16 Şubat 2012 Perşembe

L-HARFİ

L


lâ (A.) [ 1 [ لا .hayır. 2.yoktur.

la’l (A.) [ 1 [ لعل .al. 2.lal taşı. 3.kırmızı dudak.

lâakal (A.) [ لااقل ] en azından, hiç olmazsa.

lâbe (F.) [ لابه ] yalvarma.

lâbis (A.) [ لابس ] giyen.

lâbis olmak giymek.

lâbüd (A.) [ لابد ] gerekli, lazım.

lâcerem (A.) [ لاجرم ] kuşkusuz.

lâcverd (F.) [ لاجورد ] lacivert.

lâdînî (A.) [ لادینی ] laik, din dışı.

lâf (F.) [ لاف ] söz.

lafazan (F.) [ لافزن ] geveze.

lafız (A.) [ لفظ ] söz.

lâfügüzâf (F.) [ لاف و گزاف ] boş söz, zırva.

lafz (A.) [ لفظ ] söz, lafız.

lafzî (A.) [ لفظی ] lafız ile ilgili, söz ile ilgili.

lâgar (F.) [ لاغر ] zayıf, cılız.

lağv (A.) [ 1 [ لغو .kaldırma. 2.boşuna.

lağvedilmek (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kılınmak.

lağvetmek (A.-T.) 1.kaldırmak. 2.hükümsüz kılmak.

264

lağvolmak (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kalmak.

lağvolunmak (A.-T.) 1.kaldırılmak. 2.hükümsüz kılınmak.

lağz (A.) [ لغز ] sürçme.

lağziş (F.) [ لغزش ] sürçme, kayma.

lahd (A.) [ لحد ] mezar, lahit.

lahika (A.) [ لاحقه ] ek.

lahm (A.) [ لحم ] et.

lahn (A.) [ 1 [ لحن .uyum. 2.tavır. 3.dil.

laht (F.) [ لخت ] parça.

lâhûtî (A.) [ لاهوتی ] ilahî.

lahza (A.) [ لحظه ] an, lahza.

laîn (A.) [ لعين ] lanetlenmiş.

lakab (A.) [ لقب ] lakap.

lâkayd (A.) [ لاقيد ] kayıtsız.

lâkaydî (A.) [ لاقيدی ] kayıtsızlık.

lâkin (A.) [ لکن ] ancak, ne var ki.

laklâk (A.) [ لقلاق ] leylek.

laklaka (A.) [ لقلقه ] boş laf.

lâl (F.) [ لال ] dilsiz.

lâle (F.) [ لاله ] lale çiçeği.

lâlekâ (F.) [ 1 [ لالکا .pabuç. 2.taç, ibik.

lâlettayin (A.) [ لا علی التعيين ] gelişigüzel.

lâlezar (F.) [ لاله زار ] lale bahçesi.

265

lâmehâle (A.) [ لامحاله ] ister istemez, çaresiz.

lâmekan (A.) [ لامکان ] mekansızlık.

lâmi’ (A.) [ لامع ] parlayan.

lâmia (A.) [ لامعه ] parlayan.

lâmise (A.) [ لامسه ] dokunma duyusu.

lâne (F.) [ لانه ] yuva.

lanet (A.) [ لعنت ] lanet, beddua.

lâsiyyema (A.) [ لاسيما ] özellikle.

lâşe (F.) [ لاشه ] leş.

lâşehâr (F.) [ لاشه خوار ] leş yiyen.

latif (A.) [ لطيف ] hoş, yumuşak.

latife (A.) [ لطيفه ] şaka.

latife etmek (A.-T.) şaka yapmak.

latifegû (A.-F.) [ لطيفه گو ] şakacı.

latme (A.) [ لطمه ] tokat.

lâubali (A.) [ لاابالی ] kayıtsız, gamsız.

lâubalîlik (A.-T.) kayıtsızlık, gamsızlık.

lây (F.) [ 1 [ لای .çamur. 2.tortu.

lâya’kil (A.) [ لایعقل ] kendinde olmayan.

lâyemut (A.) [ لایموت ] ölümsüz.

lâyenkatı (A.) [ لاینقطع ] kesintisiz, sürekli.

lâyetecezza (A.) [ لایتجزا ] parçalanmaz, ayrılmaz.

lâyetegayyer (A.) [ لایتغير ] değişmez.

266

lâyetenâhi (A.) [ لا یتناهی ] sonsuz.

lâyetezelzül (A.) [ لا یتزلزل ] sarsılmaz.

lâyiha (A.) [ لایحه ] tasarı.

lâyuad (A.) [ لایعد ] sayısız.

lâzevâl (A.) [ لازوال ] yok olmaz, ölümsüz.

lâzım (A.) [ 1 [ لازم .gerekli. 2.geçişsiz.

lâzıme (A.) [ لازمه ] gerekli.

leâli (A.) [ لئالی ] inciler.

leb (F.) [ لب ] dudak.

lebâleb (F.) [ لبالب ] ağzına kadar dolu.

leben (A.) [ لبن ] süt.

leb-i derya (F.) [ لب دریا ] sahil, deniz kenarı.

lecâcet (A.) [ لجاجت ] inat.

lecûc (A.) [ لجوج ] inatçı.

ledünnî (A.) [ لدنی ] Tanrı sırlarıyla ilgili.

leffen (A.) [ لفا ] ilişikte.

leh (A.) [ له ] yan, yana, yararına.

lehv (A.) [ 1 [ لهو .oyun. 2.yararı olmayan işler.

leîm (A.) [ لئيم ] alçak.

leîmâne (A.-F.) [ لئيمانه ] alçakça.

leked (F.) [ 1 [ لکد .tekme. 2.çifte.

lekedâr (F.) [ لکه دار ] lekeli.

lem’a (A.) [ لمعه ] parıltı.


lemeân (A.) [ لمعان ] parıldama.

lemeât (A.) [ لمعات ] parıltılar.

lems (A.) [ لمس ] dokunma.

lemyezel (A.) [ 1 [ لم یزل .yok olmayan, kalıcı. 2.Tanrı.

leng (F.) [ لنگ ] aksak, topal.

lerzân (F.) [ لرزان ] titrek.

lerziş (F.) [ لرزش ] titreme.

leşker (F.) [ 1 [ لشکر .asker. 2.ordu.

letâfet (A.) [ 1 [ لطافت .hoşluk. 2.yumuşaklık. 3.güzellik.

letâif (A.) [ لطائف ] şakalar, fıkralar, latifeler.

levâhık (A.) [ لواحق ] ekler.

levâyih (A.) [ لوایح ] tasarılar.

levâzım (A.) [ لوازم ] gereçler, gerekli şeyler.

levend (F.) [ 1 [ لوند .Osmanlı deniz eri. 2.ayyaş. 3.zampara. 4.kabadayı.

levh (A.) [ لوح ] levha.

levha (A.) [ لوحه ] plaka, tabela.

levn (A.) [ 1 [ لون .renk. 2.tür.

levs (A.) [ لوث ] pislik.

levze (A.) [ 1 [ لوزه .badem. 2.bademcik.

leyâlî (A.) [ ليالی ] geceler.

leyl (A.) [ ليل ] gece.

leyle (A.) [ ليله ] gece.

leylî (A.) [ ليلی ] yatılı.

268

leylünehâr (A.) [ ليل و نهار ] gece gündüz.

leyyin (A.) [ لين ] yumuşak.

lezâiz (A.) [ لذات ] lezzetler.

lezîz (A.) [ لذیذ ] lezzetli.

lezzât (A.) [ 1 [ لذات .lezzetler. 2.zevkler.

lezzet (A.) [ 1 [ لذت .lezzet, tad. 2.zevk.

libas (A.) [ لباس ] giysi.

licâm (F.) [ لجام ] gem.

lifâfe (A.) [ لفافه ] sargı.

ligâm (F.) [ 1 [ لگام .gem. 2.dizgin.

lihâf (A.) [ لحاف ] yorgan.

lihye (A.) [ لحيه ] sakal.

lîk (F.) [ ليک ] ama ancak.

likâ (A.) [ 1 [ لقا .buluşma. 2.yüz.

lîme (F.) [ ليمه ] parça.

lîmû (F.) [ ليمو ] limon.

lisân (A.) [ لسان ] dil.

lisanî (A.) [ لسانی ] dil ile ilgili.

lisâniyyat (A.) [ لسانيات ] dilbilim.

lise (A.) [ لثه ] diş eti.

livâ (A.) [ لوا ] sancak, bayrak.

livata (A.) [ لواطه ] kulamparalık, oğlancılık.

liyakat (A.) [ لياقت ] yaraşma.

269

lu’bet (A.) [ لعبت ] oyuncak.

lu’betbaz (A.-F.) [ لعبت باز ] kuklacı.

luâb (A.) [ لعاب ] salya.

lugât (A.) [ 1 [ لغات .sözlük. 2.kelimeler.

lugat (A.) [ 1 [ لغت .söz. 2.sözlük. 3.kelime.

lugaz (A.) [ لغز ] bilmece.

lukme (A.) [ لقمه ] lokma.

lûle (F.) [ 1 [ لوله .boru. 2.lüle, kağıt külah.

lutf (A.) [ 1 [ لطف .iyilik, lütuf. 2.güzellik.

lutfeylemek ilgi göstermek, iyilik etmek.

lutfkâr (A.-F.) [ لطفکار ] lütuf sahibi.

lutufdîde (A.-F.) [ لطف دیده ] iyilik görmüş, lütuf görmüş.

lutufkâr (A.-F.) [ لطفکار ] lütuf sahibi.

lü’lü (A.) [ لؤلؤ ] inci.

lübb (A.) [ لب ] öz.

lücce (A.) [ 1 [ لجه .kalabalık. 2.gümüş. 3.deniz, engin su.

lüknet (A.) [ لکنت ] dil tutukluğu.

lüle (F.) [ 1 [ لوله .boru. 2.lüle, kağıt külah.

lüzum (A.) [ لزوم ] gereklilik, lazım olma.

lüzum görmek gerekli bulmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder