی الکفایه ] yeterince.

alelumûm (A.) [ علی العموم ] genellikle, genelde, genel olarak.

âlem (A.) [ عالم ] dünya; evren.

alem (A.) [ 1 [علم .sancak. 2.alem. 3.nişan, alamet.

23

âlemârâ (A.-F.) [ عالم آرا ] dünyayı süsleyen.

alemdâr (A.-F.) [ علمدار ] sancaktar.

âlemefrûz (A.-F.) [ عالم افروز ] dünyayı parlatan.

âlemgîr (A.-F.) [ 1 [عالمگير .dünyayı fetheden. 2.dünyaya yayılan.

âlemiyân (A.-F.) [ عالميان ] insanlar.

âlemşümûl (A.) [ علم شمول ] dünyayı kaplayan.

âlemtâb (A.-F.) [ عالمتاب ] dünyayı aydınlatan.

alenen (A.) [ علنا ] açıkça.

alenî (A.) [ علنی ] açık, aşikâr.

âlet (A.) [ 1 [آلت .araç, alet. 2.aygıt.

alettafsîl (A.) [ علی التفصيل ] ayrıntılı olarak.

alettevâlî (A.) [ علی التوالی ] peşpeşe.

aleyh (A.) [ عليه ] karşı, karşıt; üzerine.

aleyhdar (A.-F.) [ عليه دار ] karşıt, zıt.

aleyhisselâm (A.) [ عليه السلام ] selam onun üzerine olsun.

âlî (A.) [ عالی ] yüce; yüksek.

âlîcâh (A.-F.) [ عالی جاه ] yüksek dereceli.

âlîcenâb (A.) [ 1 [عالی جناب .cömert. 2.haysiyetli.

âlihe (A.) [ آلهه ] ilahlar.

âlîhimmet (A.) [ عالی همت ] yüce himmetli.

âlîkadr (A.) [ عالی قدر ] saygıdeğer.

alîl (A.) [ 1 [عليل .hasta, hastalıklı, illetli. 2.sakat.

âlim (A.) [ عالم ] bilgin.

24

alîm (A.) [ عليم ] çok bilen.

âlîmakâm (A.) [ عالی مقام ] yüksek makamlı.

âlînazar (A.) [ عالی نظر ] yüksek görüşlü.

âlîşan (A.) [ عالی شان ] şanı yüce.

âliye (A.) [ عاليه ] yüce, yüksek.

aliyyülâlâ (A.) [ علی الاعلا ] en iyisi.

Allâh (A.) [ الله ] Tanrı, Allah.

allâme (A.) [ علامه ] büyük bilgin.

âlû (F.) [ آلو ] erik.

âlûbâlu (F.) [ آلوبالو ] vişne.

âlûd (F.) [ آلود ] bulanmış, bulaşmış.

âlûde (F.) [ آلوده ] bulanmış, bulaşmış.

âlûdedâmen (F.) [ آلوده دامن ] iffetsiz.

âlûdegî (F.) [ آلودگی ] bulaşma, bulaşıklık.

âlüfte (F.) [ 1 [آلفته .iffetsiz, fahişe. 2.alışık.

âmâc (F.) [ 1 [آماج .hedef. 2.nişan tahtası.

âmâcgâh (F.) [ آماجگاه ] nişan alınan yer.

âmâde (F.) [ آماده ] hazır.

âmâdegî (F.) [ آمادگی ] hazırlık.

a'mâl (A.) [ اعمال ] davranışlar, ameller.

âmâl (A.) [ آمال ] emeller.

âmâl (A.) [ آمال ] emeller.

âmâr (F.) [ 1 [آمار .sayım. 2.hesap.

25

amd (A.) [ عمد ] kasıt.

amden (A.) [ عمدا ] kasıtlı olarak.

âmed (F.) [ آمد ] gelme, geliş.

âmedşüd (F.) [ آمدشد ] geliş gidiş.

âmedüreft (F.) [ آمدورفت ] geliş gidiş.

âmedüşüd (F.) [ آمدوشد ] geliş gidiş.

amel (A.) [ 1 [عمل .iş. 2.ishal.

amele (A.) [ عمله ] işçi.

amelen (A.) [ عملا ] bilfiil, işleyerek.

amelî (A.) [ عملی ] pratik, uygulamalı.

ameliyât (A.) [ 1 [عمليات .işlemler, uygulamalar. 2.ameliyat.

ameliye(A.) [ عمليه ] işlem, uygulama.

âmennâ (A.) [ آمنا ] diyecek bir şey yok, inandık.

âmîhte (A.) [ آميخته ] karışık, karışmış.

amîk (A.) [ عميق ] derin.

âmil (A.) [ 1 [عامل .yapan, işleyen. 2.faktör, etken. 3.vergi memuru. 4.vali.

amîm (A.) [ عميم ] yaygın.

âmîn (A.) [ آمن ] amin.

âminen (A.) [ آمنا ] emin olarak.

âmir (A.) [ آمر ] emreden.

âmirâne (A.-F.) [ آمرانه ] emredercesine.

âmiyâne (A.-F.) [ عاميانه ] bayağı, avamca.

âmm (A.) [ عام ] genel, yaygın.

26

âmm (A.) [ عام ] yıl.

amm (A.) [ عم ] amca.

ammâ (A.) [ اما ] ama.

ammâba’d (A.) [( امابعد ] maksada gelince.

amme (A.) [ عمه ] hala.

amûd (A.) [ عمود ] direk.

amûden (A.) [ عمودا ] dikine.

amûdî (A.) [ عمودی ] dikey.

âmurziş (F.) [ 1 [آمرزش .bağışlama, affetme.

âmûz (F.) [ 1 [آموز .öğrenen. 2.öğreten.

âmûzgâr (F.) [ آموزگار ] öğretmen.

âmürzgâr (F.) [ آمرزگار ] bağışlayıcı, Tanrı.

âmürziş (F.) [ آمرزش ] bağışlama.

ân (A.) [ آن ] an.

an (A.) [ عن ] –den, -dan.

ân (F.) [ 1 [ان .çoğul eki -ler, -lar. 2.zarf yapan ek -erek, -arak.

ân (F.) [ آن ] alım, cazibe, hava.

an’anât (A.) [ عنعنات ] gelenekler.

an’ane (A.) [ عنعنه ] gelenek.

an’anevî (A.) [ عنعنوی ] geleneksel.

ânân (F.) [ آنان ] onlar.

anâsır (A.) [ عناصر ] unsurlar, elemanlar.

anâsır-ı erba’a [ عناصر اربعه ] dört unsur ateş, hava, su, toprak.

27

ânât (A.) [ آنات ] anlar.

anbean (A.-F.) [ آن به آن ] her an, gittikçe.

anber (A.) [ عنبر ] amber.

anberbû (A.-F.) [ عنبربو ] amber kokulu.

andelîb (A.) [ عندليب ] bülbül.

âne (F.) [ انه ] gibi anlamını verecek şekilde sıfat ve zarf yapan son ek.

anh (A.) [ عنه ] ondan.

anhâ (A.) [ عنها ] ondan.

anhâ (F.) [ آنها ] onlar.

ânî (A.-F.) [ 1 [آنی .bir an. 2.derhal.

ânifen (A.) [ 1 [آنفا .az önce, demin. 2.yukarıda.

âniyen (A.) [ آنيا ] bir anda, der hal, o anda.

ankâ (A.) [ عنقا ] zümrütüanka,

ankarîb (A.) [ عن قریب ] yakında, yakından, çok geçmeden.

ankasdin (A.) [ عن قصد ] kasıtlı olarak, bile bile.

ankebût (A.) [ عنکبوت ] örümcek.

ansamîmilkalb (A.) [ عن صميم القلب ] içtenlikle, canügönülden.

anûd (A.) [ عنود ] inatçı.

âr (A.) [ عار ] utanma, ar.

ar’ar (A.) [ 1 [عرعر .anırma. 2.dikenli ardıç.

ârâ (F.) [ آرا ] süsleyen.

ârâ’ (A.) [ آراء ] oylar.

arâ’is (A.) [ عرائس ] gelinler.

28

arab (A.) [ عرب ] arap

arabî (A.) [ عربی ] arapça.

arak (A.) [ 1 [عرق .ter. 2.rakı.

arakçîn (A.-F.) [ عرقچين ] takke kavuk altı takkesi.

arakdâr (A.-F.) [ عرقدار ] terli.

arakıyye (A.) [ عرقيه ] derviş külahı.

ârâm (F.) [ 1 [آرام .dinlenme. 2.yerleşme.

ârâm etmek yerleşmek

ârâmbahş (F.) [ آرام بخش ] dinlendiren, huzur veren.

ârâmgâh (F.) [ 1 [آرامگاه .dinlenme yeri. 2.mezar.

ârâmiş (F.) [ 1 [آرامش .dinlenme. 2.huzur.

ârâste (F.) [ آراسته ] süslenmiş, süslü.

ârâyiş (F.) [ 1 [آرایش .süs. 2.süslenme.

araz (A.) [ 1 [عرض .işaret, belirti. 2.tesadüf.

arâzî (A.) [ اراضی ] yerler, arazi.

arbede (A.) [ عربده ] kavga.

arbedecû (A.-F.) [ عربده جو ] kavgacı.

ard (F.) [ آرد ] un.

ardbîz (F.) [ آردبيز ] elek.

arefe (A.) [ عرفه ] arife, bayramdan önceki gün.

ârız (A.) [ 1 [عارض .yanak. 2.gelen. 3.engel.

ârızî (A.) [ عارضی ] geçici.

ârî (A.) [ 1 [عاری .çıplak. 2.uzak, uzakta, soyutlanmış.

29

ârî (F.) [ آری ] evet.

ârif (A.) [ عارف ] bilen, arif, irfan sahibi.

âriyyet (A.) [ عاریت ] ödünç.

arîz (A.) [ عریض ] geniş, genişlemesine.

arman (F.) [ 1 [آرمان .özlem. sıkıntı.

arsa (A.) [ عرصه ] yer, meydan.

arş (A.) [ 1 [عرش .gök. 2.taht. 3.çardak.

arşa (A.) [ عرشه ] güverte.

arûs (A.) [ ] gelin.

arz (A.) [ 1 [ارض .yer. 2.dünya, yeryüzü.

arz (A.) [ 1 [عرض .genişlik, en. 2.enlem.

arz (A.) [ عرض ] sunma, arzetme.

arzan (A.) [ ارضا ] enine, genişliğine.

arzıhâl (A.) [ ارض حال ] dilekçe.

ârzû (F.) [ آرزو ] istek, heves.

asâ (A.) [ 1 [عصا .değnek, sopa. 2.derviş değneği.

âsâ (F.) [ آسا ] gibi.

asab (A.) [ عصب ] sinir.

asabî (A.) [ عصبی ] sinirli.

asabiyülmizac (A.) [ عصبی المزاج ] asabî mizaçlı.

asabiyyet (A.) [ عصبيت ] sinirlilik.

âsaf (A.) [ 1 [آصف .vezir. Hz. Süleyman’ın veziri.

asâkir (A.) [ عساکر ] askerler.

30

asalet (A.) [ اصالت ] asillik.

asamm (A.) [ اصم ] sağır.

âsân (F.) [ آسان ] kolay.

âsâr (A.) [ 1 [آثار .izler. 2.eserler.

âsâyiş (F.) [ 1 [آسایش .huzur. 2.güvenlik.

âsâyiş berkemâl [ آسایش برکمال ] her yerde huzur hakim.

asdika (A.) [ اصدقا ] gerçek dostlar.

asel (A.) [ عسل ] bal.

ases (A.) [ عسس ] gece bekçisi.

asfer (A.) [ 1 [اصفر .sarı. 2.soluk benizli.

asgar (A.) [ اصغر ] en küçük.

asgarî (A.) [ اصغری ] en az.

ashâb (A.) [ 1 [اصحاب .dostlar, arkadaşlar. 2.sahipler.

âsım (A.) [ 1 [عاصم .günahtan sakınan. 2.iffetli.

asır ba’de asır (A.) [ عصر بعد عصر ] asırlarca, yüzyıllarca.

âsî (A.) [ 1 [عاصی .isyancı. 2.günahkâr.

âsîb (F.) [ آسيب ] felaket, bela, zarar.

asîl (A.) [ 1 [اصيل .sağlam. 2.soylu.

asîlzâde (A.-F.) [ اصيل زاده ] soylu çocuğu, asilzade.

asîr (A.) [ عصير ] özsuyu, usare.

âsitan (F.) [ آستان ] eşik.

âsiyâ (F.) [ آسيا ] değirmen.

âsiyâb (F.) [ آسياب ] değirmen.

31

asker (A.) [ عسکر ] asker, er.

asl (A.) [ 1 [اصل .asıl. 2.kök. 3.gerçek.

asla (A.) [ اصلا ] hiçbir zaman.

aslî (A.) [ اصلی ] asıl.

aslünesl (A.-F.) [ اصل و نسل ] soy sop.

âsmân (F.) [ آسمان ] gök, gökyüzü.

âsmânî (F.) [ 1 [آسمانی .gökyüzüne ait. 2.melek. 3.açık mavi.

asnâm (A.) [ 1 [اصنام .putlar. 2.dilberler.

asr (A.) [ 1 [عصر .yüzyıl. 2.ikindi vakti.

asrî (A.) [ عصری ] modern.

âstân (F.) [ 1 [آستان .eşik. 2.tekke.

âstâne (F.) [ 1 [آستانه .eşik. 2.başkent. 3.tekke. 4.İstanbul.

âster (F.) [ آستر ] astar.

âstîn (F.) [ آستين ] yen.

âsûde (F.) [ آسوده ] rahat, huzurlu.

âsûdegî (F.) [ آسودگی ] huzur.

âsûdehâtır (F.-A.) [ آسوده خاطر ] gönlü rahat, huzurlu.

âsüman (F.) [ آسمان ] gökyüzü.

âş (F.) [ 1 [آش .yemek. 2.aşûre.

âşâm (F.) [ آشام ] içen.

aşer (A.) [ عشر ] on.

aşere (A.) [ عشره ] onlar.

aşhâne (F.) [ آشخانه ] mutfak.

32

âşık (A.) [ عاشق ] aşık.

âşıkân (A.-F.) [ عاشقان ] aşıklar.

âşifte (F.) [ 1 [آشفته .perişan. 2.iffetsiz kadın.

âşikâr (F.) [ آشکار ] açık, belli, aşikâr.

âşikâr etmek ortaya çıkarmak, belli etmek.

âşikâr olmak ortaya çıkmak, belli olmak.

âşikâre (F.) [ آشکاره ] açık, belli.

âşina (F.) [ 1 [آشنا .tanıdık, bildik. 2.bilen.

âşir (A.) [ عاشر ] onuncu.

aşîr (A.) [ عشير ] onda bir.

âşiren (A.) [ عاشرا ] onuncusu.

âşiyân (F.) [ 1 [آشيان .yuva. 2.ev.

aşk (A.) [ عشق] [عشق ] aşk.

âşkâr (F.) [ 1 [آشکار .açık, belli, aşikâr.

âşkârâ (F.) [ آشکارا ] açık, belli, aşikâr.

âşnâ (F.) [ آشنا ] tanıdık, dost, aşina.

âşnâyân (F.) [ آشنایان ] tanıdıklar, dostlar.

âşnâyî (F.) [ 1 [آشنایی .dostluk. 2.bilme, haberdarlık.

âşpez (F.) [ آشپز ] aşçı.

aşre (A.) [ عشره ] on.

âşûb (F.) [ 1 [آشوب .kargaşa. 2.karıştırıcı.

âşûbengîz (F.) [ آشوب انگيز ] kargaşa çıkaran.

âşûrâ (A.) [ عاشورا ] aşûre.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder