17 Şubat 2012 Cuma

H-HARFİ


H


h [ 1 [ ه ح خ . Osmanlı alfabesinin sekizinci harfi. 2.Ebced alfabesine göre sayısal

değeri: 8.

hâ (F.) [ خا ] çiğneyen.

hâ (F.) [ ها ] çoğul eki: -ler, -lar.

hâb (F.) [ 1 [ خواب .uyku. 2.rüya.

habâb (A.) [ حباب ] hava kabarcığı.

habâbe (A.) [ حبابه ] hava kabarcığı.

habâis (A.) [ خبائث ] kötülükler.

hâbâlûd (F.) [ خواب آلود ] uykulu.

hâbâlûde (F.) [ خواب آلوده ] uykulu.

habâset (A.) [ خباثت ] kötülük, alçaklık.

habb (A.) [ 1 [ حب .çekirdek, tohum. 2.hap.

habbât (A.) [ 1 [ حبات .hava kabarcıkları. 2.haplar.

habbâz (A.) [ خباز ] ekmekçi.

habbe (A.) [ حبه ] taneler.

habbe-i hadrâ [ حبهء حضرا ] çitlembik.

habbe-i sevdâ [ حبهء سودا ] çörekotu.

habbezâ (A.) [ حبذا ] ne güzel.

habbülbülûğ (A.) [ حب البلوغ ] ergenlik sivilcesi.

hâbcâme (F.) [ 1 [ خواب جامه .gecelik. 2.pijama.

153

haber (A.) [ خبر ] haber.

haberdar (A.-F.) [ خبردار ] haberli.

habeşe (A.) [ 1 [ حبشه .Habeşistan. 2.Habeş.

hâbgâh (F.) [ خوابگاه ] yatak odası.

habîb (A.) [ 1 [ حبيب .sevgili. 2.dost. 3.Hz. Muhammed

habîr (A.) [ خبير ] haberli.

habis (A.) [ خبيث ] kötü, pis.

habl (A.) [ حبل ] ip.

hablülmesâkin (A.) [ حبل المساکن ] sarmaşık.

hâbnâk (F.) [ خوابناک ] uykulu.

hâbnâme (F.) [ خواب نامه ] rüya tabiri kitabı.

habr (A.) [ حبر ] bilgin.

habs (A.) [ 1 [ حبس .hapis. 2.tutma.

habshâne (A.-F.) [ حبس خانه ] hapishane, tutukevi.

habt (A.) [ خبط ] yanlış hareket.

habtühata (A.) [ خبط و خطا ] yanlış yapma.

hac (A.) [ حاج ] hacı.

hacâlet (A.) [ خجالت ] utanma.

hacâletâver (A.) [ خجالت آور ] utanç verici.

hacamat (A.) [ حجامت ] kan alma.

hacamat yapmak kan almak.

hacâmet (A.) [ حجامت ] kan alma, hacamat.

hâcât (A.) [ 1 [ حاجات .ihtiyaçlar. 2.istekler.

154

haccâm (A.) [ حجام ] hacamatçı.

haccar (A.) [ حجار ] taş işçisi, taşçı.

hâcce (A.) [ حاجه ] bayan hacı.

hâce (F.) [ 1 [ خواجه .hoca. 2.efendi. 3.ağa. 4.sahip. 5.vezir.

hâcegân (F.) [ 1 [ خواجگان .hocalar. 2.efendiler.

hâcegî (F.) [ 1 [ خواجگی .hocalık. 2.efendilik. 3.ağalık. 4.sahiplik. 5.tüccar.

hacel (A.) [ خجل ] utanma.

hacer (A.) [ حجر ] taş.

hacer-i esved [ حجر اسود ] karataş.

hacer-i semâî [ حجر سمائی ] göktaşı.

hâceserâ (F.) [ خواجه سرا ] harem ağası.

hâcet (A.) [ حاجت ] ihtiyaç.

hâcetmend (A.-F.) [ حاجتمند ] muhtaç.

hacı (A.) [ حاجی ] hacı.

hacıyân (A.-F.) [ حاجيان ] hacılar.

hâcî (A.) [ هاجی ] hicveden, yeren.

hâcib (A.) [ 1 [ حاجب .kapıcı. 2.perdedar. 3.engel. 4.kaş.

hacîl (A.) [ خجيل ] utangaç.

hâcir (A.) [ هاجر ] göçmen.

hâciz (A.) [ 1 [ حاجز .ayıran. 2.haczeden.

hacle (A.) [ حجله ] gerdek odası.

haclegâh (A.-F.) [ حجله گاه ] gerdek odası.

haclet (A.) [ خجلت ] utanma.

155

hacletâver (A.-F.) [ خجلت آور ] utanç verici.

hacm (A.) [ حجم ] hacim.

hacmen (A.) [ حجما ] hacimce.

hacz (A.) [ حجز ] haciz.

hadâik (A.) [ حدائق ] bahçeler.

hâdd (A.) [ 1 [ حاد .keskin. 2.sivri. 3.dar.

hadd (A.) [ 1 [ حد .sınır. 2.şer’î ceza.

hadd (A.) [ خد ] yanak.

haddâ’ (A.) [ خداع ] düzenbaz.

haddâd (A.) [ حداد ] demirci.

haddâdî (A.-F.) [ حدادی ] demircilik.

hadd-i asgarî [ حد اصغری ] en az.

hadd-i azamî [ حد اعظمی ] en çok.

hadd-i tabiî [ حد طبيعی ] normal hal.

hadd-i zâtında aslında.

hadeb (A.) [ حدب ] kamburluk.

hadem (A.) [ خدم ] hizmetçiler.

hademe (A.) [ خدمه ] hizmetçiler.

hadeng (F.) [ خدنگ ] ok.

hader (A.) [ خدر ] uyuşma.

hades (A.) [ حدس ] sezi, tahmin.

hâdî (A.) [ هادی ] doğru yolu gösteren.

hâdi’ (A.) [ خادع ] düzenbaz.

156

hadîka (A.) [ حدیقه ] bahçe.

hâdim (A.) [ خادم ] hizmetçi.

hâdim olmak hizmet etmek.

hâdime (A.) [ خادمه ] bayan hizmetçi.

hâdis (A.) [ 1 [ حادث .meydana gelen. 2.yeni.

hadîs (A.) [ حدیث ] hadis, Peygamber sözü.

hâdisat (A.) [ حادثات ] olaylar.

hâdise (A.) [ حادثه ] olay.

hadnâşinas (A.-F.) [ حدناشناس ] haddini bilmez.

hadrâ (A.) [ حضرا ] yeşil.

hads (A.) [ 1 [ حدس .tahmin. 2.seziş.

hadşe (A.) [ خدشه ] ürküntü.

hadşeâver (A.-F.) [ خدشه آور ] ürküntü verici.

hafâ (A.) [ خفا ] gizlilik.

hafâfîş (A.) [ خفافيش ] yarasalar.

hafâgâh (A.-F.) [ خفاگاه ] gizlenilecek yer.

hafâir (A.) [ 1 [ حفائر .çukurlar. 2.oyuklar.

hafakan (A.) [ خفقان ] yürek çarpıntısı.

hafâyâ (A.) [ خفایا ] gizli şeyler.

hafız (A.) [ 1 [ حافظ .koruyan. 2.ezberleyen. 3.Kur’ân hafızı.

hafıza (A.) [ حافظه ] bellek.

hâfız-ı kütüb [ حافظ کتب ] kütüphaneci.

hâfî (A.) [ حافی ] yalınayak koşan.

157

hafî (A.) [ خفی ] gizli

hafîd (A.) [ حفيد ] torun.

hafîde (A.) [ حفيده ] kız torun.

hafif (A.) [ خفيف ] hafif.

hâfir (A.) [ حافر ] kazan, kazıcı.

hafîr (A.) [ 1 [ حفير .çukur. 2.mezar.

hafiyyât (A.) [ خفيات ] gizli şeyler.

hafiyye (A.) [ خفيه ] gizli polis.

hafiyyen (A.) [ خفيا ] gizlice.

hafr (A.) [ حفر ] kazma.

hafriyyât (A.) [ حفریات ] kazı.

haftân (A.) [ خفتان ] kaftan.

hâh (F.) [ خواه ] isteyen.

hâhân (F.) [ خواهان ] isteyen, istekli.

hâher (F.) [ خواهر ] kızkardeş.

hâherzâde (F.) [ خواهرزاده ] yeğen, kızkardeşin çocuğu.

hâhiş (F.) [ خواهش ] rica, istek.

hâhişger (F.) [ خواهشگر ] istekli.

hâhişkâr (F.) [ خواهشکار ] istekli.

hâhişkerde (F.) [ خواهش کرده ] istekli.

hâhnâhâh (F.) [ خواه ناخواه ] ister istemez.

hâif (A.) [ خائف ] korkak.

hâifen (A.) [ خائفا ] korkarak.


hâil (A.) [ هائل ] korkunç.

hâin (A.) [ 1 [ خائن .hain. 2.acımasız.

hâinâne (A.-F.) [ خائنانه ] haince.

hâiz (A.) [ حائز ] sahip, bulunduran.

hâiz olmak bulundurmak, sahip olmak.

hâiz-i ehemmiyet [ حائز اهميت ] önemli.

hak (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.pay.

hâk (F.) [ خاک ] toprak.

hak etmek kazanmak.

hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek.

hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek.

hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak.

Hak Teâlâ (A.) [ حق تعالی ] Yüce Tanrı.

hakâik (A.) [ حقائق ] gerçekler.

hakâret (A.) [ حقارت ] aşağılama, hakaret.

hakaretâmiz (A.-F.) [ حقارت آميز ] aşağılayıcı.

hakâyık (A.) [ حقایق ] gerçekler.

hâkbîz (F.) [ خاک بيز ] kalbur.

hakem (A.) [ حکم ] hakem.

hâkezâ (A.) [ هکذا ] aynı şekilde.

hakgû (A.-F.) [ حق گو ] doğru sözlü.

hâkî (A.) [ حاکی ] hikaye eden.

hâkî (F.) [ 1 [ خاکی .hâki, toprak rengi. 2.toprak ile ilgili.

159

hakîkat (A.) [ حقيقت ] gerçek.

hakîkaten (A.) [ حقيقة ] gerçekten.

hakikat-ı halde aslında, gerçekte, işin aslında.

hakikatperver (A.-F.) gerçekçi.

hakikî (A.) [ حقيقی ] gerçek.

hakikiye (A.) [ حقيقيه ] gerçek.

hakîm (A.) [ 1 [ حکيم .Tanrı. 2.hakim, yargıç.

hâkimiyet (A.) [ حاکميت ] egemenlik.

hakîr (A.) [ 1 [ حقير .değersiz. 2.küçük. 3.bendeniz, ben.

hâkister (F.) [ خاکستر ] kül.

hâkisterî (F.) [ خاکستری ] kül rengi.

hakk (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.hak.

hakk (A.) [ حک ] kazıma.

hakkâ [ حقا ] gerçekten.

hakkâk (A.) [ 1 [ حکاک .mühürcü. 2.kazıyıcı.

hakkaniyet (A.) [ حقانيت ] doğruluk.

hâkkedilmek kazılmak.

hâkketmek kazımak.

hâkrûb (F.) [ خاکروب ] süpürge.

hakşinas (A.-F.) [ حق شناس ] haktanır.

hakşinâsî (A.-F.) [ حق شناسی ] haktanırlık.

hâl (A.) [ 1 [ حال .hal, durum. 2.şimdiki durum, şimdiki zaman.

hâl (A.) [ خال ] dayı.

160

hâl (F.) [ 1 [ خال .ben. 2.benek.

hal’ (A.) [ خلع ] tahttan indirme.

hal’edilmek tahttan indirilmek.

hal’etmek tahttan indirmek.

hâlâ (A.) [ حالا ] şimdi, hâlâ.

halâ (A.) [ 1 [ خلا .tuvalet. 2.boş.

halâik (A.) [ 1 [ خلائق .yaratıklar. 2.halayık.

halâl (A.) [ خلال ] mesafe, aralık, açıklık.

halâs (A.) [ خلاص ] kurtuluş, kurtulma.

halâs bulmak kurtulmak.

halâs olmak kurtulmak.

halaskâr (A.-F.) [ خلاصکار ] kurtarıcı.

hâlâşina (A.-F.) [ حال آشنا ] halden anlayan.

hâlât (A.) [ حالات ] haller.

halâvet (A.) [ حلاوت ] tatlılık.

haldâr (F.) [ خالدار ] benli.

hâle (A.) [ 1 [ خاله .hala. 2.teyze.

hâle (A.) [ هاله ] ayça, hâle.

halecan (A.) [ خلجان ] çarpıntı.

halef (A.) [ 1 [ خلف .evlat, oğul. 2.halef, yerine geçen, arkadan gelen

halel (A.) [ خلل ] bozukluk.

halel gelmek bozulmak, lekelenmek, gölge düşmek.

haleldâr (A.-F.) [ خللدار ] bozulmuş, bozuk.

161

haleldâr etmek bozmak, halel getirmek.

haleldâr olmak bozulmak, halel gelmek.

halen (A.) [ حالا ] şimdilik, henüz.

hâlet (A.) [ 1 [ حالت .hal. 2.nitelik.

hâlet-i ruhiye [ حالت روحيه ] ruhsal durum.

halhal (A.) [ خلخال ] ayak bileziği, halhal.

hâlık (A.) [ خالق ] Yaratan, Tanrı.

hâlî (A.) [ خالی ] boş.

hâlî kalmak geri durmak.

halîb (A.) [ حليب ] süt.

halîc (A.) [ خليج ] körfez.

hâlid (A.) [ خالد ] sonsuz, ebedî.

halîfe (A.) [ 1 [ خليفه .halife. 2.kalfa.

halihazır (A.-F.) [ حال حاضر ] şimdiki durum.

hâlik (A.) [ 1 [ خالق .Tanrı. 2.yaratan.

hâlikiyet (A.) [ خالقيت ] yaratıcılık.

halîm (A.) [ حليم ] yumuşak huylu.

hâlis (A.) [ 1 [ خالص .katışıksız, saf, som.

hâlisâne (A.-F.) [ خالصانه ] içtenlikle.

halîta (A.) [ 1 [ خليطه .karışım. 2.alaşım.

hâliyâ (A.) [ حاليا ] şimdi, şu anda.

halk (A.) [ حلق ] boğaz.

halk (A.) [ 1 [ خلق .yaratma. 2.yaratılma. 3.halk.

162

halk etmek yaratmak.

halka (A.) [ حلقه ] halka.

halkabegûş (A.-F.) [ حلقه بگوش ] köle.

halkiyat (A.) [ خلقيات ] folklor, halk bilimi.

hall (A.) [ 1 [ حل .çözülme, erime. 2.çözme.

hallâc (A.) [ حلاج ] halaç.

hallâk (A.) [ خلاق ] yaratıcı.

hallâl (A.) [ حلال ] çözen.

hallüfasl (A.) [ حل و فصل ] halletme, yoluna koyma.

halt (A.) [ خلط ] karıştırma.

halûk (A.) [ خلوق ] iyi huylu.

halvet (A.) [ 1 [ خلوت .tenha. 2.başbaşa kalma.

halvetgâh (A.-F.) [ خلوتگاه ] başbaşa kalınacak yer.

ham (F.) [ خام ] çiğ, ham.

ham (F.) [ 1 [ خم .eğik eğri, bükük.

hamâil (A.) [ حمائل ] kılıç kayışı.

hamâkat (A.) [ حماقت ] ahmaklık.

hamâme (A.) [ حمامه ] güvercin.

hamâse (A.) [ حماسه ] kahramanlık şiiri.

hamâset (A.) [ حماست ] kahramanlık şiiri, hamase.

hamd (A.) [ حمد ] şükür.

hâme (F.) [ خامه ] kalem.

hamel (A.) [ حمل ] kuzu.

163

hamelât (A.) [ حملات ] saldırılar, hamleler.

hâmî (A.) [ حامی ] gözeten, himaye eden.

hâmid (A.) [ حامد ] hamd eden, şükreden.

hamîde (F.) [ خميده ] eğik, eğri.

hâmil (A.) [ 1 [ حامل .taşıyan. 2.hamile. 3.sahip.

hâmil olmak taşımak.

hâmile (A.) [ حامله ] gebe, hamile.

hamîr (A.) [ حمير ] hamur.

hâmis (A.) [ خامس ] beşinci.

hâmisen (A.) [ خامسا ] beşincisi.

hâmiş (A.) [ هامش ] mektup ilavesi.

hâmiz (A.) [ 1 [ حامض .ekşi. 2.kekre.

haml (A.) [ 1 [ حمل .taşıma. 2.gebelik. 3.yükleme.

hamle (A.) [ 1 [ حمله .saldırı. 2.atak.

hamletmek yüklemek.

hammâl (A.) [ حمال ] hamal.

hammâm (A.) [ 1 [ حمام .banyo. 2.hamam.

hammâr (A.) [ خمار ] meyhaneci.

hamr (A.) [ خمر ] şarap.

hamrâ (A.) [ خمرا ] kırmızı, kızıl.

hamrâlanmak kızarmak, kırmızılaşmak, al al olmak.

hams (A.) [ خمس ] beş.

hamse (A.) [ خمسه ] beş mesnevîlik eser.


hamsin (A.) [ خمسين ] elli.

hamûl (A.) [ حمول ] dayanıklı.

hamûle (A.) [ حموله ] yük.

hâmûn (F.) [ هامون ] çöl.

hâmûş (F.) [ خاموش ] suskun, sessiz.

hamyâze (F.) [ خميازه ] esneme.

hamz (A.) [ حمض ] ekşilik.

hân (F.) [ خوان ] okuyan.

hân (F.) [ خوان ] sofra.

hanâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.

hancer (A.) [ خنجر ] hançer.

hancere (A.) [ حنجره ] gırtlak, hançere.

handan (F.) [ خندان ] güleç, gülen.

handan etmek güldürmek.

hande (F.) [ خنده ] gülüş.

handek (A.) [ خندق ] hendek.

handerûy (F.) [ خنده روی ] güleryüzlü.

hâne (F.) [ خانه ] ev.

hanedan (F.) [ خاندان ] sülale, hanedan.

hâneharâb (F.) [ 1 [ خانه خراب .perişan. 2.evsiz yurtsuz. 3.cahil.

hânende (F.) [ 1 [ خواننده .şarkıcı. 2.okuyucu.

hanif [ حنيف ] İslâmiyetten önce Tanrı’ya inanan.

hânkah (A.) [ خانقاه ] tekke.

165

hânman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.

hannas (A.) [ خناس ] şeytan.

hânsâlar (F.) [ خوان سالار ] kilerci.

hânüman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.

hapis (A.) [ حبس ] bir yere kapatma veya kapanma.

hapishane (A.-F.) [ حبس خانه ] tutukevi, mahpushane.

hâr (F.) [ خار ] diken.

har (F.) [ خر ] eşek.

hâr (F.) [ خوار ] aşağılık, adi.

hâr (F.) [ خوار ] yiyen.

harâb (A.) [ 1 [ خراب .yıkık, harap. 2.fitil gibi sarhoş.

harâb etmek yıkmak, bozmak, tahrip etmek.

harâb olmak yıkılmak, bozulmak, kırılmak.

harâbat (A.) [ خرابات ] meyhane.

harâbe (A.) [ خرابه ] yıkıntı, harabe.

harâc (A.) [ خراج ] haraç.

haram (A.) [ حرام ] haram.

harâmi (A.) [ حرامی ] eşkıya.

haramzâde (A.-F.) [ حرام زاده ] piç.

harâret (A.) [ 1 [ حرارت .sıcaklık.

harâtin (A.) [ خراطين ] solucan.

harb (A.) [ حرب ] harp, savaş.

harbe (A.) [ حربه ] süngü.

166

harb-i umûmî [ حرب عمومی ] Birinci Dünya Savaşı.

harbiye (A.) [ حربيه ] harp okulu.

harbiye nezareti savunma bakanlığı.

harbiyeli Harp Okulu öğrencisi.

harbüze (F.) [ خربزه ] kavun.

harc (A.) [ 1 [ خرج .vergi. 2.masraf.

harcıâlem [ خرج عالم ] herkese açık, herkese uygun.

harcırah [ خرج راه ] yol parası.

harçeng (F.) [ خرچنگ ] yengeç.

hardal (A.) [ خردل ] hardal.

hâre (F.) [ خاره ] granit, sert taş.

harekât (A.) [ حرکات ] hareketler.

hareket (A.) [ 1 [ حرکت .hareket. 2.davranış.

hareketsizlik hareket etmeme.

harem (A.) [ حرم ] harem, herkesin giremeyeceği yer.

haremlik (A.-T.) harem dairesi, evde harem kısmy, herkesin uluorta

giremeyeceği yer.

haremserây (A.-F.) [ حرم سرای ] harem dairesi.

harf (A.) [ 1 [ حرف .harf. 2.söz.

hargâh (F.) [ خرگاه ] otağ.

hargûş (F.) [ خرگوش ] tavşan.

hârî (F.) [ خواری ] düşkünlük.

hârib (A.) [ هارب ] kaçan.

167

hâric (A.) [ خارج ] dış, dışarı.

hâricen (A.) [ خارجا ] dıştan, dışarıdan.

hâricî (A.) [ خارجی ] dış ile ilgili.

hariciye (A.) [ 1 [ خارجيه .dışa bağlı, dışarıya ilişkin. 2.dışişleri bakanlığı.

harîd (F.) [ خرید ] satın alma.

harîdâr (F.) [ خریدار ] müşteri, alıcı.

harîf (A.) [ 1 [ حریف .rakip. 2.meslektaş.

harîk (A.) [ حریق ] yangın.

hârika (A.) [ خارقه ] harika.

hârikulâde (A.) [ خارق العاده ] olağanüstü.

harîm (A.) [ 1 [ حریم .kutsal. 2.harem. 3.avlu.

harîm-i ismet (F.) [ حریم عصمت ] kutsal saha.

harîr (A.) [ حریر ] ipek.

harîrî (A.) [ حریری ] ipekli.

hâris (A.) [ حارث ] çiftçi.

hâris (A.) [ حارس ] bekçi.

harîs (A.) [ حریص ] hırslı.

hâristan (F.) [ خارستان ] dikenlik.

harita (A.) [ خریطه ] harita.

harmen (F.) [ خرمن ] harman.

harmengâh (F.) [ خرمنگاه ] harman yeri.

harmühre (F.) [ خرمهره ] katır boncuğu.

harnub (A.) [ خرنوب ] keçi boynuzu.


hârpuşt (F.) [ خارپشت ] kirpi.

hârr (A.) [ حار ] kızgın, yakıcı.

harrât (A.) [ خراط ] doğramacı.

hars (A.) [ حرث ] kültür.

harsî (A.) [ حرثی ] kültürel.

harvâr (F.) [ خروار ] eşek yükü.

hârzâr (F.) [ خارزار ] dikenlik.

hâs (A.) [ 1 [ خاص .özgü, has. 2.saf. 3.özel.

has (F.) [ خس ] çöp.

hasâdet (A.) [ حسادت ] kıskançlık.

hasâil (A.) [ خصائل ] hasletler, tabiatlar.

hasâis (A.) [ خصائص ] nitelikler, özellikler.

hasâr (A.) [ خسار ] zarar, hasar.

hasarât (A.) [ خسرات ] zararlar.

hasardîde (A.-F.) [ خساردیده ] hasarlı.

hasâret (A.) [ خسارت ] zarar, hasar.

hasâset (A.) [ خساست ] pintilik.

hasb (A.) [ حسب ] göre.

hasbe (A.) [ حصبه ] kızamık.

hasbelkader (A.) [ حسب القدر ] kaderden ileri gelen, kadere bak.

hasbetenlillah (A.) [ حسبة لله ] Allah rızası için.

hasbihal (A.-F.) [ حسب حال ] halleşme, dertleşme.

hasbihal etmek halleşmek, dertleşmek.

169

hasbü’l-mâhiye (A.) [ حسب الماهيه ] yapı bakımından.

hasebe (A.) [ حصبه ] kızamık.

hased (A.) [ حسد ] kıskançlık.

hased etmek kıskanmak.

hasen (A.) [ حسن ] güzel.

hasenât (A.) [ حسنات ] iyilikler.

hasene (A.) [ حسنه ] güzel, iyi.

hasenülhulk (A.) [ حسن الخلق ] huyu güzel.

hasf (A.) [ خسف ] ay tutulması.

hâsıd (A.) [ حاصد ] ekin biçen, hasatçı.

hâsıl (A.) [ حاصل ] ortaya çıkan, var olan.

hasıl etmek meydana getirmek, ortaya çıkarmak.

hâsıl olmak ortaya çıkmak, var olmak.

hâsılat (A.) [ حاصلات ] kazanç, gelir.

hâsılât-ı gayr-i sâfiye [ حاصلات غير صافيه ] brüt gelir.

hâsılât-ı sâfiye [ حاصلات صافيه ] net gelir.

hasıl-ı kelâm [ حاصل کلام ] sözün kısası.

hâsılı kısacası, sonuç olarak.

hasım (A.) [ خصم ] düşman.

hasîb (A.) [ 1 [ حسيب .değerli. 2.muhasebeci.

hâsid (A.) [ حاسد ] kıskanç.

hasîn (A.) [ حصين ] sağlam, müstahkem.

hasîr (A.) [ حصير ] hasır.

170

hâsir (A.) [ خاسر ] zarar eden, hüsrana uğrayan.

hasis (A.) [ خسيس ] pinti.

hasîsa (A.) [ خصيصه ] karakter.

hasiy (A.) [ خصی ] iğdiş, hadım edilmiş.

haslet (A.) [ خصلت ] tabiat, yaratılıştan gelen huy.

hasm (A.) [ خصم ] düşman, hasım.

hasmâne (A.-F.) [ خصمانه ] düşmanca.

hasmî (A.-F.) [ خصمی ] düşmanlık.

hasnâ (A.) [ حسنا ] güzel kız, güzel kadın.

hasr (A.) [ حصر ] tahsis etme, ayırma, vakfetme, adama.

hasret (A.) [ حسرت ] özlem.

hasret çekmek özlem duymak.

hasretkeş (A.-F.) [ حسرت کش ] hasret çeken.

hasretmek adamak, ayırmak, tahsis etmek.

hassa (A.) [ خاصه ] özellik.

hassâd (A.) [ حصاد ] orakçı.

hassas (A.) [ حساس ] duygulu, hassas.

hassâsiyyet (A.) [ حساسيت ] hassaslık.

hâsse (A.) [ خاصه ] duyu.

hâsseten (A.) [ خاصة ] özellikle, hele hele.

hâssuâmm [ خاص و عام ] herkes.

hâste (F.) [ خاسته ] kalkmış, ayağa kalkmış.

haste (F.) [ خسته ] hasta.

171

hâste (F.) [ 1 [ خواسته .istemiş. 2.istek.

hastegî (F.) [ خستگی ] hastalık.

hâstgâr (F.) [ خواستگار ] görücü.

hâstgârî (F.) [ خواستگاری ] görücülük.

hasûd (A.) [ حسود ] kıskanç.

hasûdâne (A.-F.) [ حسودانه ] kıskanarak, kıskançlıkla.

hasûdî (A.-F.) [ حسودی ] kıskançlık.

hâşâ (A.) [ حاشا ] uzak dursun, hâşa.

hâşâk (F.) [ خاشاک ] çerçöp.

haşeb (A.) [ خشب ] odun.

haşem (A.) [ حشم ] maiyet.

haşerat (A.) [ حشرات ] haşereler, börtü böcek.

haşere (A.) [ حشره ] böcek, haşere.

haşhaş (A.) [ خشخاش ] haşhaş.

haşîn (A.) [ خشين ] kaba, sert.

hâşiye (A.) [ 1 [ حاشيه .kenar. 2.şerh kitabı.

haşmet (A.) [ 1 [ حشمت .görkem. 2.hiddet.

haşmetmeab (A.) [ حشمت مآب ] görkemli, haşmetli.

haşmgîn (F.) [ خشمگين ] öfkeli, hışımlı.

haşr (A.) [ حشر ] kıyamet, haşır.

haşv (A.) [ 1 [ حشو .doldurulmuş, yararsız söz. 2.kuru ot.

haşyet (A.) [ خشيت ] korkma.

haşyetengiz (A.-F.) [ خشيت انگيز ] korku salan, korkunç.

172

hatâ (A.) [ 1 [ خطا .yanlış, hata. 2.kusur.

hataâlûd (A.-F.) [ خطا آلود ] hatalı, yanlış dolu.

hatab (A.) [ حطب ] odun.

hatâbahş (A.-F.) [ خطا بخش ] hataları affeden.

hatâen (A.) [ خطاء ] yanlışlıkla.

hatâiyyât (A.) [ خطائيات ] hatalar, yanlışlıklar.

hatakâr (A.-F.) [ خطاکار ] hatalı, hata yapan.

hatâpûş (A.-F.) [ خطاپوش ] hataları örten.

hatar (A.) [ خطر ] tehlike.

hatarât (A.) [ خطرات ] tehlikeler.

hatarnâk (A.-F.) [ خطرناک ] tehlikeli.

hatâyâ (A.) [ خطایا ] yanlışlar, hatalar.

hâtem (A.) [ 1 [ خاتم .mühür. 2.yüzük.

hâtıf (A.) [ هاتف ] gaipten gelen ses.

hâtır (A.) [ خاطر ] hatır, gönül.

hâtıra (A.) [ خاطره ] hatıra, hatıra gelen.

hatıra getirmek aklına getirmek, düşünmek.

hâtıra hutûr etmek hatırlamak, anımsamak.

hâtırat (A.) [ 1 [ خاطرات .hatıralar. 2.anı kitabı.

hâtırâzâr (A.-F.) [ خاطر آزار ] gönül inciten, hatır kıran.

hâtırâzürde (A.-F.) [ خاطر آزرده ] kalbi kırık.

hâtırşinâs (A.-F.) [ خاطرشناس ] hatırbilir.

hatîa (A.) [ خطيئه ] kabahat.

173

hatîb (A.) [ خطيب ] hatip.

hâtime (A.) [ خاتمه ] son.

hâtime vermek son vermek.

hatîr (A.) [ 1 [ خطير .tehlikeli. 2.yüce.

hatm (A.) [ 1 [ ختم .hatim, hatim indirme. 2.mühürleme.

hatn (A.) [ ختن ] sünnet.

hatt (A.) [ 1 [ خط .çizgi. 2.yol. 3.yeni terlemiş bıyık.

hattâ (A.) [ حتی ] üstelik, hatta.

hattâb (A.) [ حطاب ] oduncu.

hattat (A.) [ خطاط ] hattat, güzel yazı yazan.

hatve (A.) [ خطوه ] adım.

havâ (A.) [ هوا ] hava.

havadar (F.) [ هوادار ] açık mekanlı

havâdis (A.) [ 1 [ حوادث .yeni haberler. 2.olaylar.

havaî (A.) [ هوائی ] havaya ait.

havâkin (T.>A.) [ خواقين ] hakanlar.

havale (A.) [ حواله ] ısmarlama, havale.

havali (A.) [ حوالی ] yöre.

havârik (A.) [ خوارق ] harikalar.

havâss (A.) [ 1 [ خواص .seçkin kişiler. 2.nitelikler.

havâtîn (T.>A.) [ خواتين ] hatunlar, saygın hanımlar.

havâyic (A.) [ حوایج ] ihtiyaçlar, gereksinimler.

hâven (A.) [ هاون ] havan.

174

hâver (F.) [ خاور ] doğu.

hâveran (F.) [ خاوران ] doğu ve batı.

hâverşinas (F.) [ خاورشناس ] doğubilimci, oryantalist, müsteşrik.

havf (A.) [ خوف ] korku.

havf eylemek korkmak.

havfnâk (A.-F.) [ خوفناک ] korkulu.

hâvî (A.) [ حاوی ] içeren, ihtiva eden.

havl (A.) [ 1 [ حول .güç. 2.çevre.

havsala (A.) [ حوصله ] kavrama gücü, havsala.

havz (A.) [ حوض ] havuz.

hayâ (A.) [ حيا ] utanma, haya, ar.

hayâl (A.) [ خيال ] hayal, düş.

hayâlât (A.) [ خيالات ] hayaller, düşler.

hayâlen (A.) [ خيالا ] hayali olarak.

hayâlet (A.) [ خيالت ] hayalet.

hayalî (A.) [ 1 [ خيالی .hayalî, hayal ürünü. 2.Karagöz oynatan.

hayalperest (A.-F.) [ خيال پرست ] hayalci.

hayat (A.) [ حيات ] yaşam.

hayatbahş (A.-F.) [ حيات بخش ] hayat veren.

hayât-ı cinsiye [ حيات جنسيه ] cinsel yaşam.

hayât-ı diniye [ حيات دینيه ] dinsel yaşam.

hayât-ı rûz-i merre [ حيات روز مره ] gündelik yaşam.

hayatî (A.) [ حياتی ] hayatla ilgili, yaşamsal.

175

hayâtiyyât (A.) [ حياتيات ] biyoloji, yaşambilim.

haydud (Macarca>A.) [ حيدود ] eşkiya, haydut, yolkesen.

hâye (F.) [ خایه ] yumurta, haya.

hayf (A.) [ حيف ] yazık, vah vah.

hayır (A.) [ خير ] iyilik, hayır.

hayırhah (A.-F.) [ خيرخواه ] iyiliksever.

hayız bk. hayz.

hayl (A.) [ 1 [ خيل .yılkı, at sürüsü. 2.zümre.

hayli (F.) [ خيلی ] çok, fazla.

hayme (A.) [ خيمه ] çadır.

haymegâh (A.-F.) [ خيمه گاه ] çadır kurulan yer.

haymenişin (A.-F.) [ خيمه نشين ] göçebe, çadırda yaşayan.

hayr (A.) [ خير ] iyilik, hayır.

hayran (A.) [ 1 [ حيران .şaşkın. 2.hayran, tutkun.

hayrendiş (A.-F.) [ خيراندیش ] iyi düşünceli.

hayret (A.) [ حيرت ] şaşkınlık.

hayretbahş (A.-F.) [ حيرت بخش ] hayret verici.

hayretkâr (A.-F.) [ حيرت کار ] hayret eden.

hayretzede (A.-F.) [ حيرت زده ] şaşkın.

haysiyyet (A.) [ حيثيت ] şeref, onur.

hayvan (A.) [ 1 [ حيوان .canlı. 2.hayvan.

hayvanî (A.) [ حيوانی ] hayvansal.

hayvaniye (A.) [ حيوانيه ] hayvana özgü, hayvansal.

176

hayy (A.) [ حی ] diri.

hayyât (A.) [ خياط ] terzi.

hayye (A.) [ حيه ] yılan.

hayyir (A.) [ خير ] çok iyilik eden.

hayz (A.) [ خيض ] regl, aybaşı.

hazâin (A.) [ خزائن ] hazineler.

hazân (F.) [ خزان ] güz, sonbahar.

hazar (A.) [ حضر ] güvenlik.

hazer (A.) [ حذز ] sakınma.

hazerat (A.) [ حضرات ] hazretler.

hazf (A.) [ حذف ] silme, kaldırıp atma.

hâzık (A.) [ حاذق ] usta, yetenekli, ehil.

hazır (A.) [ 1 [ حاضر .huzurda. 2.hazır, mevcut.

hâzırûn (A.) [ حاضرون ] bulunanlar, hazır olanlar.

hâzi (A.) [ خاضع ] alçakgönüllü.

hazîn (A.) [ حزین ] hüzün dolu.

hâzin (A.) [ خازن ] haznedar.

hazine (A.) [ خزینه ] hazine.

hazinedar (A.-F.) [ خزینه دار ] haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu.

hazîre (A.) [ حظيره ] etrafı çevrili yer (mezarlık vs.)

hazm (A.) [ حضم ] sindirim.

hazret (A.) [ حضرت ] sayın, hazret.

hazz (A.) [ حظ ] sevinç, haz.

177

hebâ (A.) [ هبا ] boş.

hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak.

hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak.

hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak.

hecâ (A.) [ 1 [ هجا .hece. 2.yerme, hiciv.

hecâgû (A.-F.) [ هجاگو ] hicveden, yeren.

hecîn (A.) [ هجين ] iki hörgüçlü deve.

hecr (A.) [ هجر ] ayrılık.

hedâyâ (A.) [ هدایا ] armağanlar, hediyeler.

hedef (A.) [ هدف ] amaç, hedef.

heder (A.) [ هدر ] yazık olma, boşa gitme.

heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak.

heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak.

hediyye (A.) [ هدیه ] armağan, hediye.

heft (F.) [ هفت ] yedi.

heftâd (F.) [ هفتاد ] yetmiş.

hefte (F.) [ هفته ] hafta.

heftevreng (F.) [ هفت اورنگ ] yedi yıldız.

helâhil (A.) [ هلاهل ] zehir, ağı, boğanotu.

helâk (A.) [ 1 [ هلاک .yok olma. 2.ölme.

helâk etmek 1.yok etmek, ortadan kaldırmak. 2.öldürmek.

helâk olmak 1.yok olmak, ortadan kalkmak. 2.ölmek. 3.çırpınmak.

helal (A.) [ 1 [ حلال .helal. 2.eş, hanım.

178

helalzâde (A.-F.) [ 1 [ حلال زاده .helal süt emmiş. 2.evli anne babanın çocuğu.

helezon (A.) [ 1 [ حلزون .sümüklüböcek. 2.yılankavî.

helva (A.) [ حلوا ] helva.

helvafurûş (A.-F.) [ حلوا فروش ] helvacı.

helvâyî (A.) [ حلوایی ] helvacı.

hem (F.) [ 1 [ هم . -deş, -daş anlamını verecek şekilde kelimeye türetmeye

yarayan ön ek. 2.hem, üstelik.

hemâgûş (F.) [ هم آگوش ] sarmaş dolaş, kucak kucağa.

hemâgûş olmak sarmaş dolaş olmak, kucaklaşmak.

hemâheng (F.) [ هم آهنگ ] uyumlu.

hemâhenk bk. hemâheng.

heman (F.) [ همان ] derhal, hemen.

hemânâ (F.) [ همانا ] adeta, tıpkı.

hemandem (F.) [ هماندم ] o anda.

hemânend (F.) [ همانند ] gibi.

hemasr (F.-A.) [ هم عصر ] çağdaş.

hemâvâz (F.) [ هم آواز ] bir ağız.

hembâz (F.) [ همباز ] ortak.

hemcevherlik (F.-T.) aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme.

hemcins (F.-A.) [ هم جنس ] aynı cinsten.

hemcivâr (F.-A.) [ هم جوار ] komşu.

hemçü (F.) [ همچو ] gibi.

hemdem (F.) [ همدم ] arkadaş, yakın dost, sohbet arkadaşı.




hemderd (F.) [ هم درد ] dert ortağı.

hemdîger (F.) [ همدیگر ] birbiri.

heme (F.) [ همه ] tümü, hepsi.

hemegân (F.) [ همگان ] tümü, hepsi, herkes.

hemfikir bk. hemfikr.

hemfikr (F.-A.) [ همفکر ] aynı düşüncede, hemfikir.

hemfikr olmak aynı fikri paylaşmak.

hemginân (F.) [ همگنان ] herkes.

hemhudûd (F.-A.) [ هم حدود ] sınırdaş.

hemhudut bk. hemhudûd.

hemin (F.) [ همين ] bu, işte bu.

hemîşe (F.) [ هميشه ] daima, her zaman.

hemkadd (F.-A.) [ هم قد ] boydaş, aynı boyda.

hemkâr (F.) [ همکار ] meslektaş.

hemkîş (F.) [ همکيش ] dindaş.

hemm (A.) [ هم ] kaygı.

hemnâm (F.) [ همنام ] adaş.

hempâ (F.) [ همپا ] arkadaş, kafadar.

hemrâh (F.) [ همراه ] yoldaş, yol arkadaşı.

hemrâz (F.) [ همراز ] sırdaş.

hemrîş (F.) [ همریش ] bacanak.

hemsâl (F.) [ همسال ] yaşıt.

hemsâye (F.) [ همسایه ] komşu.

180

hemsefer (F.-A.) [ همسفر ] yoldaş.

hemser (F.) [ همسر ] eş, karı kocadan her biri.

hemsinn (F.-A.) [ هم سن ] yaşıt.

hemsohbet (F.-A.) [ هم صحبت ] sohbet arkadaşı.

hemşehrî (F.-A.) [ 1 [ هم شهری .hemşeri. 2.yurttaş.

hemşeri bk. hemşehrî.

hemşîre (F.) [ همشيره ] kızkardeş.

hemtâ (F.) [ همتا ] eş, benzer, denk.

hemvâr (F.) [ هموار ] düz.

hemvâre (F.) [ همواره ] daima.

hemyân (F.) [ هميان ] heybe.

hemzâd (F.) [ 1 [ همزاد .doğuşla birlikte gelen. 2.birlikte doğan.

hemzebân (F.) [ همزبان ] aynı dili konuşan.

henâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.

hendese (Peh.>A.) [ هندسه ] geometri.

hendesî (A.) [ هندسی ] geometrik.

hengâm (F.) [ هنگام ] vakit, zaman.

hengâme (F.) [ هنگامه ] kargaşa.

henüz (F.) [ هنوز ] ancak, daha.

her (F.) [ هر ] her.

her halde 1.mutlaka, her durumda.

her vakit her zaman, daima.

herâyîne (F.) [ هر آیينه ] mutlaka.

181

herbâr (F.) [ هربار ] her defasında.

hercâî (F.) [ 1 [ هرجائی .şıpsevdi. 2.kararsız.

hercâyî bk. hercâî.

hercümerc (F.) [ هرج و مرج ] kargaşa, dağınıklık, düzensizlik.

herçend (F.) [ هرچند ] ise de, her ne kadar.

herçibâdâbâd (F.) [ هرچه بادا باد ] ne olursa olsun.

herdem (F.) [ هردم ] her an, daima.

herem (A.) [ هرم ] ehram.

hergele (F.) [ 1 [ خرگله .sürünün başında giden kılavuz eşek. 2.eşek sürüsü.

3.haylaz, yaramaz adam.

hergiz (F.) [ هرگز ] asla.

herze (F.) [ هرزه ] saçma.

herzegû (F.) [ هرزه گو ] saçmalayan.

herzegûyî (F.) [ هرزه گویی ] saçmalama.

hesâb (A.) [ حساب ] hesap.

hestî (F.) [ هستی ] varlık.

heşt (F.) [ هشت ] sekiz.

heştâd (F.) [ هشتاد ] seksen.

hetk (A.) [ هتک ] yırtma.

hettâk (A.) [ هتاک ] yırtan.

hevâ (A.) [ هوا ] istek, nefis isteği.

hevâdâr (A.-F.) [ هوادار ] istekli, taraftar.

hevâdâr (F.) [ هوادار ] havalı, havadar.

182

hevâperest (A.-F.) [ هواپرست ] nefsinin istekleri peşinde koşan.

heves (A.) [ هوس ] istek, heves.

hevesât (A.) [ هوسات ] istekler, hevesler.

hevesdâr (A.-F.) [ هوسدار ] hevesli.

heveskâr (A.-F.) [ هوسکار ] hevesli, istekli.

hevl (A.) [ هول ] korku.

hevlnâk (A.-F.) [ هولناک ] korkunç.

hey’et (A.) [ 1 [ هيئت .ekip. 2.dış görünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi.

hey’etşinâs (A.-F.) [ هيئت شناس ] astronom.

heyâkil (A.) [ هياکل ] heykeller.

heyecân (A.) [ 1 [ هيجان .coşku. 2.heyecan.

heyelân (A.) [ هيلان ] toprak kayması, heyelan.

heyet bk. hey’et

heyet-i ictimâiye [ هيئت اجتماعيه ] toplum.

heyet-i mecmua [ هيئت مجموعه ] genel, tüm.

heyet-i muallimîn [ هيئت معلمين ] öğretmenler kurulu

heyhât (A.) [ هيهات ] yazık.

heykel (A.) [ 1 [ هيکل .heykel. 2.gövde.

heykeltıraş (A.-F.) [ هيکل تراش ] heykelci, heykeltıraş.

heyûlâ (A.) [ 1 [ هيولا .ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık.

heyzüm (F.) [ هيزم ] odun.

hezâr (F.) [ 1 [ هزار .bin. 2.bülbül.

hezârân (F.) [ هزاران ] binlerce.

183

hezârân (F.) [ هزاران ] bülbül.

hezârdestân (F.) [ هزاردستان ] bülbül.

hezârpâ (F.) [ هزارپا ] kırkayak.

hezeyân (A.) [ 1 [ هزیان .sayıklama. 2.saçmalama.

hezîmet (A.) [ هزیمت ] bozgun.

hezîmete uğramak bozguna uğramak.

hezl (A.) [ هزل ] şaka, şakalaşma.

hezlgû (A.-F.) [ هزل گو ] şakacı.

hıdiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.

hıfz (A.) [ 1 [ حفظ .koruma. 2.ezberleme.

hıfzetmek 1.ezberlemek. 2.korumak.

hıfzıssıhha (A.) [ حفظ الصحه ] sağlık koruma.

hılt (A.) [ خلط ] safra, sevda, dem (kan) ve balgam olmak üzere insan

vücudundaki dört ana maddenin herbiri.

hınâ (A.) [ حنا ] kına.

hınzîr (A.) [ خنزیر ] domuz.

hırâmân (F.) [ 1 [ خرامان .salınan. 2.salınarak.

hıred (F.) [ خرد ] akıl.

hıredmend (F.) [ خردمند ] akıllı.

hırka (A.) [ خرقه ] hırka.

hırkapûş (A.-F.) [ 1 [ خرقه پوش .hırka giyen. 2.derviş.

hırkapûş olmak 1.hırka giymek. 2.derviş olmak.

hırmân (A.) [ حرمان ] mahrumluk.


hırs (A.) [ حرص ] hırs.

hırs (F.) [ خرس ] ayı.

hırz (A.) [ 1 [ حرز .sığınak. 2.nazar boncuğu.

hısâl (A.) [ خصال ] huy, haslet.

hısn (A.) [ حصن ] kale.

hışım (F.) [ خشم ] öfke.

hışımlanmak öfkelenmek.

hışm (F.) [ خشم ] öfke, hışım.

hışmgîn (F.) [ خشمگين ] öfkeli, hışımlı.

hışt (F.) [ 1 [ خشت .kerpiç. 2.tuğla.

hıtat (A.) [ خطط ] ülkeler, diyarlar.

hıtta (A.) [ خطه ] ülke, diyar.

hıyâbân (F.) [ خيابان ] cadde.

hıyânet (A.) [ خيانت ] hainlik.

hıyânetkâr (A.-F.) [ خيانتکار ] hain.

hıyâr (A.) [ خيار ] seçme hakkı.

hıyre (F.) [ 1 [ خيره .kamaşmış. 2.fersiz.

hıyreçeşm (F.) [ 1 [ خيره چشم .arsız, hayasız. 2.cesur, gözüpek.

hıyreser (F.) [ خيره سر ] sersem.

hibâb (A.) [ 1 [ حباب .haplar. 2.tohumlar.

hibâle (A.) [ 1 [ حباله .bağ. 2.tuzak.

hibe (A.) [ هبه ] bağışlama, hibe.

hibr (A.) [ 1 [ حبر .Yahudi bilgini. 2.mürekkep.

185

hibre (A.) [ خبره ] deneyim.

hicâ (A.) [ هجا ] yerme.

hicâb (A.) [ 1 [ حجاب .perde. 2.utanma.

hicaz (A.) [ 1 [ حجاز .Arabistan’da Hicaz bölgesi. 2.hicaz makamı.

hiciv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.

hicr (A.) [ هجر ] ayrılık.

hicrân (A.) [ 1 [ هجران .ayrılık. 2.ayrılık acısı.

hicret (A.) [ هجرت ] göç.

hicv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.

hicviye bk. hicviyye.

hicviyye (A.) [ هجویه ] taşlama, hicivle ilgili şiir veya düzyazı.

hîç (F.) [ هيچ ] hiç.

hîçkes (F.) [ هيچکس ] hiç kimse.

hidâ’ (A.) [ خداع ] düzen, komplo.

hidayet (A.) [ هدایت ] doğru yolu gösterme.

hidâyet etmek doğru yolu göstermek.

hiddet (A.) [ 1 [ حدت .öfke. 2.keskinlik.

hiddetlenmek öfkelenmek.

hidemat (A.) [ خدمات ] hizmetler.

hidiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.

hidmet (A.) [ خدمت ] hizmet.

hidmetkâr (A.-F.) [ خدمتکار ] hizmetçi.

hiffet (A.) [ 1 [ خفت .hafiflik. 2.hoppalık.

186

hijdeh (F.) [ هژده ] onsekiz.

hîk (F.) [ خيک ] tulum.

hikâyât (A.) [ حکایات ] hikayeler, öyküler.

hikâyet (A.) [ حکایت ] öykü, hikaye.

hikem (A.) [ حکم ] hikmetler.

hikmet (A.) [ 1 [ حکمت .bilgelik. 2.sebep.

hikmetşinâs (A.-F.) [ حکمت شناس ] hakîm, felsefeci.

hil’at (A.) [ خلعت ] kaftan.

hilâf (A.) [ خلاف ] aykırı, zıt.

hilâfına aykırı olarak.

hilafında aykırı olarak.

hilâl (A.) [ 1 [ خلال .aralık. 2.kürdan.

hilâl (A.) [ هلال ] yeni ay, ilkay.

hîle (A.) [ حيله ] düzen, oyun, hile.

hîlebaz (A.-F.) [ حيله باز ] hilekâr, düzenbaz.

hîlekâr (A.-F.) [ حيله کار ] düzenbaz, hileci.

hilkat (A.) [ 1 [ خلقت .yaratılış. 2.Tanrı.

hilm (A.) [ حلم ] yumuşaklık.

hilye (A.) [ 1 [ حليه .süs. 2.güzel yüz. 3.güz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder