OSMANLI TÜRKÇESİ SÖZLÜĞÜ
Prof. Dr. Mehmet KANAR
A HARFİ-1
â (F.) [ 1 [آ .ünlem edatı ey, hey. 2.iki kelimenin arasına girerek, anlamı
pekiştiren yeni kelimeler türetmeye yarayan orta ek.
a’dâ (A.) [ اعدا ] düşmanlar.
a’dâd (A.) [ اعداد ] sayılar.
â’ik (A.) [ عائق ] engel.
a’lâ (A.) [ اعلی ] en yüksek, en yüce.
a’lâf (A.) [ آلاف ] otlar.
a’lâl (A.) [ 1 [اعلال .hastalıklar. 2.sebepler.
a’lâm (A.) [ 1 [اعلام .bayraklar. 2.özel isimler.
a’lem (A.) [ اعلم ] en iyi bilen.
a’mâ (A.) [ اعمی ] kör.
a’mâk (A.) [ اعماق ] derinlikler.
a’mâl (A.) [ اعمال ] işler, ameller, davranışlar.
a’mâr (A.) [ 1 [اعمار .ömürler. 2.yaşlar.
a’nî (A.) [ اعنی ] yani.
a’râb (A.) [ اعراب ] Araplar, çöl arapları.
a’râbî (A.) [ اعرابی ] çöl arabı.
a’râz (A.) [ اعراض ] belirtiler.
3
a’sâb (A.) [ اعصاب ] sinirler.
a’sâr (A.) [ اعصار ] yüz yıllar.
a’şâr (A.) [ اعشار ] öşür vergileri, onda birler.
a’şârî (A.) [ اعشاری ] ondalık.
a’vec (A.) [ اعوج ] yamuk, eğri büğrü.
a’ver (A.) [ اعور ] tek gözlü.
a’yâd (A.) [ اعياد ] bayramlar.
a’yân (A.) [ 1 [اعيان .ileri gelenler, eşraf, sosyete. 2.gözler.
a’yün (A.) [ 1 [اعين .gözler. 2.pınarlar.
a’zâ (A.) [ 1 [اعضا .üyeler. 2.organlar.
a’zam (A.) [ اعظم ] en büyük.
âb (F.) [ 1 [آب .su. 2.deniz. 3.ırmak. 4.tükürük. 5.özsuyu. 6.ter. 7.döl suyu.
8.sidik. 9.parlaklık. 10.yüzsuyu. 11.letafet, hava.
âb (F.) [ آب ] Ağustos.
âb -ı âbistenî [ 1 [آب آبستنی .meni; 2.bitkilerin yetişmesine neden olan su.
âb -ı adâlet [ 1 [آب عدالت .adalet suyu; 2.doğruluğun bereketi.
âb -ı ahmer [ 1 [آب احمر .kızıl su. 2.kırmızı şarap. 3.gözyaşı.
âb -ı âteşîn [ 1 [آب آتشين .ateşli su; 2.kırmızı şarap; 3.gözyaşı.
âb -ı bâdereng [ 1 [آب باده رنگ .kızıl su. 2.gözyaşı, kanlı gözyaşı.
âb -ı engûr [ 1 [آب انگور .üzüm suyu. 2.şarap.
âb -ı harâbât [ آب خرابات ] (meyhane suyu) şarap.
âb -ı kevser [ 1 [آب کوثر .cennet suyu, 2.şarap.
ab’âb (A.) [ عبعاب ] vantrolog.
4
abâ (A.) [ 1 [عبا .kaba yün kumaş. 2.aba.
âbâ’ (A.) [ 1 [آباء .babalar. 2.gezegenler.
âbâd (A.) [ آباد ] ebedler.
âbâd (F.) [ آباد ] bayındır, mamûr.
âbâd etmek/eylemek 1.mamûr etmek. 2.zenginleştirmek. 3.huzur vermek.
âbâd olmak 1.mamûrlaşmak. 2.zenginleşmek. 3.huzura kavuşmak.
âbâdân (F.) [ آبادان ] bayındır.
âbâdânî (F.) [ آبادانی ] bayındırlık.
âbâdî (F.) [ 1 [آبادی .bayındırlık. 2.ince Hint kağıdı.
âbâl (A.) [ آبال ] develer.
âbân (F.) [ آبان ] Âbân ayı.
abâpûş (A.-F.) [ 1 [عباپوش .abalı. 2.derviş. 3.yoksul.
âbâr (A.) [ آبار ] kuyular.
âbcâme (F.) [ آبجامه ] su kabı.
âbçîn (F.) [ آبچين ] peştemal.
abd (A.) [ 1 [عبد .kul. 2.köle.
âbdân (F.) [ 1 [آبدان .su kabı. 2.mesane.
âbdâr (F.) [ 1 [آبدار .sulu. 2.parlak. 3.hoş
âbdendân (F.) [ 1 [آبدندان .bön. 2.âciz.
abdest (F.) [ 1 [آبدست .abdest. 2.paylama.
abdesthâne (F.) [ 1 [آبدستخانه .tuvalet. 2.abdest alınan yer.
abdestlik (F.-T.) kısa cübbe.
âbek (F.) [ 1 [آبک .sulu. 2.cıva.
5
abes (A.) [ عبث ] saçma, abes.
âbgîne (F.) [ 1 [آبگينه .kristal. 2.kadeh. 3.sürahi. 4.ayna. 5.gözyaşı.
âbgîr (F.) [ 1 [آبگير .havuz. 2.su birikintisi.
âbgûn (F.) [ 1 [آبگون .su rengi. 2.mavi.
abher (A.) [ 1 [عبهر .nergis. 2.zerrinkadeh çiçeği. 3.yasemin.
âbhîz (F.) [ آبخيز ] büyük dalga.
âbhord (F.) [ آبخورد ] nasip.
âbırû (F.) [ آبرو ] yüzsuyu.
âbî (F.) [ آبی ] mavi.
âbid (A.) [ 1 [عابد .ibadet eden. 2.erkek adı.
abîd (A.) [ 1 [عبيد .kullar. 2.köleler.
âbidât [ آبدات ] anıtlar.
âbide (A.) [ آبده ] anıt.
âbidevî (A.) [ آبدوی ] anıtsal.
âbile (F.) [ 1 [آبله .su çiçeği. 2.sivilce. 3.su kabarcığı.
âbir (A.) [ عابر ] yaya.
âbisten (F.) [ آبستن ] gebe.
âbistengâh (F.) [ آبستنگاه ] döl yatağı.
âbişhor (F.) [ 1 [آبشخور .sulama yeri. 2.nasip.
âbkâr (F.) [ 1 [آبکار .saka. 2.ayyaş.
âbkeş (F.) [ 1 [آبکش .saka, su çeken. 2.kevgir.
âbnûs (F.) [ آبنوس ] abanoz.
âbrâh (F.) [ آبراه ] su yolu, kanal.
6
abraş (A.) [ ابرش ] alacalı.
âbrîz (F.) [ 1 [آبریز .tuvalet. 2.ıbrık.
âbşâr (F.) [ آبشار ] çağlayan.
abûs (A.) [ عبوس ] somurtkan.
âbühava (F.-A.) [ آب و هوا ] iklim.
âbzih (F.) [ 1 [آبزه .su kaynağı. 2.gözyaşı.
âc (A.) [ عاج ] fildişi.
âc (F.) [ آج ] ılgın ağacı.
acâib (A.) [ عجائب ] tuhaf, ilginç, acaip.
acâleten (A.) [ عجالة ] alelacele.
aceb (A.) [ 1 [عجب .tuhaflık. 2.acaba.
acebâ (A.) [ عجبا ] acaba.
acele (A.) [ عجله ] acele.
aceleten (A.) [ عجلة ] çarçabuk, alelacele.
acem (A.) [ 1 [عجم .arap olmayan. 2.İranlı, acem.
acemaşîran (A.) [ عجم عشيران ] Türk mûsikisinde bir makam.
acemce (A.-T.) Farsça.
acemî (A.) [ 1 [عجمی .deneyimsiz, acemi. 2.İranlı.
acemistan (A.-F.) [ عجمستان ] İran.
acemiyân (A.-F.) [ 1 [عجميان .deneyimsizler. 2.İranlılar.
aceze (A.) [ عجزه ] düşkünler, âcizler.
acîb (A.) [ عجيب ] tuhaf, acayip, ilginç.
acîbe (A.) [ عجيبه ] şaşılacak şey.
7
âcil (A.) [ عاجل ] acil.
âcilen (A.) [ عاجلا ] derhal, acil olarak.
acîn (A.) [ عجين ] macun, yoğurulmuş.
âciz (A.) [ 1 [عاجز .aciz. 2.ben.
âcizâne (A.-F.) [ 1 [عاجزانه .acizce. 2.alçakgönüllüce.
âcizî (A.-F.) [ عاجزی ] acizlik.
âciziyyet (A.) [ عاجزیت ] acizlik.
âcizleri (A.-T.) bendeniz, ben.
acûl (A.) [ عجول ] aceleci.
acûlâne (A.-F.) [ عجولانه ] acele acele.
acûz (A.) [ 1 [عجوز .kocakarı. 2.cadı.
acûze (A.) [ 1 [عجوزه .kocakarı. 2.cadı.
âcür (F.) [ 1 [آجر .tuğla. 2.kiremit.
acz (A.) [ عجز ] acizlik, çaresizlik, bir şey yapamama.
âdâb (A.) [ 1 [آداب .edepler, terbiyeler. 2.yol yordam.
adalât (A.) [ عضلات ] kaslar.
adale (A.) [ 1[عضله .kas. 2.kaslar.
adâlet (A.) [ عدالت ] adalet.
adaletkâr (A.-F.) [ عدالتکار ] adil, adaletli.
âdât (A.) [ عادات ] âdetler, alışkanlıklar.
adâvet (A.) [ عداوت ] düşmanlık.
adâvet etmek/eylemek düşmanlık gütmek.
add (A.) [ عد ] sayma, görme, değerlendirme, kabul etme.
8
addedilmek sayılmak, görülmek, değerlendirilmek.
addetmek/eylemek saymak, görmek, değerlendirmek.
addolunmak sayılmak, kabul edilmek.
aded (A.) [ عدد ] sayı.
adeden (A.) [ عددا ] sayıca.
adedî (A.) [ عددی ] sayısal.
âdem (A.) [ 1 [آدم .ilk insan, Adem Peygamber. 2.insan, adam.
adem (A.) [ عدم ] yokluk, bulunmama, adem.
adem -i muvaffakiyet [ عدم موفقيت ] başarısızlık.
adem -i muvazenet [ عدم موازنت ] dengesizlik.
adem -i riâyet [ عدم رعایت ] uymama..
adem -i te’lîfiyet [ عدم تأليفيت ] uzlaşamama, bir araya gelememe.
adem -i teveccüh [ عدم توجه ] ilgisizlik.
ademâbâd (A.-F.) [ عدم آباد ] yokluk ülkesi.
âdemhâr (A.-F.) [ آدم خوار ] yamyam, insan yiyen.
âdemî (A.-F.) [ 1[آدمی .insanoğlu. 2.insanlık.
âdemiyân (A.-F.) [ آدميان ] insanlar.
âdemiyyet (A.) [ 1 [آدميت .insanlık. 2.adamlık.
ades (A.) [ عدس ] mercimek.
adese (A.) [ عدسه ] mercek.
âdet (A.) [ عادت ] alışkanlık, âdet.
âdeta (A.) [ عادتا ] basbayağı.
âdeten (A.) [ عدتا ] âdet olarak, geleneklere göre.
9
adhâ (A.) [ اضحی ] kurbanlar.
âdi (A.) [ عادی ] sıradan, âdi, değersiz.
adîd (A.) [ عدید ] birçok.
adîde (A.) [ عدیده ] birçok.
âdil (A.) [ عادل ] adaletli.
adîl (A.) [ عدیل ] eşit, denk.
âdilâne (A.-F.) [ عدلانه ] adilce.
adîm (A.) [ عدیم ] yok olan.
adîmülimkân (A.) [ عدیم الامکان ] imkânsız.
âdiye (A.) [ عادیه ] alışılmış, sıradan.
adl (A.) [ عدل ] adalet.
adlâ’ (A.) اضلاع ] kenarlar.
adlî (A.) [ عدلی ] adalet ile ilgili.
adliyye (A.) [ عدليه ] mahkeme, adliye.
adn (A.) [ عدن ] cennet.
adû (A.) [ عدو ] düşman.
âfâk (A.) [ آفاق ] ufuklar.
âfâkî (A.) [ 1 [آفاقی .nesnel. 2.şuradan buradan konuşma.
âfât (A.) [ آفات ] afetler, belalar.
âferîde (F.) [ آفریده ] yaratık, yaratılmış, mahluk.
âferîdgâr (F.) [ آفریدگار ] yaratan, Tanrı.
âferîn (F.) [ آفرین ] bravo, çok yaşa, aferin.
âferîn (F.) [ آفرین ] yaratan.
10
âferînende (F.) [ آفریننده ] yaratıcı.
âferîniş (F.) [ آفرینش ] yaratılış.
âfet (A.) [ 1 [آفت .afet, bela, felaket. 2.güzel sevgili.
âfet -i cân [ 1 [آفت جان .can belası. 2.güzel.
âfet -i devrân [ 1 [آفت دوران .güzel, dilber.
âfetengîz (A.-F.) [ آفت انگيز ] afet getiren.
âfetresân (A.-F.) [ آفت رسان ] bela getiren.
âfetzede (A.-F.) [ آفت زده ] belaya uğramış, afet görmüş.
afîf (A.) [ عفيف ] iffetli.
âfil (A.) [ 1 [آفل .batan. 2.görünmez olan.
âfitâb (F.) [ آفتاب ] güneş.
âfitâbcemâl (F.-A.) [ آفتاب جمال ] güzel yüzlü, parlak yüzlü, yüzü güneş gibi
parlayan, sevgili, maşuk.
âfiyet (A.) [ عافيت ] esenlik.
âfiyet bulmak sağlığına kavuşmak.
afiyetbahş [ آفيت بخش ] afiyet verici.
afrika (A.) [ افریقا ] Afrika kıtası.
afsun (F.) [ افسون ] büyü, efsun.
âftâb (F.) [ آفتاب ] güneş.
âftâbe (F.) [ آفتابه ] ıbrık, su kabı.
âftâbgîr (F.) [ آفتابگير ] güneş alan, güneş gören.
âftâbî (F.) [ آفتابی ] güneşlik.
âftâbrû (F.) [ آفتاب رو ] parlak yüzlü.
11
afv (A.) [ عفو ] bağışlama, af.
âgâh (F.) [ آگاه ] haberdar.
âgâh etmek haberdar etmek.
âgâh olmak haberdar olmak.
âgâhî (F.) [ آگاهی ] haberdarlık.
âgeh (F.) [ آگه ] haberdar.
âgehî (F.) [ آگهی ] haberdarlık.
âgîn (F.) [ آگين ] dolu.
âgûş (A.) [ آغوش ] kucak.
âğâliş (F.) [ آغالش ] kışkırtma.
ağayân (T.-F.) [ آغایان ] ağalar.
âğâz (F.) [ 1 [آغاز .başlama. 2.başlangıç.
ağbiyâ (A.) [ اغبيا ] kalın kafalılar.
âğişte (F.) [ آغشته ] bulaşmış, bulanık.
ağlâl (A.) [ 1 [اغلال .boyunduruklar. 2.zincirler.
ağlât (A.) [ اغلاط ] hatalar.
ağleb [(A.) [ اغلب احتمال ] çoğunlukla, genellikle, sık sık.
ağleb -i ihtimâl [ اغلب احتمال ] büyük bir ihtimalle, büyük bir olasılıkla.
ağnâ (A.) [ اغنی ] en zengin.
ağnâm (A.) [ اغنام ] koyunlar.
ağniyâ (A.) [ اغنيا ] zenginler.
ağniye (A.) [ اغنيه ] şarkılar.
ağrâs (A.) [ اغراس ] fidanlar.
12
ağrâz (A.) [ اغراض ] maksatlar.
ağsân (A.) [ اغصان ] dallar.
ağşiye (A.) [ 1 [اغشيه .perdeler. 2.zarlar.
ağyâr (A.) [ اغيار ] yabancılar.
ah (A.) [ 1 [اخ .kardeş. 2.dost.
âh (F.) [ 1 [آه .feryat etme, feryat. 2.ilenme.
âh almak biri tarafından kendisine ilenilmek.
âh ü zâr [ آه و زار ] âh edip inleme.
âhâd (A.) [ آحاد ] birler.
ahad (A.) [ احد ] bir.
ahali (A.) [ اهالی ] halk, ahali, insan topluluğu.
ahavât (A.) [ اخوات ] kızkardeşler.
ahbâb (A.) [ 1 [احباب .dostlar. 2.dost.
ahbap (A.) [ احباب ] dostlar, sevdikler.
ahbâr (A.) [ اخبار ] haberler.
ahcâr (A.) [ احجار ] taşlar.
ahd (A.) [ 1 [عهد .yemin, and. 2.çağ, devir. 3.söz verme.
a
ahd (A.) [ 1 [عهد .yemin, and. 2.çağ, devir. 3.söz verme.
ahd -i atîk [ عهد عتيق ] Tevrat, Zebur ve Mezâmir.
ahd -i cedîd [ عهد جدید ] İncil ve ekleri.
ahdar (A.) [ احضر ] yemyeşil.
ahdâs (A.) [ 1 [احداث .yeni olaylar. 2.dertler. 3.gençler.
ahdeb (A.) [ احدب ] kambur.
ahdnâme (A.-F.) [ عهدنامه ] ahitname, antlaşma metni.
13
ahdüpeymân (A.-F.) [ عهد و پيمان ] and.
âhek (F.) [ آهک ] kireç.
âhen (F.) [ آهن ] demir.
âhendil (F.) [ آهن دل ] acımasız.
âheng (F.) [ 1 [آهنگ .uyum, ahenk. 2.eğlence.
âheng -i esvât [ آهنگ اصوات ] ses uyumu.
âhengdâr (F.) [ آهنگدار ] uyumlu.
âhenger (F.) [ آهنگر ] demirci.
âhenggüzâr (F.) [ آهنگ گذار ] uyumlu, ahenkli.
âhenîn (F.) [ 1 [آهنين .demirden. 2.demir gibi.
âhenîndil (F.) [ 1 [آهنين دل .katı yürekli. 2.yiğit.
âhenk (F.) [ آهنگ ] ahenk, uyum.
âhenkdâr (F.) [ آهنگ دار ] uyumlu, ahenkli.
âhenkeş (F.) [ آهنکش ] miknatıs.
âhenrüba (F.) [ آهن ربا ] miknatıs.
âhensâ(y) (F.) [ آهن سای ] törpü.
âher (A.) [ آخر ] başka, diğer.
âheste (F.) [ آهسته ] yavaş, usul, ağır.
âhestegî (F.) [ آهستگی ] yavaşlık.
ahfâ (A.) [ اخفا ] en gizli.
ahfâd (A.) [ احفاد ] torunlar.
ahger (F.) [ اخگر ] kor ateş.
ahibbâ (A.) [ احبا ] dostlar, sevilenler; sevgililer.
14
ahid (A.) [ عهد ] söz, yemin.
ahidşiken (A.-F.) [ عهدشکن ] sözünden dönen, antlaşmayı bozan.
âhîhte (F.) [ آهيخته ] kınından çıkmış, sıyrılmış.
ahîr (A.) [ آخر ] son, en son.
âhir -i kâr [ 1 [آخر کار .sonunda. 2.sonuç.
âhirbîn (A.-F.) [ آخربين ] ileri görüşlü.
âhire (A.) [ آخره ] son.
ahîren (A.) [ اخيرا ] geçenlerde, son zamanlarda, son olarak.
âhiret (A.) [ آخرت ] öbür dünya.
âhiretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz.
âhirin (A.-F.) [ 1 [آخرین .sonuncu. 2.sonrakiler.
âhirkâr (A.-F.) [ آخرکار ] sonunda, nihayet.
âhirülemr (A.) [ آخرالامر ] sonunda, işin sonunda.
âhiz (A.) [ آخذ ] alan.
ahize (A.) [ آخذه ] alıcı gereç.
ahkâm (A.) [ احکام ] hükümler.
ahlâf (A.) [ اخلاف ] halefler.
ahlâk (A.) [ اخلاق ] huy, ahlak.
ahlâk -ı amelî [ اخلاق عملی ] uygulamadaki ahlak anlayışı.
ahlâk -ı hasene [ اخلاق حسنه ] iyi huy.
ahlâk -ı nazarî [ اخلاق نظری ] teorideki ahlak anlayışı.
ahlâk -ı zemîme [ اخلاق ذميمه ] kötü huy.
ahlâken (A.) [ اخلاقا ] ahlakça.
15
ahlâkiyat (A.) [ اخلاقيات ] ahlak bilgisi.
ahlâkiyûn (A.) [ اخلاقيون ] ahlakçılar.
ahlâm (A.) [ 1 [احلام .karmakarışık rüyalar. 2.düşazmalar.
ahlât (A.) [ اخلاط ] salgılar.
ahlât -ı erba’a [ اخلاط اربعه ] dört özsuyu kan, salya, safra, dalak.
ahmak (A.) [ احمق ] budala, aptal, ahmak.
ahmakâne (A.-F.) [ احمقانه ] ahmakça.
ahmakî (A.-F.) [ احمقی ] ahmaklık.
ahmer (A.) [ احمر ] kırmızı, kızıl.
ahrâm (A.) [ 1 [احرام .kutsal yerler. 2.haremler. 3.hanımlar, eşler.
ahrâr (A.) [ احرار ] özgürler.
ahrârâne (A.-F.) [ احرارانه ] özgürce.
ahrâs (A.) [ احراس ] koruyucular, muhafızlar.
ahret (A.) [ آخرت ] öbür dünya, ahiret.
ahretlik (A.-T.) 1.ahiret kardeşi. 2.evlat edinilen öksüz.
ahsâs (A.) [ احساس ] duygular.
ahsen (A.) [ احسن ] en güzel.
ahşâ’ (A.) [ 1 [احشاء .iç organlar, 2.bölgeler, yöreler.
ahşâb (A.>T.) [ 1 [اخشاب .ahşap. 2.keresteler.
ahşâm (A.) [ احشام ] maiyet.
ahtâb (A.) [ احطاب ] odunlar.
ahtâr (A.) [ اخطار ] tehlikeler.
âhte (F.) [ 1 [آخته .iğdiş edilmiş. 2.kınından çıkarılmış.
16
ahter (F.) [ اختر ] yıldız.
ahter -i dünbâledâr [ اختر دنباله دار ] kuyruklu yıldız.
ahterbîn (F.) [ اختربين ] astrolog, yıldızbilimci.
ahterşinâs (F.) [ اخترشناس ] yıldızbilimci.
ahterşümâr (F.) [ 1 [اخترشمار .yıldızbilimci. 2.geceleri uyuyamayan.
ahu (A.) [ اخو ] kardeş.
âhû (F.) [ آهو ] ceylan, karaca.
âhûbere (F.) [ آهوبره ] ceylan yavrusu.
âhûdil (F.) [ آهودل ] ödlek, korkak.
âhund (F.) [ آخوند ] molla, hoca.
âhûnigah (F.) [ آهونگاه ] ceylan bakışlı.
âhur (F.) [ آخر ] ahır.
âhuvân (F.) [ آهوان ] ceylanlar.
âhûvâne (F.) [ آهوانه ] ceylan gibi.
âhüvâh(F.) [ آه و واه ] feryat, sızlanma, hayıflanma.
âhüvâveylâ (F.-A.) [ آه و واویلا ] feryat, âh çekme, figan etme.
âhüzâr (F.) [ آه و زار ] âh çekip inleme.
ahvâl (A.) [ احوال ] haller, durumlar.
ahvâl -i âdiye [ احوال عادیه ] olağan haller.
ahvâl -i sıhhiye [ احوال صحيه ] sağlık durumu
ahvef (A.) [ اخوف ] en korkunç.
ahvel (A.) [ احول ] şaşı.
ahyâ (A.) [ احيا ] diriler.
17
ahyâl (A.) [ اخيال ] yılkılar.
ahyânen (A.) [ احيانا ] arasıra, kimi zaman.
ahyâr (A.) [ اخيار ] iyiler.
ahyât (A.) [ اخياط ] iplikler.
ahz (A.) [ اخذ ] alma.
ahz ü kabul etmek alıp kabul etmek.
ahzâb (A.) [ 1 [احزاب .kütleler. 2.partiler. 3.Ahzâb sûresi.
ahzân (A.) [ احزان ] hüzünler.
ahzar (A.) [ اخضر ] yeşil.
ahzen (A.) [ احزن ] çok hüzünlü.
ahzetmek almak.
ahzüi’tâ (A.) [ اخذ و عطا ] alış veriş.
ahzükabz (A.) [ اخذ و قبض ] alıp sahip çıkma.
âid (A.) [ 1 [عائد .ait, ilişkin. 2.geri dönen.
âidât (A.) [ عائدات ] gelirler, aidat.
âide (A.) [ عائده ] kâr, kazanç, gelir.
âika (A.) [ عائقه ] engel.
âile (A.) [ 1 [عائله .aile. 2.eş, karı.
ailevî (A.) [ عائلوی ] aile ile ilgili.
âjeng (F.) [ آژنگ ] buruşuk, cilt kırışığı.
âk (A.) [ عاق ] serkeş.
akab (A.) [ 1 [عقب .arka, art. 2.topuk, ökçe.
akabât (A.) [ 1 [عقبات .yokuşlar. 2.tehlikeli anlar.
18
akabe (A.) [ 1 [عقبه .geçilmesi güç geçit. 2.yokuş.
akabinde (A.-T.) ardından.
akâid (A.) [ عقائد ] inançlar, akideler.
akâmet (A.) [ 1 [عقامت .verimsizlik, durgunlaştırma, aksatma. 2.kısırlık.
akar (A.) [ عقار ] kazanç sağlayan mülk.
akarât (A.) [ عقرات ] kazanç sağlayan mülkler, akarlar.
akbeh (A.) [ اقبح ] çok çirkin.
akd (A.) [ 1 [عقد .düğümleme, bağlama. 2.nikah. 3.kararlaştırma. 4.kurma.
akdâh (A.) [ اقداح ] kadehler.
akdâm (A.) [ اقدام ] ayaklar.
akdedilmek yapılmak, uygulanmak, icra edilmek.
akdem (A.) [ اقدم ] önce, önceki.
akdes (A.) [ اقدس ] en kutsal.
akdetmek/ eylemek yapmak, uygulamak, icra etmek, imzalamak, antlaşma
yapmak, sözleşme yapmak.
akıbet (A.) [ عاقبت ] son.
âkıbetbîn (A.-F.) [ عاقبت بين ] sonu gören, ileri görüşlü.
âkıbetendîş (A.-F.) [ عاقبت اندیش ] sonunu düşünen.
âkıbetülemr (A.) [ عاقبت الامر ] sonunda.
âkıl (A.) [ عاقل ] akıllı, akıl sahibi.
akıl (A.) [ عقل ] akıl.
âkılâne (A.-F.) [ عاقل ] akıllıca.
âkıle (A.) [ عاقله ] akıllı kadın.
19
âkır (A.) [ 1 [عاقر .kısır. 2.verimsiz.
âkid (A.) [ عاقد ] akit yapan.
akîde (A.) [ عقيده ] inanç, akide.
akîdefurûş (A.-F.) [ عقيده فروش ] inanç tüccarı.
akîk (A.) [ عقيق ] akik taşı.
âkil (A.) [ آکل ] yiyen.
akîm (A.) [ 1 [عقيم .kısır. 2.sonuçsuz.
akim kalmak gerçekleşememek, sonuçsuz kalmak.
akis (A.) [ عکس ] yansıma, aksetme, akis.
akl (A.) [ عقل ] akıl.
akl -ı bâliğ [ عقل بالغ ] ergin.
akl -ı evvel [ عقل اول ] Tanrı.
akl -ı küll [ 1 [عقل کل .doğadaki genel uyum. 2.Cebrail.
akl -ı mücerred [ عقل مجرد ] soyut akıl.
akl -ı selim [ عقل سليم ] sağduyu.
aklâm (A.) [ 1 [اقلام .kalemler. 2.yazı gereçleri. 3.devlet daireleri.
aklen (A.) [ اقلا ] akılca.
aklıselim (A.-F.) [ عقل سليم ] sağduyu.
aklî (A.) [ عقلی ] akılca, akıl bakımından, rasyonel.
akliyye (A.) [ عقليه ] akılcılık, rasyonalizm.
akliyyûn (A.) [ عقليون ] akılcılar, rasyonalistler.
akm (A.) [ عقم ] kısırlık.
akmâr (A.) [ اقمار ] aylar.
20
akmişe (A.) [ اقمشه ] kumaşlar.
akrabâ (A.) [ اقرباء ] akraba, yakınlar.
akran (A.) [ اقران ] yaşıtlar.
akreb (A.) [ اقرب ] en yakın.
akreb (A.) [ 1 [عقرب .akrep. 2.saat ibresi.
akrebek (A.-F.) [ عقربک ] saati gösteren ibre.
aks (A.) [ عکس ] yansıma, akis.
aks -i müddeâ [ عکس مدعا ] çatışkı.
aks -i sedâ [ عکس صدا ] yankı.
aksâ (A.) [ اقصی ] uzak, en son.
aksâ -yı emel [ اقصای امل ] ülkü, ideal.
aksâ -yı şark [ اقصای شرق ] Uzakdoğu.
aksâm (A.) [ اقسام ] kısımlar, bölümler.
aksâm -ı sâire [ اقسام سائره ] diğer kısımlar, öbür bölümler.
akser (A.) [ اقصر ] en kısa.
aksetmek yansımak, vurmak.
aksî (A.) [ 1 [عکسی .inatçı. 2.ters, zıt. 3.huysuz.
aksülamel (A.) [ عکس العمل ] tepki, reaksiyon.
aktâ’ (A. [ 1 [اقطاع .kesmeler. 2.beylik araziler.
aktâb (A.) [ 1 [اقطاب .kutuplar. 2.azizler. 3.efendiler.
aktâr (A.) [ اقطار ] taraflar, yöreler.
aktâr-ı cihân [ اقطار جهان ] dünyanın her tarafı.
akûr (A.) [ عقور ] azgın, kudurmuş, saldırgan.
21
akûrâne (A.-F.) [ عقورانه ] kudurmuşçasına.
akvâl (A.) [ اقوال ] sözler.
akvâm (A.) [ اقوام ] kavimler.
akviyâ (A.) [ اقویا ] kuvvetliler.
âl (A.) [ 1 [آل .aile. 2.sülale. 3.evlat.
âl (A.) [ عال ] yüce, yüksek.
alâ (A.) [ علاء ] yücelik, şeref.
alâ (A.) [ علی ] üst, üstü, üzeri.
alâeyyihâl (A.) [ علی ای حال ] her nasıl olsa.
âlâf (A.) [ آلاف ] binler.
alâhide (A.) [ عليحده ] tek başına, başlı başına.
alâik (A.) [ علائق ] alakalar, ilgiler.
alâim (A.) [ ] işaretler, alametler.
alâim-i semâ [ علائم سما ] gökkuşağı.
alak (A.) [ 1 [علق .kan pıhtısı. 2.sülük.
alâka (A.) [ علاقه ] ilgi, alaka.
alâkabahş (A.-F.) [ علاقه بخش ] ilgilendiren, ilgili.
alâkadar (A.-F.) [ علاقه دار ] ilgili, alakalı.
alâkadar etmek ilgilendirmek.
alâkadar olmak ilgilenmek.
alakadârân (A.-F.) [ علاقه داران ] ilgililer.
alâkadrilimkân (A.) [ علاقدرالامکان ] olabildiğince.
âlâm (A.) [ آلام ] elemler, acılar.
22
alâmât (A.) [ علامات ] işaretler, alametler.
alâmet (A.) [ علامت ] işaret, iz, alamet, belirti. 2.çok iri.
âlât (A.) [ آلات ] aletler.
alâvechi (A.) [ علِی وجه ] üzere.
alâvefk (A.) [ علی وفق ] uygun olarak.
âlâyiş (F.) [ 1 [آلایش .bulaşma. 2.gösteriş.
aleddevam (A.) [ علی الدوام ] sürekli.
alef (A.) [ 1 [علف .ot. 2.hayvan yemi.
aleka (A.) [ 1 [علقه .kan pıhtısı. 2.balçık.
alelacele (A.) [ علی العجله ] çarçabuk.
alelâde (A.) [ علی العاده ] sıradan, bayağı.
alelamyâ (A.) [ علی العميا ] körükörüne.
alelekser (A.) [ علی الاکثر ] çok defa.
alelhusûs (A.) [ علی الخصوص ] özellikle.
alelıtlâk (A.) [ 1 [علی الاطلاق .genellikle. 2.rastgele.
alelicmâl (A.) [ علی الاجمال ] topluca.
alelinfirâd (A.) [ علی الانفراد ] birer birer.
alelistimrâr (A.) [ علی الاستمرار ] sürekli, aralıksız.
aleliştirâk (A.) [ علی الاشتراک ] ortaklaşa.
alelkifâye (A.) [ علی الکفایه ] yeterince.
alelumûm (A.) [ علی العموم ] genellikle, genelde, genel olarak.
âlem (A.) [ عالم ] dünya; evren.
alem (A.) [ 1 [علم .sancak. 2.alem. 3.nişan, alamet.
23
âlemârâ (A.-F.) [ عالم آرا ] dünyayı süsleyen.
alemdâr (A.-F.) [ علمدار ] sancaktar.
âlemefrûz (A.-F.) [ عالم افروز ] dünyayı parlatan.
âlemgîr (A.-F.) [ 1 [عالمگير .dünyayı fetheden. 2.dünyaya yayılan.
âlemiyân (A.-F.) [ عالميان ] insanlar.
âlemşümûl (A.) [ علم شمول ] dünyayı kaplayan.
âlemtâb (A.-F.) [ عالمتاب ] dünyayı aydınlatan.
alenen (A.) [ علنا ] açıkça.
alenî (A.) [ علنی ] açık, aşikâr.
âlet (A.) [ 1 [آلت .araç, alet. 2.aygıt.
alettafsîl (A.) [ علی التفصيل ] ayrıntılı olarak.
alettevâlî (A.) [ علی التوالی ] peşpeşe.
aleyh (A.) [ عليه ] karşı, karşıt; üzerine.
aleyhdar (A.-F.) [ عليه دار ] karşıt, zıt.
aleyhisselâm (A.) [ عليه السلام ] selam onun üzerine olsun.
âlî (A.) [ عالی ] yüce; yüksek.
âlîcâh (A.-F.) [ عالی جاه ] yüksek dereceli.
âlîcenâb (A.) [ 1 [عالی جناب .cömert. 2.haysiyetli.
âlihe (A.) [ آلهه ] ilahlar.
âlîhimmet (A.) [ عالی همت ] yüce himmetli.
âlîkadr (A.) [ عالی قدر ] saygıdeğer.
alîl (A.) [ 1 [عليل .hasta, hastalıklı, illetli. 2.sakat.
âlim (A.) [ عالم ] bilgin.
24
alîm (A.) [ عليم ] çok bilen.
âlîmakâm (A.) [ عالی مقام ] yüksek makamlı.
âlînazar (A.) [ عالی نظر ] yüksek görüşlü.
âlîşan (A.) [ عالی شان ] şanı yüce.
âliye (A.) [ عاليه ] yüce, yüksek.
aliyyülâlâ (A.) [ علی الاعلا ] en iyisi.
Allâh (A.) [ الله ] Tanrı, Allah.
allâme (A.) [ علامه ] büyük bilgin.
âlû (F.) [ آلو ] erik.
âlûbâlu (F.) [ آلوبالو ] vişne.
âlûd (F.) [ آلود ] bulanmış, bulaşmış.
âlûde (F.) [ آلوده ] bulanmış, bulaşmış.
âlûdedâmen (F.) [ آلوده دامن ] iffetsiz.
âlûdegî (F.) [ آلودگی ] bulaşma, bulaşıklık.
âlüfte (F.) [ 1 [آلفته .iffetsiz, fahişe. 2.alışık.
âmâc (F.) [ 1 [آماج .hedef. 2.nişan tahtası.
âmâcgâh (F.) [ آماجگاه ] nişan alınan yer.
âmâde (F.) [ آماده ] hazır.
âmâdegî (F.) [ آمادگی ] hazırlık.
a'mâl (A.) [ اعمال ] davranışlar, ameller.
âmâl (A.) [ آمال ] emeller.
âmâl (A.) [ آمال ] emeller.
âmâr (F.) [ 1 [آمار .sayım. 2.hesap.
25
amd (A.) [ عمد ] kasıt.
amden (A.) [ عمدا ] kasıtlı olarak.
âmed (F.) [ آمد ] gelme, geliş.
âmedşüd (F.) [ آمدشد ] geliş gidiş.
âmedüreft (F.) [ آمدورفت ] geliş gidiş.
âmedüşüd (F.) [ آمدوشد ] geliş gidiş.
amel (A.) [ 1 [عمل .iş. 2.ishal.
amele (A.) [ عمله ] işçi.
amelen (A.) [ عملا ] bilfiil, işleyerek.
amelî (A.) [ عملی ] pratik, uygulamalı.
ameliyât (A.) [ 1 [عمليات .işlemler, uygulamalar. 2.ameliyat.
ameliye(A.) [ عمليه ] işlem, uygulama.
âmennâ (A.) [ آمنا ] diyecek bir şey yok, inandık.
âmîhte (A.) [ آميخته ] karışık, karışmış.
amîk (A.) [ عميق ] derin.
âmil (A.) [ 1 [عامل .yapan, işleyen. 2.faktör, etken. 3.vergi memuru. 4.vali.
amîm (A.) [ عميم ] yaygın.
âmîn (A.) [ آمن ] amin.
âminen (A.) [ آمنا ] emin olarak.
âmir (A.) [ آمر ] emreden.
âmirâne (A.-F.) [ آمرانه ] emredercesine.
âmiyâne (A.-F.) [ عاميانه ] bayağı, avamca.
âmm (A.) [ عام ] genel, yaygın.
26
âmm (A.) [ عام ] yıl.
amm (A.) [ عم ] amca.
ammâ (A.) [ اما ] ama.
ammâba’d (A.) [( امابعد ] maksada gelince.
amme (A.) [ عمه ] hala.
amûd (A.) [ عمود ] direk.
amûden (A.) [ عمودا ] dikine.
amûdî (A.) [ عمودی ] dikey.
âmurziş (F.) [ 1 [آمرزش .bağışlama, affetme.
âmûz (F.) [ 1 [آموز .öğrenen. 2.öğreten.
âmûzgâr (F.) [ آموزگار ] öğretmen.
âmürzgâr (F.) [ آمرزگار ] bağışlayıcı, Tanrı.
âmürziş (F.) [ آمرزش ] bağışlama.
ân (A.) [ آن ] an.
an (A.) [ عن ] –den, -dan.
ân (F.) [ 1 [ان .çoğul eki -ler, -lar. 2.zarf yapan ek -erek, -arak.
ân (F.) [ آن ] alım, cazibe, hava.
an’anât (A.) [ عنعنات ] gelenekler.
an’ane (A.) [ عنعنه ] gelenek.
an’anevî (A.) [ عنعنوی ] geleneksel.
ânân (F.) [ آنان ] onlar.
anâsır (A.) [ عناصر ] unsurlar, elemanlar.
anâsır-ı erba’a [ عناصر اربعه ] dört unsur ateş, hava, su, toprak.
27
ânât (A.) [ آنات ] anlar.
anbean (A.-F.) [ آن به آن ] her an, gittikçe.
anber (A.) [ عنبر ] amber.
anberbû (A.-F.) [ عنبربو ] amber kokulu.
andelîb (A.) [ عندليب ] bülbül.
âne (F.) [ انه ] gibi anlamını verecek şekilde sıfat ve zarf yapan son ek.
anh (A.) [ عنه ] ondan.
anhâ (A.) [ عنها ] ondan.
anhâ (F.) [ آنها ] onlar.
ânî (A.-F.) [ 1 [آنی .bir an. 2.derhal.
ânifen (A.) [ 1 [آنفا .az önce, demin. 2.yukarıda.
âniyen (A.) [ آنيا ] bir anda, der hal, o anda.
ankâ (A.) [ عنقا ] zümrütüanka,
ankarîb (A.) [ عن قریب ] yakında, yakından, çok geçmeden.
ankasdin (A.) [ عن قصد ] kasıtlı olarak, bile bile.
ankebût (A.) [ عنکبوت ] örümcek.
ansamîmilkalb (A.) [ عن صميم القلب ] içtenlikle, canügönülden.
anûd (A.) [ عنود ] inatçı.
âr (A.) [ عار ] utanma, ar.
ar’ar (A.) [ 1 [عرعر .anırma. 2.dikenli ardıç.
ârâ (F.) [ آرا ] süsleyen.
ârâ’ (A.) [ آراء ] oylar.
arâ’is (A.) [ عرائس ] gelinler.
28
arab (A.) [ عرب ] arap
arabî (A.) [ عربی ] arapça.
arak (A.) [ 1 [عرق .ter. 2.rakı.
arakçîn (A.-F.) [ عرقچين ] takke kavuk altı takkesi.
arakdâr (A.-F.) [ عرقدار ] terli.
arakıyye (A.) [ عرقيه ] derviş külahı.
ârâm (F.) [ 1 [آرام .dinlenme. 2.yerleşme.
ârâm etmek yerleşmek
ârâmbahş (F.) [ آرام بخش ] dinlendiren, huzur veren.
ârâmgâh (F.) [ 1 [آرامگاه .dinlenme yeri. 2.mezar.
ârâmiş (F.) [ 1 [آرامش .dinlenme. 2.huzur.
ârâste (F.) [ آراسته ] süslenmiş, süslü.
ârâyiş (F.) [ 1 [آرایش .süs. 2.süslenme.
araz (A.) [ 1 [عرض .işaret, belirti. 2.tesadüf.
arâzî (A.) [ اراضی ] yerler, arazi.
arbede (A.) [ عربده ] kavga.
arbedecû (A.-F.) [ عربده جو ] kavgacı.
ard (F.) [ آرد ] un.
ardbîz (F.) [ آردبيز ] elek.
arefe (A.) [ عرفه ] arife, bayramdan önceki gün.
ârız (A.) [ 1 [عارض .yanak. 2.gelen. 3.engel.
ârızî (A.) [ عارضی ] geçici.
ârî (A.) [ 1 [عاری .çıplak. 2.uzak, uzakta, soyutlanmış.
29
ârî (F.) [ آری ] evet.
ârif (A.) [ عارف ] bilen, arif, irfan sahibi.
âriyyet (A.) [ عاریت ] ödünç.
arîz (A.) [ عریض ] geniş, genişlemesine.
arman (F.) [ 1 [آرمان .özlem. sıkıntı.
arsa (A.) [ عرصه ] yer, meydan.
arş (A.) [ 1 [عرش .gök. 2.taht. 3.çardak.
arşa (A.) [ عرشه ] güverte.
arûs (A.) [ ] gelin.
arz (A.) [ 1 [ارض .yer. 2.dünya, yeryüzü.
arz (A.) [ 1 [عرض .genişlik, en. 2.enlem.
arz (A.) [ عرض ] sunma, arzetme.
arzan (A.) [ ارضا ] enine, genişliğine.
arzıhâl (A.) [ ارض حال ] dilekçe.
ârzû (F.) [ آرزو ] istek, heves.
asâ (A.) [ 1 [عصا .değnek, sopa. 2.derviş değneği.
âsâ (F.) [ آسا ] gibi.
asab (A.) [ عصب ] sinir.
asabî (A.) [ عصبی ] sinirli.
asabiyülmizac (A.) [ عصبی المزاج ] asabî mizaçlı.
asabiyyet (A.) [ عصبيت ] sinirlilik.
âsaf (A.) [ 1 [آصف .vezir. Hz. Süleyman’ın veziri.
asâkir (A.) [ عساکر ] askerler.
30
asalet (A.) [ اصالت ] asillik.
asamm (A.) [ اصم ] sağır.
âsân (F.) [ آسان ] kolay.
âsâr (A.) [ 1 [آثار .izler. 2.eserler.
âsâyiş (F.) [ 1 [آسایش .huzur. 2.güvenlik.
âsâyiş berkemâl [ آسایش برکمال ] her yerde huzur hakim.
asdika (A.) [ اصدقا ] gerçek dostlar.
asel (A.) [ عسل ] bal.
ases (A.) [ عسس ] gece bekçisi.
asfer (A.) [ 1 [اصفر .sarı. 2.soluk benizli.
asgar (A.) [ اصغر ] en küçük.
asgarî (A.) [ اصغری ] en az.
ashâb (A.) [ 1 [اصحاب .dostlar, arkadaşlar. 2.sahipler.
âsım (A.) [ 1 [عاصم .günahtan sakınan. 2.iffetli.
asır ba’de asır (A.) [ عصر بعد عصر ] asırlarca, yüzyıllarca.
âsî (A.) [ 1 [عاصی .isyancı. 2.günahkâr.
âsîb (F.) [ آسيب ] felaket, bela, zarar.
asîl (A.) [ 1 [اصيل .sağlam. 2.soylu.
asîlzâde (A.-F.) [ اصيل زاده ] soylu çocuğu, asilzade.
asîr (A.) [ عصير ] özsuyu, usare.
âsitan (F.) [ آستان ] eşik.
âsiyâ (F.) [ آسيا ] değirmen.
âsiyâb (F.) [ آسياب ] değirmen.
31
asker (A.) [ عسکر ] asker, er.
asl (A.) [ 1 [اصل .asıl. 2.kök. 3.gerçek.
asla (A.) [ اصلا ] hiçbir zaman.
aslî (A.) [ اصلی ] asıl.
aslünesl (A.-F.) [ اصل و نسل ] soy sop.
âsmân (F.) [ آسمان ] gök, gökyüzü.
âsmânî (F.) [ 1 [آسمانی .gökyüzüne ait. 2.melek. 3.açık mavi.
asnâm (A.) [ 1 [اصنام .putlar. 2.dilberler.
asr (A.) [ 1 [عصر .yüzyıl. 2.ikindi vakti.
asrî (A.) [ عصری ] modern.
âstân (F.) [ 1 [آستان .eşik. 2.tekke.
âstâne (F.) [ 1 [آستانه .eşik. 2.başkent. 3.tekke. 4.İstanbul.
âster (F.) [ آستر ] astar.
âstîn (F.) [ آستين ] yen.
âsûde (F.) [ آسوده ] rahat, huzurlu.
âsûdegî (F.) [ آسودگی ] huzur.
âsûdehâtır (F.-A.) [ آسوده خاطر ] gönlü rahat, huzurlu.
âsüman (F.) [ آسمان ] gökyüzü.
âş (F.) [ 1 [آش .yemek. 2.aşûre.
âşâm (F.) [ آشام ] içen.
aşer (A.) [ عشر ] on.
aşere (A.) [ عشره ] onlar.
aşhâne (F.) [ آشخانه ] mutfak.
32
âşık (A.) [ عاشق ] aşık.
âşıkân (A.-F.) [ عاشقان ] aşıklar.
âşifte (F.) [ 1 [آشفته .perişan. 2.iffetsiz kadın.
âşikâr (F.) [ آشکار ] açık, belli, aşikâr.
âşikâr etmek ortaya çıkarmak, belli etmek.
âşikâr olmak ortaya çıkmak, belli olmak.
âşikâre (F.) [ آشکاره ] açık, belli.
âşina (F.) [ 1 [آشنا .tanıdık, bildik. 2.bilen.
âşir (A.) [ عاشر ] onuncu.
aşîr (A.) [ عشير ] onda bir.
âşiren (A.) [ عاشرا ] onuncusu.
âşiyân (F.) [ 1 [آشيان .yuva. 2.ev.
aşk (A.) [ عشق] [عشق ] aşk.
âşkâr (F.) [ 1 [آشکار .açık, belli, aşikâr.
âşkârâ (F.) [ آشکارا ] açık, belli, aşikâr.
âşnâ (F.) [ آشنا ] tanıdık, dost, aşina.
âşnâyân (F.) [ آشنایان ] tanıdıklar, dostlar.
âşnâyî (F.) [ 1 [آشنایی .dostluk. 2.bilme, haberdarlık.
âşpez (F.) [ آشپز ] aşçı.
aşre (A.) [ عشره ] on.
âşûb (F.) [ 1 [آشوب .kargaşa. 2.karıştırıcı.
âşûbengîz (F.) [ آشوب انگيز ] kargaşa çıkaran.
âşûrâ (A.) [ عاشورا ] aşûre.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder