H
h [ 1 [ ه ح خ . Osmanlı alfabesinin sekizinci harfi. 2.Ebced alfabesine göre sayısal
değeri: 8.
hâ (F.) [ خا ] çiğneyen.
hâ (F.) [ ها ] çoğul eki: -ler, -lar.
hâb (F.) [ 1 [ خواب .uyku. 2.rüya.
habâb (A.) [ حباب ] hava kabarcığı.
habâbe (A.) [ حبابه ] hava kabarcığı.
habâis (A.) [ خبائث ] kötülükler.
hâbâlûd (F.) [ خواب آلود ] uykulu.
hâbâlûde (F.) [ خواب آلوده ] uykulu.
habâset (A.) [ خباثت ] kötülük, alçaklık.
habb (A.) [ 1 [ حب .çekirdek, tohum. 2.hap.
habbât (A.) [ 1 [ حبات .hava kabarcıkları. 2.haplar.
habbâz (A.) [ خباز ] ekmekçi.
habbe (A.) [ حبه ] taneler.
habbe-i hadrâ [ حبهء حضرا ] çitlembik.
habbe-i sevdâ [ حبهء سودا ] çörekotu.
habbezâ (A.) [ حبذا ] ne güzel.
habbülbülûğ (A.) [ حب البلوغ ] ergenlik sivilcesi.
hâbcâme (F.) [ 1 [ خواب جامه .gecelik. 2.pijama.
153
haber (A.) [ خبر ] haber.
haberdar (A.-F.) [ خبردار ] haberli.
habeşe (A.) [ 1 [ حبشه .Habeşistan. 2.Habeş.
hâbgâh (F.) [ خوابگاه ] yatak odası.
habîb (A.) [ 1 [ حبيب .sevgili. 2.dost. 3.Hz. Muhammed
habîr (A.) [ خبير ] haberli.
habis (A.) [ خبيث ] kötü, pis.
habl (A.) [ حبل ] ip.
hablülmesâkin (A.) [ حبل المساکن ] sarmaşık.
hâbnâk (F.) [ خوابناک ] uykulu.
hâbnâme (F.) [ خواب نامه ] rüya tabiri kitabı.
habr (A.) [ حبر ] bilgin.
habs (A.) [ 1 [ حبس .hapis. 2.tutma.
habshâne (A.-F.) [ حبس خانه ] hapishane, tutukevi.
habt (A.) [ خبط ] yanlış hareket.
habtühata (A.) [ خبط و خطا ] yanlış yapma.
hac (A.) [ حاج ] hacı.
hacâlet (A.) [ خجالت ] utanma.
hacâletâver (A.) [ خجالت آور ] utanç verici.
hacamat (A.) [ حجامت ] kan alma.
hacamat yapmak kan almak.
hacâmet (A.) [ حجامت ] kan alma, hacamat.
hâcât (A.) [ 1 [ حاجات .ihtiyaçlar. 2.istekler.
154
haccâm (A.) [ حجام ] hacamatçı.
haccar (A.) [ حجار ] taş işçisi, taşçı.
hâcce (A.) [ حاجه ] bayan hacı.
hâce (F.) [ 1 [ خواجه .hoca. 2.efendi. 3.ağa. 4.sahip. 5.vezir.
hâcegân (F.) [ 1 [ خواجگان .hocalar. 2.efendiler.
hâcegî (F.) [ 1 [ خواجگی .hocalık. 2.efendilik. 3.ağalık. 4.sahiplik. 5.tüccar.
hacel (A.) [ خجل ] utanma.
hacer (A.) [ حجر ] taş.
hacer-i esved [ حجر اسود ] karataş.
hacer-i semâî [ حجر سمائی ] göktaşı.
hâceserâ (F.) [ خواجه سرا ] harem ağası.
hâcet (A.) [ حاجت ] ihtiyaç.
hâcetmend (A.-F.) [ حاجتمند ] muhtaç.
hacı (A.) [ حاجی ] hacı.
hacıyân (A.-F.) [ حاجيان ] hacılar.
hâcî (A.) [ هاجی ] hicveden, yeren.
hâcib (A.) [ 1 [ حاجب .kapıcı. 2.perdedar. 3.engel. 4.kaş.
hacîl (A.) [ خجيل ] utangaç.
hâcir (A.) [ هاجر ] göçmen.
hâciz (A.) [ 1 [ حاجز .ayıran. 2.haczeden.
hacle (A.) [ حجله ] gerdek odası.
haclegâh (A.-F.) [ حجله گاه ] gerdek odası.
haclet (A.) [ خجلت ] utanma.
155
hacletâver (A.-F.) [ خجلت آور ] utanç verici.
hacm (A.) [ حجم ] hacim.
hacmen (A.) [ حجما ] hacimce.
hacz (A.) [ حجز ] haciz.
hadâik (A.) [ حدائق ] bahçeler.
hâdd (A.) [ 1 [ حاد .keskin. 2.sivri. 3.dar.
hadd (A.) [ 1 [ حد .sınır. 2.şer’î ceza.
hadd (A.) [ خد ] yanak.
haddâ’ (A.) [ خداع ] düzenbaz.
haddâd (A.) [ حداد ] demirci.
haddâdî (A.-F.) [ حدادی ] demircilik.
hadd-i asgarî [ حد اصغری ] en az.
hadd-i azamî [ حد اعظمی ] en çok.
hadd-i tabiî [ حد طبيعی ] normal hal.
hadd-i zâtında aslında.
hadeb (A.) [ حدب ] kamburluk.
hadem (A.) [ خدم ] hizmetçiler.
hademe (A.) [ خدمه ] hizmetçiler.
hadeng (F.) [ خدنگ ] ok.
hader (A.) [ خدر ] uyuşma.
hades (A.) [ حدس ] sezi, tahmin.
hâdî (A.) [ هادی ] doğru yolu gösteren.
hâdi’ (A.) [ خادع ] düzenbaz.
156
hadîka (A.) [ حدیقه ] bahçe.
hâdim (A.) [ خادم ] hizmetçi.
hâdim olmak hizmet etmek.
hâdime (A.) [ خادمه ] bayan hizmetçi.
hâdis (A.) [ 1 [ حادث .meydana gelen. 2.yeni.
hadîs (A.) [ حدیث ] hadis, Peygamber sözü.
hâdisat (A.) [ حادثات ] olaylar.
hâdise (A.) [ حادثه ] olay.
hadnâşinas (A.-F.) [ حدناشناس ] haddini bilmez.
hadrâ (A.) [ حضرا ] yeşil.
hads (A.) [ 1 [ حدس .tahmin. 2.seziş.
hadşe (A.) [ خدشه ] ürküntü.
hadşeâver (A.-F.) [ خدشه آور ] ürküntü verici.
hafâ (A.) [ خفا ] gizlilik.
hafâfîş (A.) [ خفافيش ] yarasalar.
hafâgâh (A.-F.) [ خفاگاه ] gizlenilecek yer.
hafâir (A.) [ 1 [ حفائر .çukurlar. 2.oyuklar.
hafakan (A.) [ خفقان ] yürek çarpıntısı.
hafâyâ (A.) [ خفایا ] gizli şeyler.
hafız (A.) [ 1 [ حافظ .koruyan. 2.ezberleyen. 3.Kur’ân hafızı.
hafıza (A.) [ حافظه ] bellek.
hâfız-ı kütüb [ حافظ کتب ] kütüphaneci.
hâfî (A.) [ حافی ] yalınayak koşan.
157
hafî (A.) [ خفی ] gizli
hafîd (A.) [ حفيد ] torun.
hafîde (A.) [ حفيده ] kız torun.
hafif (A.) [ خفيف ] hafif.
hâfir (A.) [ حافر ] kazan, kazıcı.
hafîr (A.) [ 1 [ حفير .çukur. 2.mezar.
hafiyyât (A.) [ خفيات ] gizli şeyler.
hafiyye (A.) [ خفيه ] gizli polis.
hafiyyen (A.) [ خفيا ] gizlice.
hafr (A.) [ حفر ] kazma.
hafriyyât (A.) [ حفریات ] kazı.
haftân (A.) [ خفتان ] kaftan.
hâh (F.) [ خواه ] isteyen.
hâhân (F.) [ خواهان ] isteyen, istekli.
hâher (F.) [ خواهر ] kızkardeş.
hâherzâde (F.) [ خواهرزاده ] yeğen, kızkardeşin çocuğu.
hâhiş (F.) [ خواهش ] rica, istek.
hâhişger (F.) [ خواهشگر ] istekli.
hâhişkâr (F.) [ خواهشکار ] istekli.
hâhişkerde (F.) [ خواهش کرده ] istekli.
hâhnâhâh (F.) [ خواه ناخواه ] ister istemez.
hâif (A.) [ خائف ] korkak.
hâifen (A.) [ خائفا ] korkarak.
hâil (A.) [ هائل ] korkunç.
hâin (A.) [ 1 [ خائن .hain. 2.acımasız.
hâinâne (A.-F.) [ خائنانه ] haince.
hâiz (A.) [ حائز ] sahip, bulunduran.
hâiz olmak bulundurmak, sahip olmak.
hâiz-i ehemmiyet [ حائز اهميت ] önemli.
hak (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.pay.
hâk (F.) [ خاک ] toprak.
hak etmek kazanmak.
hâk ile yeksân edilmek yerle bir edilmek.
hâk ile yeksân etmek yerle bir etmek.
hâk ile yeksân olmak yerle bir olmak.
Hak Teâlâ (A.) [ حق تعالی ] Yüce Tanrı.
hakâik (A.) [ حقائق ] gerçekler.
hakâret (A.) [ حقارت ] aşağılama, hakaret.
hakaretâmiz (A.-F.) [ حقارت آميز ] aşağılayıcı.
hakâyık (A.) [ حقایق ] gerçekler.
hâkbîz (F.) [ خاک بيز ] kalbur.
hakem (A.) [ حکم ] hakem.
hâkezâ (A.) [ هکذا ] aynı şekilde.
hakgû (A.-F.) [ حق گو ] doğru sözlü.
hâkî (A.) [ حاکی ] hikaye eden.
hâkî (F.) [ 1 [ خاکی .hâki, toprak rengi. 2.toprak ile ilgili.
159
hakîkat (A.) [ حقيقت ] gerçek.
hakîkaten (A.) [ حقيقة ] gerçekten.
hakikat-ı halde aslında, gerçekte, işin aslında.
hakikatperver (A.-F.) gerçekçi.
hakikî (A.) [ حقيقی ] gerçek.
hakikiye (A.) [ حقيقيه ] gerçek.
hakîm (A.) [ 1 [ حکيم .Tanrı. 2.hakim, yargıç.
hâkimiyet (A.) [ حاکميت ] egemenlik.
hakîr (A.) [ 1 [ حقير .değersiz. 2.küçük. 3.bendeniz, ben.
hâkister (F.) [ خاکستر ] kül.
hâkisterî (F.) [ خاکستری ] kül rengi.
hakk (A.) [ 1 [ حق .Tanrı. 2.doğru. 3.hak.
hakk (A.) [ حک ] kazıma.
hakkâ [ حقا ] gerçekten.
hakkâk (A.) [ 1 [ حکاک .mühürcü. 2.kazıyıcı.
hakkaniyet (A.) [ حقانيت ] doğruluk.
hâkkedilmek kazılmak.
hâkketmek kazımak.
hâkrûb (F.) [ خاکروب ] süpürge.
hakşinas (A.-F.) [ حق شناس ] haktanır.
hakşinâsî (A.-F.) [ حق شناسی ] haktanırlık.
hâl (A.) [ 1 [ حال .hal, durum. 2.şimdiki durum, şimdiki zaman.
hâl (A.) [ خال ] dayı.
160
hâl (F.) [ 1 [ خال .ben. 2.benek.
hal’ (A.) [ خلع ] tahttan indirme.
hal’edilmek tahttan indirilmek.
hal’etmek tahttan indirmek.
hâlâ (A.) [ حالا ] şimdi, hâlâ.
halâ (A.) [ 1 [ خلا .tuvalet. 2.boş.
halâik (A.) [ 1 [ خلائق .yaratıklar. 2.halayık.
halâl (A.) [ خلال ] mesafe, aralık, açıklık.
halâs (A.) [ خلاص ] kurtuluş, kurtulma.
halâs bulmak kurtulmak.
halâs olmak kurtulmak.
halaskâr (A.-F.) [ خلاصکار ] kurtarıcı.
hâlâşina (A.-F.) [ حال آشنا ] halden anlayan.
hâlât (A.) [ حالات ] haller.
halâvet (A.) [ حلاوت ] tatlılık.
haldâr (F.) [ خالدار ] benli.
hâle (A.) [ 1 [ خاله .hala. 2.teyze.
hâle (A.) [ هاله ] ayça, hâle.
halecan (A.) [ خلجان ] çarpıntı.
halef (A.) [ 1 [ خلف .evlat, oğul. 2.halef, yerine geçen, arkadan gelen
halel (A.) [ خلل ] bozukluk.
halel gelmek bozulmak, lekelenmek, gölge düşmek.
haleldâr (A.-F.) [ خللدار ] bozulmuş, bozuk.
161
haleldâr etmek bozmak, halel getirmek.
haleldâr olmak bozulmak, halel gelmek.
halen (A.) [ حالا ] şimdilik, henüz.
hâlet (A.) [ 1 [ حالت .hal. 2.nitelik.
hâlet-i ruhiye [ حالت روحيه ] ruhsal durum.
halhal (A.) [ خلخال ] ayak bileziği, halhal.
hâlık (A.) [ خالق ] Yaratan, Tanrı.
hâlî (A.) [ خالی ] boş.
hâlî kalmak geri durmak.
halîb (A.) [ حليب ] süt.
halîc (A.) [ خليج ] körfez.
hâlid (A.) [ خالد ] sonsuz, ebedî.
halîfe (A.) [ 1 [ خليفه .halife. 2.kalfa.
halihazır (A.-F.) [ حال حاضر ] şimdiki durum.
hâlik (A.) [ 1 [ خالق .Tanrı. 2.yaratan.
hâlikiyet (A.) [ خالقيت ] yaratıcılık.
halîm (A.) [ حليم ] yumuşak huylu.
hâlis (A.) [ 1 [ خالص .katışıksız, saf, som.
hâlisâne (A.-F.) [ خالصانه ] içtenlikle.
halîta (A.) [ 1 [ خليطه .karışım. 2.alaşım.
hâliyâ (A.) [ حاليا ] şimdi, şu anda.
halk (A.) [ حلق ] boğaz.
halk (A.) [ 1 [ خلق .yaratma. 2.yaratılma. 3.halk.
162
halk etmek yaratmak.
halka (A.) [ حلقه ] halka.
halkabegûş (A.-F.) [ حلقه بگوش ] köle.
halkiyat (A.) [ خلقيات ] folklor, halk bilimi.
hall (A.) [ 1 [ حل .çözülme, erime. 2.çözme.
hallâc (A.) [ حلاج ] halaç.
hallâk (A.) [ خلاق ] yaratıcı.
hallâl (A.) [ حلال ] çözen.
hallüfasl (A.) [ حل و فصل ] halletme, yoluna koyma.
halt (A.) [ خلط ] karıştırma.
halûk (A.) [ خلوق ] iyi huylu.
halvet (A.) [ 1 [ خلوت .tenha. 2.başbaşa kalma.
halvetgâh (A.-F.) [ خلوتگاه ] başbaşa kalınacak yer.
ham (F.) [ خام ] çiğ, ham.
ham (F.) [ 1 [ خم .eğik eğri, bükük.
hamâil (A.) [ حمائل ] kılıç kayışı.
hamâkat (A.) [ حماقت ] ahmaklık.
hamâme (A.) [ حمامه ] güvercin.
hamâse (A.) [ حماسه ] kahramanlık şiiri.
hamâset (A.) [ حماست ] kahramanlık şiiri, hamase.
hamd (A.) [ حمد ] şükür.
hâme (F.) [ خامه ] kalem.
hamel (A.) [ حمل ] kuzu.
163
hamelât (A.) [ حملات ] saldırılar, hamleler.
hâmî (A.) [ حامی ] gözeten, himaye eden.
hâmid (A.) [ حامد ] hamd eden, şükreden.
hamîde (F.) [ خميده ] eğik, eğri.
hâmil (A.) [ 1 [ حامل .taşıyan. 2.hamile. 3.sahip.
hâmil olmak taşımak.
hâmile (A.) [ حامله ] gebe, hamile.
hamîr (A.) [ حمير ] hamur.
hâmis (A.) [ خامس ] beşinci.
hâmisen (A.) [ خامسا ] beşincisi.
hâmiş (A.) [ هامش ] mektup ilavesi.
hâmiz (A.) [ 1 [ حامض .ekşi. 2.kekre.
haml (A.) [ 1 [ حمل .taşıma. 2.gebelik. 3.yükleme.
hamle (A.) [ 1 [ حمله .saldırı. 2.atak.
hamletmek yüklemek.
hammâl (A.) [ حمال ] hamal.
hammâm (A.) [ 1 [ حمام .banyo. 2.hamam.
hammâr (A.) [ خمار ] meyhaneci.
hamr (A.) [ خمر ] şarap.
hamrâ (A.) [ خمرا ] kırmızı, kızıl.
hamrâlanmak kızarmak, kırmızılaşmak, al al olmak.
hams (A.) [ خمس ] beş.
hamse (A.) [ خمسه ] beş mesnevîlik eser.
hamsin (A.) [ خمسين ] elli.
hamûl (A.) [ حمول ] dayanıklı.
hamûle (A.) [ حموله ] yük.
hâmûn (F.) [ هامون ] çöl.
hâmûş (F.) [ خاموش ] suskun, sessiz.
hamyâze (F.) [ خميازه ] esneme.
hamz (A.) [ حمض ] ekşilik.
hân (F.) [ خوان ] okuyan.
hân (F.) [ خوان ] sofra.
hanâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.
hancer (A.) [ خنجر ] hançer.
hancere (A.) [ حنجره ] gırtlak, hançere.
handan (F.) [ خندان ] güleç, gülen.
handan etmek güldürmek.
hande (F.) [ خنده ] gülüş.
handek (A.) [ خندق ] hendek.
handerûy (F.) [ خنده روی ] güleryüzlü.
hâne (F.) [ خانه ] ev.
hanedan (F.) [ خاندان ] sülale, hanedan.
hâneharâb (F.) [ 1 [ خانه خراب .perişan. 2.evsiz yurtsuz. 3.cahil.
hânende (F.) [ 1 [ خواننده .şarkıcı. 2.okuyucu.
hanif [ حنيف ] İslâmiyetten önce Tanrı’ya inanan.
hânkah (A.) [ خانقاه ] tekke.
165
hânman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.
hannas (A.) [ خناس ] şeytan.
hânsâlar (F.) [ خوان سالار ] kilerci.
hânüman (F.) [ خانمان ] ev bark, yurt.
hapis (A.) [ حبس ] bir yere kapatma veya kapanma.
hapishane (A.-F.) [ حبس خانه ] tutukevi, mahpushane.
hâr (F.) [ خار ] diken.
har (F.) [ خر ] eşek.
hâr (F.) [ خوار ] aşağılık, adi.
hâr (F.) [ خوار ] yiyen.
harâb (A.) [ 1 [ خراب .yıkık, harap. 2.fitil gibi sarhoş.
harâb etmek yıkmak, bozmak, tahrip etmek.
harâb olmak yıkılmak, bozulmak, kırılmak.
harâbat (A.) [ خرابات ] meyhane.
harâbe (A.) [ خرابه ] yıkıntı, harabe.
harâc (A.) [ خراج ] haraç.
haram (A.) [ حرام ] haram.
harâmi (A.) [ حرامی ] eşkıya.
haramzâde (A.-F.) [ حرام زاده ] piç.
harâret (A.) [ 1 [ حرارت .sıcaklık.
harâtin (A.) [ خراطين ] solucan.
harb (A.) [ حرب ] harp, savaş.
harbe (A.) [ حربه ] süngü.
166
harb-i umûmî [ حرب عمومی ] Birinci Dünya Savaşı.
harbiye (A.) [ حربيه ] harp okulu.
harbiye nezareti savunma bakanlığı.
harbiyeli Harp Okulu öğrencisi.
harbüze (F.) [ خربزه ] kavun.
harc (A.) [ 1 [ خرج .vergi. 2.masraf.
harcıâlem [ خرج عالم ] herkese açık, herkese uygun.
harcırah [ خرج راه ] yol parası.
harçeng (F.) [ خرچنگ ] yengeç.
hardal (A.) [ خردل ] hardal.
hâre (F.) [ خاره ] granit, sert taş.
harekât (A.) [ حرکات ] hareketler.
hareket (A.) [ 1 [ حرکت .hareket. 2.davranış.
hareketsizlik hareket etmeme.
harem (A.) [ حرم ] harem, herkesin giremeyeceği yer.
haremlik (A.-T.) harem dairesi, evde harem kısmy, herkesin uluorta
giremeyeceği yer.
haremserây (A.-F.) [ حرم سرای ] harem dairesi.
harf (A.) [ 1 [ حرف .harf. 2.söz.
hargâh (F.) [ خرگاه ] otağ.
hargûş (F.) [ خرگوش ] tavşan.
hârî (F.) [ خواری ] düşkünlük.
hârib (A.) [ هارب ] kaçan.
167
hâric (A.) [ خارج ] dış, dışarı.
hâricen (A.) [ خارجا ] dıştan, dışarıdan.
hâricî (A.) [ خارجی ] dış ile ilgili.
hariciye (A.) [ 1 [ خارجيه .dışa bağlı, dışarıya ilişkin. 2.dışişleri bakanlığı.
harîd (F.) [ خرید ] satın alma.
harîdâr (F.) [ خریدار ] müşteri, alıcı.
harîf (A.) [ 1 [ حریف .rakip. 2.meslektaş.
harîk (A.) [ حریق ] yangın.
hârika (A.) [ خارقه ] harika.
hârikulâde (A.) [ خارق العاده ] olağanüstü.
harîm (A.) [ 1 [ حریم .kutsal. 2.harem. 3.avlu.
harîm-i ismet (F.) [ حریم عصمت ] kutsal saha.
harîr (A.) [ حریر ] ipek.
harîrî (A.) [ حریری ] ipekli.
hâris (A.) [ حارث ] çiftçi.
hâris (A.) [ حارس ] bekçi.
harîs (A.) [ حریص ] hırslı.
hâristan (F.) [ خارستان ] dikenlik.
harita (A.) [ خریطه ] harita.
harmen (F.) [ خرمن ] harman.
harmengâh (F.) [ خرمنگاه ] harman yeri.
harmühre (F.) [ خرمهره ] katır boncuğu.
harnub (A.) [ خرنوب ] keçi boynuzu.
hârpuşt (F.) [ خارپشت ] kirpi.
hârr (A.) [ حار ] kızgın, yakıcı.
harrât (A.) [ خراط ] doğramacı.
hars (A.) [ حرث ] kültür.
harsî (A.) [ حرثی ] kültürel.
harvâr (F.) [ خروار ] eşek yükü.
hârzâr (F.) [ خارزار ] dikenlik.
hâs (A.) [ 1 [ خاص .özgü, has. 2.saf. 3.özel.
has (F.) [ خس ] çöp.
hasâdet (A.) [ حسادت ] kıskançlık.
hasâil (A.) [ خصائل ] hasletler, tabiatlar.
hasâis (A.) [ خصائص ] nitelikler, özellikler.
hasâr (A.) [ خسار ] zarar, hasar.
hasarât (A.) [ خسرات ] zararlar.
hasardîde (A.-F.) [ خساردیده ] hasarlı.
hasâret (A.) [ خسارت ] zarar, hasar.
hasâset (A.) [ خساست ] pintilik.
hasb (A.) [ حسب ] göre.
hasbe (A.) [ حصبه ] kızamık.
hasbelkader (A.) [ حسب القدر ] kaderden ileri gelen, kadere bak.
hasbetenlillah (A.) [ حسبة لله ] Allah rızası için.
hasbihal (A.-F.) [ حسب حال ] halleşme, dertleşme.
hasbihal etmek halleşmek, dertleşmek.
169
hasbü’l-mâhiye (A.) [ حسب الماهيه ] yapı bakımından.
hasebe (A.) [ حصبه ] kızamık.
hased (A.) [ حسد ] kıskançlık.
hased etmek kıskanmak.
hasen (A.) [ حسن ] güzel.
hasenât (A.) [ حسنات ] iyilikler.
hasene (A.) [ حسنه ] güzel, iyi.
hasenülhulk (A.) [ حسن الخلق ] huyu güzel.
hasf (A.) [ خسف ] ay tutulması.
hâsıd (A.) [ حاصد ] ekin biçen, hasatçı.
hâsıl (A.) [ حاصل ] ortaya çıkan, var olan.
hasıl etmek meydana getirmek, ortaya çıkarmak.
hâsıl olmak ortaya çıkmak, var olmak.
hâsılat (A.) [ حاصلات ] kazanç, gelir.
hâsılât-ı gayr-i sâfiye [ حاصلات غير صافيه ] brüt gelir.
hâsılât-ı sâfiye [ حاصلات صافيه ] net gelir.
hasıl-ı kelâm [ حاصل کلام ] sözün kısası.
hâsılı kısacası, sonuç olarak.
hasım (A.) [ خصم ] düşman.
hasîb (A.) [ 1 [ حسيب .değerli. 2.muhasebeci.
hâsid (A.) [ حاسد ] kıskanç.
hasîn (A.) [ حصين ] sağlam, müstahkem.
hasîr (A.) [ حصير ] hasır.
170
hâsir (A.) [ خاسر ] zarar eden, hüsrana uğrayan.
hasis (A.) [ خسيس ] pinti.
hasîsa (A.) [ خصيصه ] karakter.
hasiy (A.) [ خصی ] iğdiş, hadım edilmiş.
haslet (A.) [ خصلت ] tabiat, yaratılıştan gelen huy.
hasm (A.) [ خصم ] düşman, hasım.
hasmâne (A.-F.) [ خصمانه ] düşmanca.
hasmî (A.-F.) [ خصمی ] düşmanlık.
hasnâ (A.) [ حسنا ] güzel kız, güzel kadın.
hasr (A.) [ حصر ] tahsis etme, ayırma, vakfetme, adama.
hasret (A.) [ حسرت ] özlem.
hasret çekmek özlem duymak.
hasretkeş (A.-F.) [ حسرت کش ] hasret çeken.
hasretmek adamak, ayırmak, tahsis etmek.
hassa (A.) [ خاصه ] özellik.
hassâd (A.) [ حصاد ] orakçı.
hassas (A.) [ حساس ] duygulu, hassas.
hassâsiyyet (A.) [ حساسيت ] hassaslık.
hâsse (A.) [ خاصه ] duyu.
hâsseten (A.) [ خاصة ] özellikle, hele hele.
hâssuâmm [ خاص و عام ] herkes.
hâste (F.) [ خاسته ] kalkmış, ayağa kalkmış.
haste (F.) [ خسته ] hasta.
171
hâste (F.) [ 1 [ خواسته .istemiş. 2.istek.
hastegî (F.) [ خستگی ] hastalık.
hâstgâr (F.) [ خواستگار ] görücü.
hâstgârî (F.) [ خواستگاری ] görücülük.
hasûd (A.) [ حسود ] kıskanç.
hasûdâne (A.-F.) [ حسودانه ] kıskanarak, kıskançlıkla.
hasûdî (A.-F.) [ حسودی ] kıskançlık.
hâşâ (A.) [ حاشا ] uzak dursun, hâşa.
hâşâk (F.) [ خاشاک ] çerçöp.
haşeb (A.) [ خشب ] odun.
haşem (A.) [ حشم ] maiyet.
haşerat (A.) [ حشرات ] haşereler, börtü böcek.
haşere (A.) [ حشره ] böcek, haşere.
haşhaş (A.) [ خشخاش ] haşhaş.
haşîn (A.) [ خشين ] kaba, sert.
hâşiye (A.) [ 1 [ حاشيه .kenar. 2.şerh kitabı.
haşmet (A.) [ 1 [ حشمت .görkem. 2.hiddet.
haşmetmeab (A.) [ حشمت مآب ] görkemli, haşmetli.
haşmgîn (F.) [ خشمگين ] öfkeli, hışımlı.
haşr (A.) [ حشر ] kıyamet, haşır.
haşv (A.) [ 1 [ حشو .doldurulmuş, yararsız söz. 2.kuru ot.
haşyet (A.) [ خشيت ] korkma.
haşyetengiz (A.-F.) [ خشيت انگيز ] korku salan, korkunç.
172
hatâ (A.) [ 1 [ خطا .yanlış, hata. 2.kusur.
hataâlûd (A.-F.) [ خطا آلود ] hatalı, yanlış dolu.
hatab (A.) [ حطب ] odun.
hatâbahş (A.-F.) [ خطا بخش ] hataları affeden.
hatâen (A.) [ خطاء ] yanlışlıkla.
hatâiyyât (A.) [ خطائيات ] hatalar, yanlışlıklar.
hatakâr (A.-F.) [ خطاکار ] hatalı, hata yapan.
hatâpûş (A.-F.) [ خطاپوش ] hataları örten.
hatar (A.) [ خطر ] tehlike.
hatarât (A.) [ خطرات ] tehlikeler.
hatarnâk (A.-F.) [ خطرناک ] tehlikeli.
hatâyâ (A.) [ خطایا ] yanlışlar, hatalar.
hâtem (A.) [ 1 [ خاتم .mühür. 2.yüzük.
hâtıf (A.) [ هاتف ] gaipten gelen ses.
hâtır (A.) [ خاطر ] hatır, gönül.
hâtıra (A.) [ خاطره ] hatıra, hatıra gelen.
hatıra getirmek aklına getirmek, düşünmek.
hâtıra hutûr etmek hatırlamak, anımsamak.
hâtırat (A.) [ 1 [ خاطرات .hatıralar. 2.anı kitabı.
hâtırâzâr (A.-F.) [ خاطر آزار ] gönül inciten, hatır kıran.
hâtırâzürde (A.-F.) [ خاطر آزرده ] kalbi kırık.
hâtırşinâs (A.-F.) [ خاطرشناس ] hatırbilir.
hatîa (A.) [ خطيئه ] kabahat.
173
hatîb (A.) [ خطيب ] hatip.
hâtime (A.) [ خاتمه ] son.
hâtime vermek son vermek.
hatîr (A.) [ 1 [ خطير .tehlikeli. 2.yüce.
hatm (A.) [ 1 [ ختم .hatim, hatim indirme. 2.mühürleme.
hatn (A.) [ ختن ] sünnet.
hatt (A.) [ 1 [ خط .çizgi. 2.yol. 3.yeni terlemiş bıyık.
hattâ (A.) [ حتی ] üstelik, hatta.
hattâb (A.) [ حطاب ] oduncu.
hattat (A.) [ خطاط ] hattat, güzel yazı yazan.
hatve (A.) [ خطوه ] adım.
havâ (A.) [ هوا ] hava.
havadar (F.) [ هوادار ] açık mekanlı
havâdis (A.) [ 1 [ حوادث .yeni haberler. 2.olaylar.
havaî (A.) [ هوائی ] havaya ait.
havâkin (T.>A.) [ خواقين ] hakanlar.
havale (A.) [ حواله ] ısmarlama, havale.
havali (A.) [ حوالی ] yöre.
havârik (A.) [ خوارق ] harikalar.
havâss (A.) [ 1 [ خواص .seçkin kişiler. 2.nitelikler.
havâtîn (T.>A.) [ خواتين ] hatunlar, saygın hanımlar.
havâyic (A.) [ حوایج ] ihtiyaçlar, gereksinimler.
hâven (A.) [ هاون ] havan.
174
hâver (F.) [ خاور ] doğu.
hâveran (F.) [ خاوران ] doğu ve batı.
hâverşinas (F.) [ خاورشناس ] doğubilimci, oryantalist, müsteşrik.
havf (A.) [ خوف ] korku.
havf eylemek korkmak.
havfnâk (A.-F.) [ خوفناک ] korkulu.
hâvî (A.) [ حاوی ] içeren, ihtiva eden.
havl (A.) [ 1 [ حول .güç. 2.çevre.
havsala (A.) [ حوصله ] kavrama gücü, havsala.
havz (A.) [ حوض ] havuz.
hayâ (A.) [ حيا ] utanma, haya, ar.
hayâl (A.) [ خيال ] hayal, düş.
hayâlât (A.) [ خيالات ] hayaller, düşler.
hayâlen (A.) [ خيالا ] hayali olarak.
hayâlet (A.) [ خيالت ] hayalet.
hayalî (A.) [ 1 [ خيالی .hayalî, hayal ürünü. 2.Karagöz oynatan.
hayalperest (A.-F.) [ خيال پرست ] hayalci.
hayat (A.) [ حيات ] yaşam.
hayatbahş (A.-F.) [ حيات بخش ] hayat veren.
hayât-ı cinsiye [ حيات جنسيه ] cinsel yaşam.
hayât-ı diniye [ حيات دینيه ] dinsel yaşam.
hayât-ı rûz-i merre [ حيات روز مره ] gündelik yaşam.
hayatî (A.) [ حياتی ] hayatla ilgili, yaşamsal.
175
hayâtiyyât (A.) [ حياتيات ] biyoloji, yaşambilim.
haydud (Macarca>A.) [ حيدود ] eşkiya, haydut, yolkesen.
hâye (F.) [ خایه ] yumurta, haya.
hayf (A.) [ حيف ] yazık, vah vah.
hayır (A.) [ خير ] iyilik, hayır.
hayırhah (A.-F.) [ خيرخواه ] iyiliksever.
hayız bk. hayz.
hayl (A.) [ 1 [ خيل .yılkı, at sürüsü. 2.zümre.
hayli (F.) [ خيلی ] çok, fazla.
hayme (A.) [ خيمه ] çadır.
haymegâh (A.-F.) [ خيمه گاه ] çadır kurulan yer.
haymenişin (A.-F.) [ خيمه نشين ] göçebe, çadırda yaşayan.
hayr (A.) [ خير ] iyilik, hayır.
hayran (A.) [ 1 [ حيران .şaşkın. 2.hayran, tutkun.
hayrendiş (A.-F.) [ خيراندیش ] iyi düşünceli.
hayret (A.) [ حيرت ] şaşkınlık.
hayretbahş (A.-F.) [ حيرت بخش ] hayret verici.
hayretkâr (A.-F.) [ حيرت کار ] hayret eden.
hayretzede (A.-F.) [ حيرت زده ] şaşkın.
haysiyyet (A.) [ حيثيت ] şeref, onur.
hayvan (A.) [ 1 [ حيوان .canlı. 2.hayvan.
hayvanî (A.) [ حيوانی ] hayvansal.
hayvaniye (A.) [ حيوانيه ] hayvana özgü, hayvansal.
176
hayy (A.) [ حی ] diri.
hayyât (A.) [ خياط ] terzi.
hayye (A.) [ حيه ] yılan.
hayyir (A.) [ خير ] çok iyilik eden.
hayz (A.) [ خيض ] regl, aybaşı.
hazâin (A.) [ خزائن ] hazineler.
hazân (F.) [ خزان ] güz, sonbahar.
hazar (A.) [ حضر ] güvenlik.
hazer (A.) [ حذز ] sakınma.
hazerat (A.) [ حضرات ] hazretler.
hazf (A.) [ حذف ] silme, kaldırıp atma.
hâzık (A.) [ حاذق ] usta, yetenekli, ehil.
hazır (A.) [ 1 [ حاضر .huzurda. 2.hazır, mevcut.
hâzırûn (A.) [ حاضرون ] bulunanlar, hazır olanlar.
hâzi (A.) [ خاضع ] alçakgönüllü.
hazîn (A.) [ حزین ] hüzün dolu.
hâzin (A.) [ خازن ] haznedar.
hazine (A.) [ خزینه ] hazine.
hazinedar (A.-F.) [ خزینه دار ] haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu.
hazîre (A.) [ حظيره ] etrafı çevrili yer (mezarlık vs.)
hazm (A.) [ حضم ] sindirim.
hazret (A.) [ حضرت ] sayın, hazret.
hazz (A.) [ حظ ] sevinç, haz.
177
hebâ (A.) [ هبا ] boş.
hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak.
hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak.
hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak.
hecâ (A.) [ 1 [ هجا .hece. 2.yerme, hiciv.
hecâgû (A.-F.) [ هجاگو ] hicveden, yeren.
hecîn (A.) [ هجين ] iki hörgüçlü deve.
hecr (A.) [ هجر ] ayrılık.
hedâyâ (A.) [ هدایا ] armağanlar, hediyeler.
hedef (A.) [ هدف ] amaç, hedef.
heder (A.) [ هدر ] yazık olma, boşa gitme.
heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak.
heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak.
hediyye (A.) [ هدیه ] armağan, hediye.
heft (F.) [ هفت ] yedi.
heftâd (F.) [ هفتاد ] yetmiş.
hefte (F.) [ هفته ] hafta.
heftevreng (F.) [ هفت اورنگ ] yedi yıldız.
helâhil (A.) [ هلاهل ] zehir, ağı, boğanotu.
helâk (A.) [ 1 [ هلاک .yok olma. 2.ölme.
helâk etmek 1.yok etmek, ortadan kaldırmak. 2.öldürmek.
helâk olmak 1.yok olmak, ortadan kalkmak. 2.ölmek. 3.çırpınmak.
helal (A.) [ 1 [ حلال .helal. 2.eş, hanım.
178
helalzâde (A.-F.) [ 1 [ حلال زاده .helal süt emmiş. 2.evli anne babanın çocuğu.
helezon (A.) [ 1 [ حلزون .sümüklüböcek. 2.yılankavî.
helva (A.) [ حلوا ] helva.
helvafurûş (A.-F.) [ حلوا فروش ] helvacı.
helvâyî (A.) [ حلوایی ] helvacı.
hem (F.) [ 1 [ هم . -deş, -daş anlamını verecek şekilde kelimeye türetmeye
yarayan ön ek. 2.hem, üstelik.
hemâgûş (F.) [ هم آگوش ] sarmaş dolaş, kucak kucağa.
hemâgûş olmak sarmaş dolaş olmak, kucaklaşmak.
hemâheng (F.) [ هم آهنگ ] uyumlu.
hemâhenk bk. hemâheng.
heman (F.) [ همان ] derhal, hemen.
hemânâ (F.) [ همانا ] adeta, tıpkı.
hemandem (F.) [ هماندم ] o anda.
hemânend (F.) [ همانند ] gibi.
hemasr (F.-A.) [ هم عصر ] çağdaş.
hemâvâz (F.) [ هم آواز ] bir ağız.
hembâz (F.) [ همباز ] ortak.
hemcevherlik (F.-T.) aynı cevherden olma, aynı asıldan gelme.
hemcins (F.-A.) [ هم جنس ] aynı cinsten.
hemcivâr (F.-A.) [ هم جوار ] komşu.
hemçü (F.) [ همچو ] gibi.
hemdem (F.) [ همدم ] arkadaş, yakın dost, sohbet arkadaşı.
hemderd (F.) [ هم درد ] dert ortağı.
hemdîger (F.) [ همدیگر ] birbiri.
heme (F.) [ همه ] tümü, hepsi.
hemegân (F.) [ همگان ] tümü, hepsi, herkes.
hemfikir bk. hemfikr.
hemfikr (F.-A.) [ همفکر ] aynı düşüncede, hemfikir.
hemfikr olmak aynı fikri paylaşmak.
hemginân (F.) [ همگنان ] herkes.
hemhudûd (F.-A.) [ هم حدود ] sınırdaş.
hemhudut bk. hemhudûd.
hemin (F.) [ همين ] bu, işte bu.
hemîşe (F.) [ هميشه ] daima, her zaman.
hemkadd (F.-A.) [ هم قد ] boydaş, aynı boyda.
hemkâr (F.) [ همکار ] meslektaş.
hemkîş (F.) [ همکيش ] dindaş.
hemm (A.) [ هم ] kaygı.
hemnâm (F.) [ همنام ] adaş.
hempâ (F.) [ همپا ] arkadaş, kafadar.
hemrâh (F.) [ همراه ] yoldaş, yol arkadaşı.
hemrâz (F.) [ همراز ] sırdaş.
hemrîş (F.) [ همریش ] bacanak.
hemsâl (F.) [ همسال ] yaşıt.
hemsâye (F.) [ همسایه ] komşu.
180
hemsefer (F.-A.) [ همسفر ] yoldaş.
hemser (F.) [ همسر ] eş, karı kocadan her biri.
hemsinn (F.-A.) [ هم سن ] yaşıt.
hemsohbet (F.-A.) [ هم صحبت ] sohbet arkadaşı.
hemşehrî (F.-A.) [ 1 [ هم شهری .hemşeri. 2.yurttaş.
hemşeri bk. hemşehrî.
hemşîre (F.) [ همشيره ] kızkardeş.
hemtâ (F.) [ همتا ] eş, benzer, denk.
hemvâr (F.) [ هموار ] düz.
hemvâre (F.) [ همواره ] daima.
hemyân (F.) [ هميان ] heybe.
hemzâd (F.) [ 1 [ همزاد .doğuşla birlikte gelen. 2.birlikte doğan.
hemzebân (F.) [ همزبان ] aynı dili konuşan.
henâzir (A.) [ خنازیر ] domuzlar.
hendese (Peh.>A.) [ هندسه ] geometri.
hendesî (A.) [ هندسی ] geometrik.
hengâm (F.) [ هنگام ] vakit, zaman.
hengâme (F.) [ هنگامه ] kargaşa.
henüz (F.) [ هنوز ] ancak, daha.
her (F.) [ هر ] her.
her halde 1.mutlaka, her durumda.
her vakit her zaman, daima.
herâyîne (F.) [ هر آیينه ] mutlaka.
181
herbâr (F.) [ هربار ] her defasında.
hercâî (F.) [ 1 [ هرجائی .şıpsevdi. 2.kararsız.
hercâyî bk. hercâî.
hercümerc (F.) [ هرج و مرج ] kargaşa, dağınıklık, düzensizlik.
herçend (F.) [ هرچند ] ise de, her ne kadar.
herçibâdâbâd (F.) [ هرچه بادا باد ] ne olursa olsun.
herdem (F.) [ هردم ] her an, daima.
herem (A.) [ هرم ] ehram.
hergele (F.) [ 1 [ خرگله .sürünün başında giden kılavuz eşek. 2.eşek sürüsü.
3.haylaz, yaramaz adam.
hergiz (F.) [ هرگز ] asla.
herze (F.) [ هرزه ] saçma.
herzegû (F.) [ هرزه گو ] saçmalayan.
herzegûyî (F.) [ هرزه گویی ] saçmalama.
hesâb (A.) [ حساب ] hesap.
hestî (F.) [ هستی ] varlık.
heşt (F.) [ هشت ] sekiz.
heştâd (F.) [ هشتاد ] seksen.
hetk (A.) [ هتک ] yırtma.
hettâk (A.) [ هتاک ] yırtan.
hevâ (A.) [ هوا ] istek, nefis isteği.
hevâdâr (A.-F.) [ هوادار ] istekli, taraftar.
hevâdâr (F.) [ هوادار ] havalı, havadar.
182
hevâperest (A.-F.) [ هواپرست ] nefsinin istekleri peşinde koşan.
heves (A.) [ هوس ] istek, heves.
hevesât (A.) [ هوسات ] istekler, hevesler.
hevesdâr (A.-F.) [ هوسدار ] hevesli.
heveskâr (A.-F.) [ هوسکار ] hevesli, istekli.
hevl (A.) [ هول ] korku.
hevlnâk (A.-F.) [ هولناک ] korkunç.
hey’et (A.) [ 1 [ هيئت .ekip. 2.dış görünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi.
hey’etşinâs (A.-F.) [ هيئت شناس ] astronom.
heyâkil (A.) [ هياکل ] heykeller.
heyecân (A.) [ 1 [ هيجان .coşku. 2.heyecan.
heyelân (A.) [ هيلان ] toprak kayması, heyelan.
heyet bk. hey’et
heyet-i ictimâiye [ هيئت اجتماعيه ] toplum.
heyet-i mecmua [ هيئت مجموعه ] genel, tüm.
heyet-i muallimîn [ هيئت معلمين ] öğretmenler kurulu
heyhât (A.) [ هيهات ] yazık.
heykel (A.) [ 1 [ هيکل .heykel. 2.gövde.
heykeltıraş (A.-F.) [ هيکل تراش ] heykelci, heykeltıraş.
heyûlâ (A.) [ 1 [ هيولا .ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık.
heyzüm (F.) [ هيزم ] odun.
hezâr (F.) [ 1 [ هزار .bin. 2.bülbül.
hezârân (F.) [ هزاران ] binlerce.
183
hezârân (F.) [ هزاران ] bülbül.
hezârdestân (F.) [ هزاردستان ] bülbül.
hezârpâ (F.) [ هزارپا ] kırkayak.
hezeyân (A.) [ 1 [ هزیان .sayıklama. 2.saçmalama.
hezîmet (A.) [ هزیمت ] bozgun.
hezîmete uğramak bozguna uğramak.
hezl (A.) [ هزل ] şaka, şakalaşma.
hezlgû (A.-F.) [ هزل گو ] şakacı.
hıdiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.
hıfz (A.) [ 1 [ حفظ .koruma. 2.ezberleme.
hıfzetmek 1.ezberlemek. 2.korumak.
hıfzıssıhha (A.) [ حفظ الصحه ] sağlık koruma.
hılt (A.) [ خلط ] safra, sevda, dem (kan) ve balgam olmak üzere insan
vücudundaki dört ana maddenin herbiri.
hınâ (A.) [ حنا ] kına.
hınzîr (A.) [ خنزیر ] domuz.
hırâmân (F.) [ 1 [ خرامان .salınan. 2.salınarak.
hıred (F.) [ خرد ] akıl.
hıredmend (F.) [ خردمند ] akıllı.
hırka (A.) [ خرقه ] hırka.
hırkapûş (A.-F.) [ 1 [ خرقه پوش .hırka giyen. 2.derviş.
hırkapûş olmak 1.hırka giymek. 2.derviş olmak.
hırmân (A.) [ حرمان ] mahrumluk.
hırs (A.) [ حرص ] hırs.
hırs (F.) [ خرس ] ayı.
hırz (A.) [ 1 [ حرز .sığınak. 2.nazar boncuğu.
hısâl (A.) [ خصال ] huy, haslet.
hısn (A.) [ حصن ] kale.
hışım (F.) [ خشم ] öfke.
hışımlanmak öfkelenmek.
hışm (F.) [ خشم ] öfke, hışım.
hışmgîn (F.) [ خشمگين ] öfkeli, hışımlı.
hışt (F.) [ 1 [ خشت .kerpiç. 2.tuğla.
hıtat (A.) [ خطط ] ülkeler, diyarlar.
hıtta (A.) [ خطه ] ülke, diyar.
hıyâbân (F.) [ خيابان ] cadde.
hıyânet (A.) [ خيانت ] hainlik.
hıyânetkâr (A.-F.) [ خيانتکار ] hain.
hıyâr (A.) [ خيار ] seçme hakkı.
hıyre (F.) [ 1 [ خيره .kamaşmış. 2.fersiz.
hıyreçeşm (F.) [ 1 [ خيره چشم .arsız, hayasız. 2.cesur, gözüpek.
hıyreser (F.) [ خيره سر ] sersem.
hibâb (A.) [ 1 [ حباب .haplar. 2.tohumlar.
hibâle (A.) [ 1 [ حباله .bağ. 2.tuzak.
hibe (A.) [ هبه ] bağışlama, hibe.
hibr (A.) [ 1 [ حبر .Yahudi bilgini. 2.mürekkep.
185
hibre (A.) [ خبره ] deneyim.
hicâ (A.) [ هجا ] yerme.
hicâb (A.) [ 1 [ حجاب .perde. 2.utanma.
hicaz (A.) [ 1 [ حجاز .Arabistan’da Hicaz bölgesi. 2.hicaz makamı.
hiciv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.
hicr (A.) [ هجر ] ayrılık.
hicrân (A.) [ 1 [ هجران .ayrılık. 2.ayrılık acısı.
hicret (A.) [ هجرت ] göç.
hicv (A.) [ هجو ] yergi, taşlama.
hicviye bk. hicviyye.
hicviyye (A.) [ هجویه ] taşlama, hicivle ilgili şiir veya düzyazı.
hîç (F.) [ هيچ ] hiç.
hîçkes (F.) [ هيچکس ] hiç kimse.
hidâ’ (A.) [ خداع ] düzen, komplo.
hidayet (A.) [ هدایت ] doğru yolu gösterme.
hidâyet etmek doğru yolu göstermek.
hiddet (A.) [ 1 [ حدت .öfke. 2.keskinlik.
hiddetlenmek öfkelenmek.
hidemat (A.) [ خدمات ] hizmetler.
hidiv (F.) [ خدیو ] Mısır valisi.
hidmet (A.) [ خدمت ] hizmet.
hidmetkâr (A.-F.) [ خدمتکار ] hizmetçi.
hiffet (A.) [ 1 [ خفت .hafiflik. 2.hoppalık.
186
hijdeh (F.) [ هژده ] onsekiz.
hîk (F.) [ خيک ] tulum.
hikâyât (A.) [ حکایات ] hikayeler, öyküler.
hikâyet (A.) [ حکایت ] öykü, hikaye.
hikem (A.) [ حکم ] hikmetler.
hikmet (A.) [ 1 [ حکمت .bilgelik. 2.sebep.
hikmetşinâs (A.-F.) [ حکمت شناس ] hakîm, felsefeci.
hil’at (A.) [ خلعت ] kaftan.
hilâf (A.) [ خلاف ] aykırı, zıt.
hilâfına aykırı olarak.
hilafında aykırı olarak.
hilâl (A.) [ 1 [ خلال .aralık. 2.kürdan.
hilâl (A.) [ هلال ] yeni ay, ilkay.
hîle (A.) [ حيله ] düzen, oyun, hile.
hîlebaz (A.-F.) [ حيله باز ] hilekâr, düzenbaz.
hîlekâr (A.-F.) [ حيله کار ] düzenbaz, hileci.
hilkat (A.) [ 1 [ خلقت .yaratılış. 2.Tanrı.
hilm (A.) [ حلم ] yumuşaklık.
hilye (A.) [ 1 [ حليه .süs. 2.güzel yüz. 3.güz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder